BİR ZORLA MÜDAHALE ÖYKÜSÜ
Mustafa Koçak’ın ölüm orucuna karşı, “zorla müdahale” tehdidinde bulunuyor AKP iktidarı.
Nedir zorla müdahale?
Zorla müdahale, açlık grevindeki veya ölüm orucundaki kişiye zorla tıbbi(!) müdahalede bulunup ZORLA serum ve yiyecek vererek DİRENİŞİN KIRILMASIDIR.
Zorla müdahale, kişinin rızası dışında yapılan gayri meşru bir uygulamadır.
Zorla müdahale, direnme hakkını ortadan kaldıran bir uygulamadır.
Zorla müdahalenin direnişteki kişiyi kurtarmakla, onun ölmesini engellemekle bir ilgisi yoktur; çünkü zorla müdahalede bulunulan direnişçiler, sakat bırakılmaktadırlar. Çünkü uzun süreli açlık grevi sonrasında zorla yapılan “besleme” sonucunda, bu kişilerde beyinsel ve fiziksel rahatsızlıklar oluşmaktadır. Zorla müdahale edilen kişiler YARI ÖLÜ haline getirilmiştir.
Size aşağıda bir zorla müdahale örneği sunacağız.
2001 yılında yaşanan bir örnek.
Zorla müdahalenin nasıl insanlık dışı bir uygulama olduğunu yeterince açık gösteriyor bu anlatım.
HÖP (Haklar ve Özgürlükler Platformu) tarafından 13 Temmuz 2001’de yayınlanan
“Doktor Gözetiminde” Bir Ölümün Son Anlarını Okuyun, Tanık Olun!” başlıklı bu açıklama, bugün Mustafa Koçak’ı neyin beklediğini gösteriyor:
“Sen bizi mesleğimizden mi edeceksin, o ölürse bizim geleceğimiz biter. Bakanın kesin emri var”… (Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Doktorlar)
“Doktor Gözetiminde” Bir Ölümün Son Anlarını Okuyun, Tanık Olun!
GÜN GÜN, SAAT SAAT, İŞKENCECİLERİN, AKBABALARIN, MENGELE ARTIKLARININ ELİNDE BİR ÖLÜM! EY İNSANLAR, BAKIN BU ÜLKEDE ÖLÜM BİLE NASIL BİR İŞKENCE OLMUŞ! EY İNSANLAR, BAKIN BU ÜLKEDE İŞKENCELER ALTINDA BİLE, DÜŞÜNCELERİNİ, İNANÇLARINI SAVUNUP, DİRENİŞİ ÖĞRETENLER VAR!
Ölüm Orucu direnişinin son şehidi Ali Koç’un son günlerine ilişkin bilgilerdir:
8 Temmuz’da şehit düşmeden I0 gün kadar önce bilinci gidip gelmeye başladığında doktorlar sürekli gelip kontrol ediyor, bilincinin kapanacağı anı kolluyor ve “müdahale edeceğiz“ diye tehdit ediyorlardı. Ali, annesine “Bunlar akbaba gibi başımda bekliyorlar. Sen her zamanki gibi zamanında girip çık yanıma. Kötü olduğumu onlara belli etme“ diyor. Annesi doktorların “müdahale edeceğiz“ tehditlerine karşılık doktorlara “Bırakın Ali’m rahat ölsün, yetmedi mi çektirdiğiniz işkence, acı çekmeden ölmesine bile izin vermiyorsunuz, beni odadan bağlamadan çıkaramazsınız. Ali’me ben yanındayken müdahale edemezsiniz“ diyor.
ŞİMDİ, ANNENİN BU SÖZLERİ KARŞISINDA DOKTORLARIN VERDİĞİ CEVABA DİKKAT EDİN: – “Sen bizi mesleğimizden mi edeceksin? O ölürse bizim geleceğimiz biter. Bakanın kesin emri var“… Ve bakanın “kesin emri”ni yerine getirdiler. Ali Koç’un bilinci kapandığında annesini zorla dışarı çıkarıp müdahale ettiler!
ŞİMDİ DE ŞU GELİŞMELERİ İZLEYİN! İZLEYİN, YAŞAMANIN DA, ÖLÜMÜN DE BİR İNSAN İÇİN NASIL BİR İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜĞÜNE TANIK OLUN: Bu zorla müdahalenin sonucunda Ali Koç’un kalbi durdu! Makineye bağladılar bu kez. Yoğun bakıma aldılar. Doktorlar ve hemşireler sürekli yanında duruyorlardı, annesini içeri almadılar. Ertesi gün bilinci yerine geldiğinde, Ali Koç serumu çekip atarak, müdahale edilmeden önce kaldığı odaya gitmek istediğini söyledi. Annesine “Yoldaşlarıma söyle… Zorla müdahale ettiler“ diye seslendi… Birkaç gün sonra bilinci yine kapandı. YİNE zorla müdahale ettiler. Ama bu defa “İŞ”leri zordu Dr. Mengele’lerin. 200 gündür hücre hücre eriyen bedende, serumu vermek için damar bulamıyorlardı. Ve artık vücut da serumu almıyordu. 8 Temmuz’da YİNE GELDİLER… Serum verebilecek bir
damar bulamadılar yine.
BAKIN ŞİMDİ; BAKIN… Hiçbir damara giremiyorlardı. Ama, Bakan’ın “kesin emri” vardı, sakat kalacak olsa da, işkence görecek olsa da, onun “ölümünü engelleyecekler”di. Damar bulabilmek için Ali Koç’un bileklerini kestiler. Yatak kan içinde kaldı… Buldular sonunda bir damar ve serumu bastılar.
VE ŞİMDİ ŞU HAYKIRIŞA KULAK VERİN. Ali Koç, bu zorla müdahalenin ardından kendine geldiğinde hastane koridorlarında çınlamaya başladı sesi. Herkes şaşkındı, bir deri bir kemik kalmış, erimiş o bedenden çıkan o gür, o kararlı sesi inanıyoruz, duyan hiç kimse bir daha asla unutamayacak… Haykırıyordu Ali Koç: “ALÇAKLAR, ŞEREFSİZLER, AKBABALAR… Direnişimi kırmaya çalışıyorlar. Direnişimi kıramayacaksınız. Cengiz gibi patlayacağım beyninizde… Anne yoldaşlarıma söyle… Bana zorla müdahale ettiler.” Akbabalar, tüm işkencelere rağmen, serumu verip mezarsız ölü haline getirebilmek için Ali’nin bileklerini kesmelerine rağmen, artık yapacakları bir şey kalmıyor, vücut serumu almıyor da artık, çaresiz serumu çıkarıyorlar. Şehit düşmeden, bilinci kapanmadan önce son sözlerini söylüyor annesine: “Anne beni almadan gitme buradan, Cengiz gibi düşmanın eline geçmesin cenazem. Çok acı çektin biliyorum ama sen güçlü bir anasın. Ayakta kalmasını bilirsin. Sen de bu güç olduktan sonra atlar gibi dimdik ayakta öleceksin. Yoldaşlarımı çok seviyorum. Halkımı çok seviyorum“ diyor. Şehit düştüğünde yüzünde bir gülümseme vardı. Sami Türk’lere, onu mezarsız ölü haline getirmek için yapmadıkları eziyet kalmayan akbabalara, Mengele artıklarına en güzel cevabı vermişti.
ŞİMDİ DOKTORLARA, TABİPLER ODASINA SESLENİYORUZ! Hani siz “emirle” hareket etmezdiniz?
Bakanlığın emrinde zorla müdahale işkence operasyonunu yürüttünüz. “Zorla müdahale yok” yalanıyla siz de tüm kamuoyunu aldatmaya kalktınız. Ama artık hiçbir inandırıcılığınız yok. İşte onlarca hafızası yok edilmiş, sakat bırakılmış tutsak tahliye edildi. Ne diyeceksiniz şimdi? Kim bu hale getirdi onları? Hadi, susmayın, konuşun. Kamuoyuna açıklama yapın. Bir, üç, beş, on, yirmi değil… 50, 60 mezarsız ölü. SAMİ TÜRK VE SİZİN ORTAK ESERİNİZ! Anlattığımız olayın, tanıkları, kanıtları her şey var.
Bir tek şey istiyoruz şimdi. Yapacağınızı yaptınız. Katliamcı Bakanlığın tehditlerine boyun eğdiniz. Ama kendinize doktor diyorsanız, insan diyorsanız, yanlışın bir yerinden dönmek zorundasınız. Örnek olsun, ibret olsun diye; Ali Koç’a bu işkenceyi yapan, meslek ahlakını değil, insanlık ahlakını ayaklar altına alan bu doktorları kamuoyuna açıklayıp, hakkında soruşturma açabilecek misiniz? YOKSA, bugüne kadar anlattığımız, aktardığımız örneklerde olduğu gibi, işkence ortaklığını sürdürecek misiniz? Bütün eseriniz, ve suç ortaklığınız, artık gözler önündeyken, hala bu yolu terk etmeyecekseniz; tutsaklar, artık direniş yaptıkları her yere şu sözü asacaklar: “Bizi, asla Türk hekimlerine emanet etmeyin!”