Bölüm 1
Adalet İçin Ölüm Orucu, Adalet İçin Açlık Grevleri!
Dört Bir Yanı Saran Adaletsizliğe Karşı Ölümüne Adalet İsteği! ÖLÜM ORUÇLARI VE AÇLIK GREVİ DİRENİŞLERİ HALK ÜZERİNDEKİ ADALETSİZLİĞE ve BASKILARA KARŞI ÖLÜMÜNE DİRENİŞTİR.
BASKI VE ADALETSİZLİK İKİ ŞEYİ DAYATIR: TESLİMİYET VE ONURSUZLUK!
Sanatını Yapmanın, Hak İstemenin, Düşüncelerini ve Onurunu Korumanın Hiçbir Yolu Bırakılmadığında, Ölümüne Kararlılığın İfadesidir Ölüm Orucu Direnişi!
Ülkemiz yeniden ölüm orucu direnişi sürecine girdi. Mustafa Koçak ve Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek süresiz açlık grevi direnişlerini ölüm orucu direnişine dönüştürdüler. Ülkemiz tarihinde 1984, 1996, 2000 yıllarında Ölüm Orucu direnişleri yaşanmış ve bu direnişlerin hepsinde de şehitler verilmiştir. ŞEHİTLER VERİLEN BU DİRENİŞLERİN HİÇBİRİNDE TESLİMİYET VE UZLAŞMA YAŞANMAMIŞ, DİRENİŞ İRADESİ SONUNA KADAR SÜRDÜRÜLMÜŞ, ŞEHİTLER VERİLMİŞ ANCAK DİRENİŞLER SİYASAL ZAFERLERLE SONLANDIRILMIŞTIR.
Ölüm orucu direnişleri her gündeme geldiğinde ülkemiz solu farklı farklı tavırlar göstermişler, direnişe ve direnişçilere yaklaşımları farklılıklar göstermiştir. Özellikle hiç bir dönem bedel ödemek, faşizmle ciddi bir biçimde karşı karşıya gelmek istemeyen reformist sol ölüm orucu direnişlerine uzak durmuş, direnişlere, ölümlere gözlerini kapatmış, bununla da yetinmemiş idelojik olarak direnenlere saldırmışlardır. Elbette bunda faşizmin tehditlerinin ve saldırılarının da etkisi olmuştur. Bu yazı dizimizde ölüm orucu direnişlerini, Açlık Grevlerini, bunların tarihsel ve siyasal olarak nasıl ortaya çıktıklarını, nasıl halkların direniş ve mücadele araçları haline dönüştüğünü ülkemiz ve dünya halklarının tarihlerinden anlatacağız. Ancak başlangıç itibariyle şunu belirtmeliyiz ki, ölüm orucu direnişi ölümüne bir direniştir.
Her şey çok net olarak baştan belirlenmiştir. Direnişçiler haklarını ve taleplerini ölene kadar sahiplenme kararlılığındadırlar. Bundan asla taviz vermeyeceklerini ilan ederler Ölüm Orucu direnişi ile. Yani Mustafa Koçak ve Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek ölüme yürümektedirler. Onların ölmesinin önüne geçmenin tek yolu direnişlerine sahip çıkmak, onların direnişini dört bir yana yaymak, her türlü yol ve yöntemle direnişi büyüterek faşizmin karşısına dikilmektir.
Ölüm Orucu Direnişi Hak Alma Bilincinin En Üst Seviyesidir!
Bugün Mustafa Koçak bir itirafçıya dayanılarak ondan çalınan hayatı için, hayat hakkı için, özgür yaşam hakkı için Ölüm Orucu direnişinde. Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek ise halkın sanatçıları olarak, halkın sanatını yapma özgürlüğü için, halk sanatçısı olma hakkı için ölüm orucu direnişindeler. Faşizm onlara ait olanları onlardan zorla almaya kalkmaktadır. Kendi yasalarını dahi lime lime ederek, hukukunu ayaklar altında ezerek adaletsizliği kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Mustafa Koçak ise kendisine dayatılan onursuzluğu, adaletsizliği kabul etmiyor. Kendinden çalınmaya çalışılan onurlu yaşam hakkı için yaşamını feda ederek direniyor.
Grup Yorum kendisine dayatılan adaletsizliği, yasakları ve baskıları kabul etmiyor. Halkın sanatını yapabilme hakkı için ölümüne direniyorlar. DİRENİŞİN BU BİÇİMİ HAKLARINI KORUMA BİLİNCİNİN EN ÜST SEVİYESİDİR. Çünkü hakkı olandan asla vazgeçmemeyi, ölümüne direnmeyi esas almaktadır.
Çok güçlü bir hak alma bilinci taşımayanlar böylesine zorlu, bedel isteyen, uzun süreli bir direnişi hayata geçiremezler. Sınıflar savaşımında halkların en önemli güç kaynaklarından birisidir hak alma bilinci. Hak alma bilincine sahip olmayanlar düşmanlarının saldırıları karşısında direnememek bir yana, sürekli geri adım atarlar.
Çünkü o hakkın kendisinin olduğunun bilincinde değildir. Ona sahip olmasının koşulunun direnmesi ve mücadele etmesi olduğunun bilincinde değildir. Bu nedenle direnemez, direnemediği için de haklarını koruyamaz. Direnememek tek başına varolan hakları yitirmeye neden olmaz. DİRENEMEMEK TESLİMİYETE VE ONURSUZLUĞA NEDEN OLUR. Hakları için direnemeyenler, bedel ödemeyi göze alamayanlar varolan haklarını bir bir yitirirken, düşmanın saldırıları karşısında boyun eğmenin doğal sonucu olarak siyasal olarak düşmana teslim olur ve onursuzlaşırlar.
ONUR SINIFSAL OLARAK HAKKIN OLANA SAHİP ÇIKMA BİLİNCİYLE OLUŞUR. Bu bilinci yitirenler onurlarını yitirirler. Bundan sonrası ise direnişe, direnenlere düşmanlaşmaktır. AKP faşizmi bir çok kesime çeşitli biçimlerde saldırmıştır. Bu kesimlerin içinde şu ana kadar Halk Cephesi dışında kararlı bir direniş yürüten, mücadele eden çıkmamıştır. Bu nedenle de AKP iktidarı bir çok kesimi istediği uzlaşmacı ve teslimiyetçi çizgiye getirmeyi başarmıştır. Hatta KESK, DİSK gibilerini tasfiyecileştirmiş, devrimcilere karşı saldırılarında bir araç olarak da kullanmıştır.
Ölüm Orucu Direnişi Tarihsel Ve Siyasal Haklılık ve Sınıf Bilincinin, Emperyalizmin ve Faşizmin Saldırıları Karşısındaki Somut Biçimidir
Emperyalizmin ve AKP’nin teslim alamadığı SADECE CEPHELİLER OLMUŞTUR.
Çünkü Cepheliler çok güçlü bir TARİHSEL VE SİYASAL HAKLILIK bilincine ve SINIF BİLİNCİNE sahiptirler. Bugün adaletsizlik bütün dünyada ve ülkemizde hayatın bütün alanına yayılmıştır. Emperyalistler ve işbirlikçileri sömürü ve adaletsizliklerini bütün dünya toprakları üzerinde dayatmakta, kabul etmeyenlere karşı her türlü saldırıyı yürütmektedirler. Bu saldırılar katliamlardan işgallere, işkencelerden baskınlara, konser yasaklamalarına kadar her biçimde uygulanmaktadır.
Emperyalizm ve işbirlikçileri kendi sınıfsal bilinçleriyle yürütmekteler bu saldırıları. Halklar ve halktan yana olanlar, halkın öncüleri olanlar da, en az düşmanları kadar sınıf bilincine sahip olmak zorundadırlar. Aksi taktirde iki sınıf arasındaki ölümcül savaşı sürdürmek mümkün değildir.
BU, DÜNYA HALKLARIYLA EMPERYALİZM ARASINDAKİ ÖYLESİNE BİR SAVAŞTIR Kİ, YALNIZCA TEK BİR HAK İÇİN BİLE BEDEL ÖDEMEK ZORUNLULUK HALİNİ ALABİLİR. HALKIN TÜRKÜLERİNİ SÖYLEME HAKKINI SAVUNMAK İÇİN ÖLÜMÜNE DİRENMEK ZORUNLULUK HALİNİ ALABİLİR. İşte bu zorunluluk ortaya çıktığı andan itibaren bu zorunluluktan kaçanlar sınıflarına ihanet ederler.
Sınıfına ihanet etmek yozlaşmaya neden olur.
Yozlaşma öz olanın bozulmasıdır. Özün bozulması onursuzluğa neden olur.
Tarihsel ve siyasal haklılık bilinci olmadan devrimci kalabilmek, halktan yana kalabilmek mümkün değildir. Ancak tarihsel ve siyasal haklılık da soyut bir kavram değildir. Tarihsel ve siyasal haklılık bilinci, hakkın olan için, senin olan için direnme iradesi gösterebilmektir. İşte Mustafa Koçak ve Grup Yorum üyeleri bugün bunu yapıyorlar. Tarihsel ve siyasal haklılığın bilinciyle haklarımız için, bizim olanlar için direniyorlar.
Tabii şunu unutmamak gerekir ki, direnmenin bu biçimi bir tercih değildir. Yani direnmek ve düşmanın saldırılarını geri püskürtmek için şu şu yöntemler var ama biz bunu seçtik diyebilinecek bir seçenek değildir. Elbetteki ölüm orucu direnişi siyasal bir karardır. Ancak bu karar, kendisini kaçınılmaz olarak bir zorunluluk haline getiren koşullar ile ortaya çıkabilir.
Bu koşulları yaratan emperyalizmin ve faşizmin politikaları, saldırıları ve adaletsizlikleridir. Emperyalizm ve faşizmin saldırıları karşısında iki yol vardır;
Birincisi bu saldırılara karşı direnmeyerek teslim olmak, ikincisi ise saldırılara karşı sonuna kadar direnme kararlılığı göstermek.
ARA YOL YOKTUR!
SINIF SAVAŞIMINDA ARA YOL ARAYANLAR UZLAŞMACI VE TESLİMİYETÇİLERDİR. ARA YOL ARAMAK İHANETE KAPI ARALAMAKTIR. ARA YOL ARAMAK HAKKIN OLANDAN VAZGEÇMEK, HALKIN ÇIKARLARINDAN VAZGEÇMEKTİR.
Tarihsel ve siyasal haklılık bilincine sahip olanlar ara yol aramazlar.
Çünkü ara yol aramanın aslında düşmanın iradesini ve dayatmalarını kabul etmek olduğunu bilirler. Düşmanın iradeseni kabul etmek siyasal ölü olmak, kendi tabutunun çivisini çakmaktır.
BU TARİH DEFALARCA KENDİ CENAZE NAMAZLARINI KILANLARA TANIKLIK ETTİĞİ GİBİ, KENDİ KAHRAMANLIK TARİHLERİNİ YAZANLARA DA TANIKLIK ETMİŞTİR. Tarihe asla uzlaşmacılar ve tasfiyeciler yön veremeyecek. Tarihi belirleyen hep halklar ve halkların direnişleri olmuştur. Bugün de öyle olacaktır. Tarihi yine direnenler, ölümüne direnenler, sınıf bilinciyle, tarihsel ve siyasal haklılıkla direnenler belirleyecektir.
Direniş Emperyalizmin ve Faşizmin Kuşatmasını Parçalayacak Tek Mücadele Biçimidir!
2000 Büyük Ölüm Orucu direnişinin ortaya çıkardığı siyasal sonuçlardan birisi DİRENMEYEN ÇÜRÜR SAVAŞMAYAN ÖLÜR gerçekliği idi. O günden günümüze yaşanan bir çok gelişme bu siyasal tespitin ne kadar doğru olduğunu yeniden ve yeniden göstermiştir.
Öyle ki direnmeyenler, direnmemeye çeşitli teorik kılıf uyduranlar çürümüşler, çürümenin sonucunda da devrime ve halka karşı düşmanlaşmışlardır.
Öyle ki OHAL döneminde KHK’lerle işten atılmalara karşı direnen emekçilere saldırma ve işkence yapma ahlaksızlığını dahi göstermişlerdir. Bir başka örnek ise emperyalizmin saldırılarına karşı direnmeyenlerin, savaşmayanların burjuva ideolojisinin etkisi altına girmeleri ve emperyalizmin politikalarına yedeklenmeleri, Suriye’de ABD çıkarları için Kürt Milliyetçi Hareketi ile birlikte askerlik yapmalarıdır.
Bu iki örnek siyasal ölülerin nasıl oluştuğunu anlatır.
Direnmek ve direnmemek siyasal kararlardır. Hele ki saldırıların keskinleştiği, saldırılara karşı direnmenin, haklarını korumanın bedeller istediği dönemlerde direnmek ya da direnmemek kararları siyasal olarak alınır. Bu dönemlerde alınan kararlar, hem direnme kararlılığı ve hem de teslimiyet kararı öyle bir anda alınan, yarın birden bire değiştirilebilecek kararlar değildir.
Düşmanın politikaları, saldırıları bunların hedefleri, ülkenin koşulları, halkın koşulları hepsi düşünülür ve tartışılır. Ve sonuçta alınan karar yalnızca o anı belirlemez. Alınan karar geleceği de etkileyecek ve belirleyecektir.
Siyasal kararların önemi geleceği etkileme gücündedir. ölüm orucu direnişi ve AG direnişleri de gelecği belirleme gücüne sahiptir. Çünkü emperyalizmin ve faşizmin saldırılarını parçalama gücüne, yaratmaya çalıştıkları tecriti parçalama gücüne sahip olen tek şey direnme iradesidir. Bu iradenin en üst boyutu ölüm orucu direnişidir. Ölüm orucu eylemi yalnızca düşmanın saldırılarına karşı kendini savunan bir direniş değildir, aynı zamanda karşı saldırı eylemidir.
ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ BİR TAARRUZ EYLEMİDİR. Bu nedenle düşmanın stratejisini bozma, politikalarını boşa çıkarma, yaratmaya çalıştığı tecriti parçalama gücüne sahiptir.
Ülkemiz bir yandan emperyalizmin ve faşizmin devrimcileri teslim alma ve devrimci mücadeleyi yok etme saldırıları, bir yandan da bu saldırılara karşı hapishanelerde, meydanlarda, direniş evlerinde, mahallelerde, işkencehanelerde, demokratik kurumlarda her biçimiyle direnme sürecini yaşamaktadır. Bu süreç ölüm orucu eylemiyle artık en üst boyutta devam edecektir.
OHAL’in başından bu yana devam eden irade savaşı, gelinen aşamada en üst biçimi ile devam edecektir. Ve bu direniş yalnızca Mustafa Koçak ile Grup Yorum’un geleceğini değil, ülkemizin ve halkımızın geleceğini de etkileyecektir. Emperyalizmin ve faşizmin gelecekteki politikalarını da etkileyecektir. Bu nedenle ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİNİ SAHİPLENMEK SİYASAL AHLAK SORUNUDUR.
Kimileri geçmişte olduğu gibi “Biz ölümlere karşıyız”, “Biz yaşam hakkını savunuyoruz”, “Yaşam hakkı kutsaldır, hiçbir şey için ölmeye değmez” demagojilerine başvurmasın. Bunlar burjuvazinin bit pazarından kiralanmış çürümüş pespaye teorilerdir. Bu düşünceler 122 kere ödenen bedellerle ait oldukalrı bataklığa gömülmüşlerdir. Bugün siyasal ve ahlaki sorumluluk direnişi güçlendirme sorumluluğudur.
HALKTAN YANA OLAN, SOL, SOSYALİST, DEMOKRAT OLAN, OLDUĞU İDDİASINI TAŞIYAN, ONURLU YAŞAM HAKKINI SAVUNAN, SANATIN SANATÇININ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ, BAĞIMSIZLIĞINI SAVUNAN, HALK İÇİN SANATI SAVUNAN HERKES ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİNE SAHİP ÇIKMAK, DİRENİŞÇİLERİN YAŞAM HAKKI İÇİN TALEPLERİNİ MEYDANLARDA, SOKAKLARDA, KONSERLERDE, KÖŞE YAZILARINDA, MİTİNGLERDE SAVUNMAK SORUMLULUĞUYLA KARŞI KARŞIYADIRLAR.
HAKLI OLAN HAKLARI İÇİN DİRENENLERDİR. EMPERYALİZMİN VE FAŞİZMİN DAYATTIĞI ADALETSİZLİĞİ VE ONURSUZLUĞU KABUL ETMEYECEĞİZ!
TARİHSEL VE SİYASAL HAKLILIĞIMIZLA DİRENMEYE DEVAM EDECEĞİZ!
YAŞASIN ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİMİZ!
MUSTAFA KOÇAK’IN TELEPLERİ KABUL EDİLSİN!
GRUP YORUM’UN TALEPLERİ KABUL EDİLSİN!
(Yukarıdaki yazı, Halk Okulu dergisinin 11. sayısından alınmıştır.)