Elazığ depremi, medyaya tersi yansımış olsa da arama kurtarma açısından başarılı bir sınav vermedi. Ötesinde Elazığ büyük depreme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösterdi.
Depremden birkaç saat sonra bulabildiğim ilk uçakla Elazığ’a ulaştım.
Merkezde Mustafapaşa mahallesindeki iki büyük enkazın bulunduğu noktaya ANKA haber ajansı canlı yayın aracı kuruldu ve gün boyu oradan KRT ekranlarına canlı yayın yaptık.
Ana akım haber kanallarının verdiği haberlerin dışında size gerçek bir arka plan gözlemi anlatmak istiyorum. Arama kurtarma ekipleri gerçekten insanüstü bir çaba ile mücadele ederek onlarca insanın hayatını kurtardı. Ancak bu cümle bizim büyük resmi görmemize engel olmamalı. Elazığ depremi, medyaya tersi yansımış olsa da arama kurtarma açısından başarılı bir sınav vermedi. Ötesinde Elazığ büyük depreme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gösterdi.
ARAMA KURTARMADA PARTİZANLIK OLUR MU
Gölcük, Düzce ve Van depremini izleyen bir gazeteciyim.
Arama Kurtarma ekiplerini ve devletin ilgili kurumlarının nasıl çalıştığını bu anlamda çok iyi gözlemleyebildiğim inancındayım. 2011 depremi üzerinden dokuz yıl geçti.
Şayet bu depremde de Van da olduğu gibi 24 binden fazla bina yıkılsaydı ya da kullanılamaz hale gelseydi. Karşı karşıya kalacağımız facia çok büyük olacaktı.
24 saatlik gözlemim şudur: Elazığ çok çok büyük faciayı ucuz atlattı.
Kastım deprem değil aram kurtarma koordinasyonsuzluğundan yetersizliğinden kaynaklı kayıpların büyüklüğü olacaktı.
İnsan, Van depremi sonrası yaşanan onca can kaybından sonra en azından depreme hazırlık konusunda bir nebze profesyonel bir hazırlık olduğunu görmek istiyor.
Bunca yıl içinde bir arpa boyu yol alınmamış.
AFAD, diğer tüm iktidar yanlısı kurumlar gibi partizanca yapılandırılmış ve hazırlıkları çok düşük seviyede.
Bunca yıl sonrası arama kurtarma dışında “imaj” çalışması yapan bir AFAD fotoğrafı gördüm dün.
İşbirliği yerine, partizanlık yapan bir anlayış hakimdi sahada.
Depremden sonra inşaat yapmayı hizmet olarak gören bir anlayış var maalesef.
Oysa birinci öncelik hasarlı binaları tespit ederek binaları güçlendirmek, deprem anında yapılacakları en ince ayrıntısına kadar hesaplamak ve koordine etmektir.
Dün Elazığ’da gerçekten bu yoktu. “Kamuoyunda algı çok iyi” diyen bir valinin ruh halinden ve zihniyet dünyasında da bir parça anlayabilirsiniz arkada ne olduğunu.
Sayın Cumhurbaşkanı, deprem sonrası düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
“20 yıldır bu hükumet depreme yönelik ne yapmış’ diyecek kadar. Depremi durdurma şansımız var mı? Böyle bir şey söz konusu değil, ama depremden sonra ne yaptığınıza gelince özellikle bizim iktidarımızda gerek başbakanlığım döneminde gerek sonrasında yaşadığımız depremler oldu bunlardan birisi Bingöl depremi. Biz o depremden sonra adeta Bingöl’ü yeniden inşa ettik, bir diğeri Van depremi. Biz Van’ı yeniden inşa ettik, merkezinden tutunuz Erciş’ine kadar oraları yeniden inşa etmek suretiyle bütün Vanlı kardeşlerimizin yaşam koşullarını düzenledik.”
Depremden sonra ne olduğunu dün gözlerimle gördüm.
AFAD adlı kuruluşun yetkilileri Elazığ başta diğer illerden gelen arama kurtarma ekipleri ile uyum içinde çalıştığını söylemek mümkün değil.
İstanbul ve Ankara itfaiyesinden gelen itfaiyeciler yer yer enkazlara sokulmadı.
İstanbul itfaiyesinden gelen ve bizzat konuştuğum bir itfaiyeci aynen şunları anlattı:
“Gece 04.00 gibi özel bir uçakla 150 kişi İstanbul’dan geldik. Mustafapaşa mahallesine giden ekip içindeydim. Bizim takımda özel eğitimli ve deprem arama kurtarma tecrübesi çok yüksek olan bir takım var. Ankara’dan gelen bir itfaiye ekibiyle koordineli enkaza girmeye çalıştık. AFAD yer yer bizi engelledi. Bir noktada enkaz altında bir el gördük. AFAD’dan duvarı delip içeri girmek için Hilti istedik ‘Veremeyiz’ dediler. Bunun üzerine polis çağırıp bizi enkazın başından zorla uzaklaştırdılar. Şayet JAK (Jandarma Arama Kurtarma) olmasa o enkazı terk etmeyecektik. Allahtan JAK var ve onlara müdahale edemiyorlar.”
Adana itfaiyesinden gelen bir amirin anlattıkları da bu vahim fotoğrafı doğrular nitelikteydi.
“1999 Adana depreminden bu yana onlarca enkaza girmiş biriyim. İlk kez dün insanlığımdan utandım. Normalde bir koordinasyon olur ve yabancı ülkeden gelen bir ekip dahi olsa onlarla koordineli nasıl çalışacağız ona bakarız. Oysa AFAD ekipleri bizi düşman gibi gördü.
Bazıları o kadar tecrübesiz ki hayretler içinde kaldık. Gece yarısı çöken binalara ulaştığımızda hemen bir iki enkaza girdik. Sabaha karşı AFAD ekipleri gelip-Tamam arkadaşlar siz çıkın enkaza biz gireceğiz dediler- İlk başta anlamadık. Ben dedim ki –Arkadaşlar, bakın binada V yapan yerler var. Birinde iki eks(cenaze) var. Ulaşmak üzereyiz. Giriş açılarını söyledik. Dinlemediler ama daha kötüsü anlamadılar. Daha sonra canlı olan bir enkaza girmek istedik. Adamın elini görüyoruz. Hilti ile duvarda delik açalım. Oradan çıkartırız diyoruz. AFAD’çılar kepçe çağırdı. Yalvardık. Burada canlı var. İş makinesi girerse öldürürsünüz dedi. Karışmayın dediler. Tartışmaya başladık. Polis çağırdılar.”
Bu cümleler üzerine Ankara, Adana ve Mersin Belediyelerini aradım ve onlardan bilgi aldım.
Utana sıkına doğruladılar. “Türkiye’de büyük hassasiyet varken bunları dillendirmek doğru değil ama ekiplerimiz maalesef bu muameleyi gördü” dediler.
Sadece bu da değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir enkazın başında beklerken AFAD Müdahale Dairesi Başkanı Abdulkadir Tezcan’ın işareti gözlerden kaçtı. Tezcan enkaz başındaki ekiplere eliyle “Gönderin” işareti verdi ve bir yaralı vatandaş enkazdan çıkarılarak Erdoğan’ın yanına getirildi. Fotoğraflar çekildikten sonra yaralı ambulansla hastaneye götürüldü.
Yani anlayacağınız AFAD yetkilisi enkaz altındaki kadını 1 saat bekletiyor. Erdoğan oraya vardığında çıkartın talimatı veriyor ve kadın Erdoğan’ın yanına getiriliyor.
Bunun ötesinde benim gözlemlediğim çok önemli problemlerden biri de koordinasyon.
Yani hangi enkazda kim var bilgisi. Bu bilgi zamanla yarışan arama kurtarma ekipleri açısından hayati önemde. Yani bir ekip enkaza giriyorsa kaçıncı katta, kimler var. Bunun bilgisinin tek elde toplanması gerek. Belediyeden bina planlarının gelmesi ve içeri girecek ekibe bu planların verilmesi gerek. Bu en basit bilgi akışı dahi sahada yoktu.
Gelen ekipler kimler, ellerinde ne tip malzemeler var. Bu ekiplerin çalışma süreleri, lojistik ihtiyaçları gene piramidal bir yapıda koordine edilir.
Elazığ’da bu bilgi akışı yoktu.
2003 depreminde Yalova’da gördüğüm bir olay üzerinden neyi kastettiğimi anlatayım.
CNNTURK kuruluşunda Yalova’da enkaz altında kalan Cüneyt Cebenoyan’ın ailesini kurtarmak için İstanbul’dan yola çıktık. Dünyanın farklı ülkelerinden yardıma gelen onlarca arama kurtarma ekibi vardı.
Feribotu beklerken Fransız itfaiye ekibiyle sohbete başladım. Yol boyu sohbet ettim. Hava kararırken Yalova’ya indik. Ben Cüneyt’in ailesinin bulunduğu Yüksel sitesine bir arama kurtarma köpeği götürmek için Fransız ekibiyle konuştum. “Önce deprem koordinasyon merkezine gidelim ve arama kurtarma faaliyetlerine kayıt olalım. Dedi. Beraber geçtik.
Futbol sahasında bir barakada vali ve belediye başkanı oturmuş. Yüzlerce insan yardım talep ediyor onlar da kafası kesilmiş tavuk gibi odanın içinde dört dönüp Ankara’dan gelecek protokole bir yandan cevap verip bir yandan da ekipleri koordine etmeye çalışıyordu.
Yabancı ekipler vaziyeti hemen anladı.
Binanın dışına çıktık. Bir duvara ilk yardım battaniyesini monte ettiler. (Çok ince folyo benzeri bir malzeme) üzerine ekipleri yazdılar. Bu tablonun yanına büyükçe bir Yalova haritası astılar ve üzerine alfabetik ve sayısal bir parselleme yaptılar.
İnsanlar bu noktaya gelip yardım istediğinde hangi ekip kaç kişi, ne tip malzeme ile saat kaçta nereye gittiği duvara yazılıyordu. Örneğin A8 ‘de Fransız ekip (22 diyelim) çalışıyor. Ellerinde CRP cihazı var, hilti var, ilk yardım malzemesi var. Çadır battaniye var.12 kişi) köpek var.
Birkaç saat içinde hangi noktada kaç ekibin nasıl çalıştığı telsizle bu noktaya aktarılıyor ve koordinasyon lojistik ve sağlık hizmetleri mükemmel orkestra ediliyordu.
Kartezyen bir sistemle ne olup bittiğini il genelinde görüyordunuz.
İşte dün Elazığ’da bu yoktu.
Belediye, Valilik, AFAD ve diğer illerden gelen yardım envanteri, insan kaynağı, güvenlik güçleri tek elden orkestra edilmedi.
Enkaz sayısı birkaç adet olduğu için ve gelen yardım ile ekip sayısı çok fazla olduğu için bu hata sonuca etki etmedi.
Medya da bu sınavı iyi veremedi.
Canlı yayın odaklı bir yayın yapıldığından, yardımların nereden ne kadar geldiği, nasıl dağıtıldığı, hangi binada kimlerin oturduğu kamuoyuyla paylaşılmadı.
Bu eleştirilerim can yakıcı olabilir.
Ancak burada söz konusu olan deprem.
Devletin derhal bu tabloyu düzeltecek adımlar atması gerek.
Büyük deprem geliyor ve AFAD yönetimindeki anlayış buysa halimiz harap.
Serdar Akinan
ODA TV