Demirtaş : “Tüm partiler şimdiden sahada seçim hazırlığına başlamalı”
Kılıçtaroğlu : “Çoklu baro düzenlemesini AYM’ye taşıyacağız”
AKP iktidarı düzenin tüm kurumlarının göstermelikte olsa özerkliğini ortadan kaldırdı. Tüm kurumlarında kadrolaşmayı iktidarını güçlendirecek şekilde yaparken bunu devlet kurumlarında muhalif bırakmayarak gerçekleştirdi. Bunun önemli kısmını ise 15 temmuz sonrası KHK’lar ile yaptı.
Yasama Yürütme Yargı arasında göstermelik ayrılığa gerek olmadığını Erdoğan “kuvvetler ayrılığı diye bir şey var ki bizim elimizi ayağımızı bağlıyor” diyerek dile getirmişti. “Allah’ın lütfu” 15 haziran darbe girişimini de devleti tamamı ile ele geçirmek için fırsata çevirdi ve bunu büyük oranda başardı.
HSYK, AYM, Yargıtay gibi yargının belirleyici kurumlarını yine kendi istediği gibi şekillendirdi. Yaptığı yasal düzenlemeler ile artık atamaları Cumhurbaşkanı yapıyor. Yargının her yerine emirlerine itaat edecek kadrolar yerleştirdi. Arada sırada bazı mahkemelerden iktidarın istemediği türden kararlar çıktığında hemen müdahale edilmesi ve tahliye veya beraat edilenlerin derhal tekrar tutuklanması vakalarının çoğalması bu düzenlemelerden sonra olmuştur.
YSK (yüksek seçim kurumu) artık AKP’nin seçimi kazanması için çalışan bir kuruma dönüştürüldü. 7 haziran, 1 ekim seçimlerinde yaşanan usulsüzlükler hatırlardadır.
Kemal Kılıçtaroğlu yaptığı açıklamada baro sisteminde yapılacak değişikliği AYM’ye taşıyacaklarını duyurdu.
AYM 15 üyeden oluşuyor ve bu üyelerin 12’sini Cumhurbaşkanı 3’ünü ise TBMM belirliyor. Her ne bahasına olursa olsun çoklu baro sistemini isteyen Erdoğan’ın atadığı AYM’den, Erdoğan’ın istemediği kararın çıkabileceği düşünülebilir mi? Tabii ki Kılıçtaroğlu AYM gibi en üst mahkemenin bu denli bağımsızlığını yitirdiğini bilir ama dillendirmek istemez. Çünkü o zaman düzenin meşruiyeti tartışılmaya başlanır ki bu düzenin has partisi CHP’nin başı Kılıçtaroğlu’nun işine gelmez.
Selahattin Demirtaş geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı hapishaneden. “Tüm partiler şimdiden sahada seçim hazırlığına başlamalı” diye seslenen Demirtaş sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “Sırf AKP karşıtlığı üzerinden gelecek inşa edilemez. Artık AKP’yi değil, geleceği konuşmanın zamanıdır. AKP ilk seçimde kaybedecektir” ifadelerini kullandı.
Selahattin Demirtaş üzerinden bu düzende seçimlerin ne kadar göstermelik olduğunu göreli henüz çok olmadı. Bizzat Selahattin Demirtaş’ın eşbaşkanı olduğu HDP’nin başına gelenleri Selahattin Demirtaş kimsenin hatırlamasını istemiyor olabilir ancak bu pek mümkün değil. Kedinin fareyle oynadığı gibi milletvekilleri hapse atıldı, çıkarıldı, sonra bir daha. Biri çıktı diğerini atıldı. Daha geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararının ardından Selahattin Demirtaş’ın avukatlarının, müvekkillerinin tahliye edilmesi için yaptığı başvuru reddedildi. AKP bir gecede HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp 1 saat sonrasında da tutuklattı… Ne milletvekilliği, ne dokunulmazlığı…
Belediye seçimlerinde HDP’nin kazandığı belediyelerden elinde kalan var mı bilmiyoruz ama hemen tamamına kayyım atandığını biliyoruz. Üstelik bunu bizzat Süleyman Soylu’nun kendisi seçimlerden önce söylemişti. Açık açık HDP’nin kazandığı belediyelere kayyum atayacağını beyan etmişti. Bu kadar açık. Şimdi Selahattin Demirtaş yine “seçimleri” umut haline getiriyor. Kurtuluşun seçimlerde olduğunu akıllara işlemeye çalışıyor.
İkisi de muhalefet lideri. Ülkedeki avukatların tamamına yakını bile, ülkede yaşanan adaletsizliklere karşı sokaklara dökülmeyi tek çare görmüşken CHP AYM’ye güveniyor. Demirtaş ise AKP zulmüne karşı “seçimlere hazırlanın” çağrısı yapıyor. İkisinin de halkı sokağa çağırdığını gören olmamıştır. Sözüm ona muhalefetler ama bu konuda kıllarını kıpırdatmazlar. Halk artık yeter deyip kendiliğinden sokağa çıktığında ise hemen “itidal çağrısı” yaparlar. Yine avukatların eylemlerinden devam edecek olursak, tüm barolar eylemdeyken, ne HDP ne CHP ortalıkta görünmedi. Yönetimlerinde oldukları sendikalardan tek ses tek bir açıklama duyan var mıdır? Ama CHP AYM’ye başvuracağını duyurarak halka sahte umut oluyor bir yandan, bir yandan da AKP çoklu baro düzenlemesini sindire sindire hayata geçiriyor.
Halk düzenin hiç bir kurumuna güvenmiyor. Açlığın, yoksulluğun, adaletsizliğin artık nefes aldırmadığı ülkemizde yapılacak şey sokağa çıkmaktır. Açlığa karşı, yoksulluğa karşı, işsizliğe ve adaletsizliğe karşı… Halktan yana siyaset bu düzenin tüm kurumlarıyla gayrı meşru olduğu gerçeği üzerinden yapılanıdır. Düzenin her hangi bir kurumunu çözüm mercii olarak gören hiçbir anlayış halktan yana değildir.
Düzen partilerinin siyaset yaptıkları zemindir bu düzen. Dolayısıyla, askeri polisi ile, yargısı mahkemesi ile, meclisi, parlamentosu, cumhurbaşkanı ile halka karşı örgütlenmiş bu düzende iyi niyetli de olsa bir düzen siyasetçisinin halkın yararına yapacağı hiç bir şey yoktur. Devletin halk için bir şey yapmasını sağlamak için yine halkın sokağa çıkması, hakları için kıran kırana mücadele etmesi gerekir.
AYM’ye başvurmak değil Aytaç ve Ebru’nun direnişini büyütmek, baroların direnişini halklaştırmaktır çare. Yoksa o AYM’den halk için bir karar çıkmaz.
Seçimler değil, TBMM değil halkın kendi örgütlülükleri, kendi meclisleridir halkın sorunlarının çözüm yeri. Seçimleri umut haline getirmek değil, seçim oyununa alet olmamaktır çare.