Ölüm Orucu Direnişçisi Özgür Tutsak Özgür Karakaya’nın 95. Gününde yazdığı umut Dolu mektup


Merhaba sevgili Dilan ve Coşkun Bayramınız Kutlu Olsun… Muhtemelen Gülbey buraları yazıp anlatmaz! Bayramın ilk saatlerini yaşıyoruz. Sabah erkenden ‘bayramlıklarımızı’ giyinip hazırlandık. Korona virüs ‘ihlali’ yaparak kucaklaşıp bayramlarımızı kutladık, umudumuzu selamladıktan sonra… Ufak-tefek işlerimi hallettikten sonra, bizimkiler bayram kahvaltısına oturduğunda da sizlere iki satır karalayım istedim tekrardan. Ne dersiniz iyi etmiş miyim? Hadi gelin kucaklaşalım! Çay-kahve ikram edeceğim, şeker-jelibon da, fakat kahvaltı bitsin öyle alt kata ineceğim. Şu an için ‘yasaklı bölge’! Bu bayram da çok farklı geçiyor ne yazık ki. Korona illeti yüzünden insanlarımız evlerine hapsoldular.

Gündeme dair hiç girmeyelim bayram bayram. Yoksa bayramlık ağzımızı bozacağız! Dersim’de nasıl geçiyor günler? Aynı yastığa baş koyarak başladığımız yolculukta yanınızda olamadık. Hadi bizler neyse de iki delikanlımızın da olmamasının hüznü-acısı-öfkesi bir başka elbette ki. Yine de çam sakızı çoban armağanı niyetine boncuktan duvar saati yapıp yollamıştık. Ketranını, yapıştırmasının hazmetini size bırakmak zorunda kaldığımız için kusurumuza bakmayasınız. Hapishane koşulları diyelim!

Adaletsizlikler hayatın tüm alanında katlanarak artarken dururken sessiz kalamazdık bizler de. Kendi gücümüz oranında adaletsizlikler karşısında tepkimizi koyuyoruz. Özgürlük düşlerimizi, dört duvar arasına, tel örgüler altına alıp, hapsetmek istediler. Alev kanatlı BORAN’lar olup rüzgarlar eşliğinde, düşlerin en endamlısını hayatın orta yerine koyduk. İçerde olsa da akıl ve yüreğimiz, Sevda’ya çalar voltamız. Her adımda umudun şarkısını söyler-haykırır cevahir yüreğimiz. Demir kapılar ardında, tel örgüler altında, sizleri ağız dolusu güldüren latifeler yapamayız belki.

Belki hoş sohbet muhabbet kurup, ağız tadımızı tatlandırarak yemeklerde yapamayız. Ama sizinle aynı acının sıcacık göz yaşlarını, zaferlerin muştusunu yaşayıp, kavganın orta yerinde yükü omuzlamanın, hiç yorulmamanın mutluluğuyla bir ömür boyunca taşıyabiliriz. Bir ömrü paylaşmak için yola çıktığımız gün Özgür Tutsaklar olarak sizlerle kol kola girip halaylar çekmek isterdik. Olmadı, olamadı… Elbet bir gün omuz omuza halaylara da duracağız. Tilililer-zılgıtlar eşliğinde coşkuyla çekilen halaylardan sonra bizim oraların köçeklerinin oyun havalarını da ‘izleriz’. Neyse can kurbanlar. Umutlu-mesut bir yaşam diliyoruz ikinize de… Bizlerin morali-coşkusu her zamanki gibi dolu dolu… Sizlerin de bizler gibi umutlu-mutlu olmasını cani gönülden istiyoruz. Şimdi Gülbey çay dolduruyor size yazdığımı söylemedim. Yanında beyaz akide şekeri de ikram edeyim. Yavaş yavaş müsaadenizi isteyelim olur mu?

Paylaşmak bir ömrü Sevmektir…

Hem de öyle böyle değil Kendinden geçip Yardan geçmemecesine sevmektir…

Paylaşmak bir ömrü, Her adımını, Sevdiceğine göre adımlamaktır Paylaşmak bir ömrü Nasip olmaz herkese…

Kalkmadan önce aklıma bir anı geldi.

Fakat bu anıyı bir dahaki sohbetimizde anlatayım olur mu?

Unutma ihtimalime karşılık “Elin oğlu-elin gızı” diye hatırlatabilirseniz sevinirim.

Kendinize çok iyi bakın…

Umutla-Dirençle Sevgiyle Özgür Karakaya 24 Mayıs 2020 Ölüm Orucu 95. Günü

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.