Ölüm Orucunda kritik aşamada olan Mustafa Koçak adil yeniden yargılama talebiyle başladığı ölüm orucuna devam ediyor. Ailesi ise dışarda Mustafa’nın sesini duyurmaya çalışıyor. Mustafa Koçak’ın kardeşi Mine Koçak 20 nisan günü Hollanda Alevi Topluluğu Hakder Federasyonun Televizyon kanalına konuştu. Abisinin yaşadığı işkenceleri ve Adalet talebini anlattı. Aşağıda bu programın metnini okuyacaksınız. Mine Koçak “Ben insanım diyen, vicdanım var diyen herkesin bu direnişin sesi olmasını istiyoruz” diyor ve hatırlatıyor: “Ve artık saniyelerin önemi var. Belki 1 saniye sonra kötü bir şey olacak. Bilinci kapanacak”
Mine Koçak : Öncelikle merhaba. Zaten her şeyi özetlediniz. Ben son süreçten bahsetmek istiyorum size. Şu anda abim Kırıklar 1 nolu F tipi hapishanesinde kalıyor. Eyleminin 254. Gününde, Şakran’ da zorla müdahale adı altında işkence gördü aslında. Bilinci açıkken ve kendisi bu müdahaleyi istemezken bir sandalyeye bağlanarak kampüs hastanesine götürüldü. Ve orada 5 gün boyunca işkence gördü. Şu şekilde özetliyim ben işkenceleri kendisine serum takılmak istendi. İstemediğini söylediğinde ellerine kelepçeler vuruldu. Ayaklarına kelepçeler vuruldu. Daha sonra bu serumu ağzıyla sökmek istediğinde ise kafası halatlarla bağlandı. Kelepçelendi. Tabi ki bunları kaba dayak olarak nitelendiriyoruz. En acısı da kendisinin cinsel tacize uğramasıydı. 30 kilo kalmış abime cinsel tacizde bulunuldu Şakran’ da.
Hakder Tv : Lanet ediyorum bunlara. Nasıl böyle insanlık dışı, işkence yapılıyor. Hangi tarihte yaşıyoruz? Nasıl bir vicdansızlık bu?
Mine Koçak : Ben bunlara insan demiyorum. Öncelikle şunu belirtiyim. Çünkü 30 kilo kalmış bir insana bunu yapanlar insan değildir. Bunlar zulüm ediyor 30 kilo kalmış bir insana. Tek istediği de adil yargılanmak. Aslında bu talep bu kadar zor bir talep değil. Bu talebi karşılamayıp üstüne birde işkence yapıyorlar. Ve kendisini 5 gün boyunca yatağa bağlı bir şekilde tuttular. Altında dışkısıyla tuttular. O gün orada avukatlarımız vardı. Görme talebinde bulundular. Ve corona var hijyen önlemleri almalıyız diyenler altında dışkısıyla abimi Kırıklar 1 nolu F tipine sürgün ettiler. Hijyen kavramları bu muydu diye soruyorum ben. Bunlar hijyen değil aslında avukatların abimin yaşadıklarını görmesinler istediler. Bağırdığında ağızına bir şey tıktılar ki sesi duyulmasın diye. Diliyorum ki onlar daha kötülerini yaşasın. Benim 30 kiloluk abime bunu yaşatanlar daha kötülerini yaşasın.
Hakder Tv : Yaşayacaklar. Bi eden bi bulur..
Mine Koçak : Zaten Şakran ‘da 2 doktorun corona virüsüne yakalandığını öğrendik. İnanın hiç kindar bir insan değilimdir ama hiç üzülmedim. Başlarına bir şey gelirse yine üzülmeyeceğim. Çünkü abime, anneme, babama ve biz kardeşlerine zulüm ettiler. Orda sadece Mustafa’ ya değil ailesine de zulüm ediyorlar. Bunu belirtmek istiyorum. Aslında bu gün ben insanım diyen, vicdanım var diyen herkesin bu direnişin sesi olmasını istiyoruz. Nasıl olsa benim başıma gelmez demesinler. Bu gün adaleti Mustafa Koçak ister yarın başka birisi ister. Çünkü istediği talep o kasar evrensel bir talep ki. Adil yargılanma hakkı. Bir gün adil yargılanma hakkını ben isteyebilirim siz isteyebilirsiniz ama ne yazık ki bu gün benim abim istiyor bu talebi. Ve Nilgün hanımında söylediği gibi bir gizli tanık köftecide bana söyledi diyerek ceza aldı benim abim. Ve hiçbir somut delil yok. Silahı benim abim temin ettiyse silahta parmak izi bulunmalı parmak izi yok. Telefon da suç unsuru oluşturabilecek herhangi bir delil yok. Mobesede herhangi bir görüntüsü yok. Benim abim hayalet miydi de bu silahı nasıl götürdü verdi. Aslında orda savcıyı öldürenlerden değil de bir güvenlik zafiyetinden bahsetmek istiyorum. Oraya 2 tane eylemci nasıl girdi? O silahı nasıl soktu? Savcıyı nasıl rehin aldı? Hiç mi kamera yoktu? Hiç mi polis yoktu?
Bugün benim abim o silahları temin etmiş bile olsa ki etmedi diyorum alacağı ceza 2 kez ağırlaştırılmış müebbet değildir. Onlar araştırdık bulduk demek için ne yazık ki kirli gömleklerini abime giydirdiler. Ama abim bunu reddetti. Giymek istemediğini dile getirdi. Ve adil yargılanma talebiyle açlık grevine başladı. Ve eylemini 90. Gününde ölüm orucuna çevirdi. Aslında sesini bakanlara veya cumhurbaşkanına duyurmak için yapmıyorlar. Adaletsizliğe uğrayanlara seslerini duyurmak istiyorlar. Onların sesine ses olmasını istiyorlar. Biz biliyoruz ki zaten onlar görmemezlikten gelecek. Duymamazlıktan gelecek ama en azından görenler, duyanlar bu adaletsizliği yaşayanlar seslerine ses olmalılar. Çok zor değil. Bu talep karşılanabilir. Ölümler durdurulabilir ama bir adım atmıyorlar. İşi pazarlığa döküyorlar. Ölüm oruçları bitsin talepleri sonra değerlendiririz diyorlar. Ama bu artık pazarlığa dökülebilecek bir durum değil. Olay ciddi. Benim abim 293. Gününde. Ve artık saniyelerin önemi var. Belki 1 saniye sonra kötü bir şey olacak. Bilinci kapanacak. Artık insanların bunun bilincine varmaları gerekiyor. Hak, hukuk, adalet diyen bir çok insan görüyoruz biz sosyal medyada, kamuoyunda. Peki bu insanlar nerede? Adaletsizliğe uğrayan insanlar var. Neden onların sesine ses olmuyorlar?
Hakder TV : Eylem neredeyse 1 yıl olacak. Çoğu insanların eylemden haberi yok. O insanlara ne demek istersin?
Mine Koçak : Aslında insanlarımızın haberleri var ama 3 maymunu oynamayı tercih ediyorlar. Birine bir şey dersem bana da bir şey olur mu korkusuyla hareket ediyorlar. Korkmamak gerekiyor. Bu gün benim abim neredeyse 1 senedir aç. Korkuyor mu? Tabikide. Herkes korkar. Bu gün ölmek için bu eylemi yapmıyor. Daha onurlu yaşamak için bu eylemi yapıyor. Bir daha kimse bu adaletsizliğe uğramasın diye bu eylemi yapıyor. Kendisi geçen hafta telefon konuşmasında “ben bu gün bütün acıları çekerim, yarın başkaları çekmesin diye” diyor. Aslında ne kadar doğru söylüyor. Bütün adaletsizliklerin acısını ben çekiyim ama bir daha kimse adaletsizliklerin acısını yaşamasın diyecek kadar yüreği büyük benim abimin. Bu insanların sesi olmaları gerekiyor. Artık sondayız. Umudumuz yok demiyorum. Umudumuz ilk günkü kadar taze ama artık sabrımız yok. 30 kilo Vücut direnci yok. İç organlarında nasıl bir hasar var onu bilmiyoruz. Şu an tek bildiğimiz zorla müdahaleden sonra yürüyemiyor olması.
Doktorlara göre çevresel sinir hasarı mevcut diyorlar abimin kendi anlatımları üzerine. Ve bir daha yürüyebilecek mi bunu da bilmiyoruz. Annem babamda zaten şu an ordalar. İnanın artık yürüyüp yürüyememesi bizim için önemli değil. Onu oradan sağ almak önemli. Büz gerekirse onun ayağı oluruz gözü, kulağı oluruz ama yeter ki canı sağ olsun diyoruz. Tekrar söylüyorum hak, hukuk, adalet diyenlerin sesine ses olmasını istiyoruz. Şu anda çok somut bir talep hapishane de kalamaz. Rapor alabilmesi için bile hastaneye sevk edilmek isteniyor. Ama ülkenin her yeri bir virüsle mücadele ediyor ve her hastane de abartısız söylüyorum 100 tane corana virüs vakası var. Ağır vakalar bunlar.30 kilo kalmış ve vücut direnci düşmüş bir insanı sen bu hastaneye nasıl götürürsün. 3 kişilik bir heyet oluşturup gelip hapishanede muayene etmek çok mu zor. Değil inanım değil. 3 tane doktor hapishaneye gidip muayene edip bir rapor hazırlayacak. Bunu bile 40 gündür yapamıyorlar. Ben saniyelerin önemi var derken 40 gündür bir heyet oluşturulamadı ne yazık ki. Bizim bu başvurumuz 03.04.2020 tarihinde işleme alınmış. Bu gün ayın 20 si. 17 gün olmuş bizim bu talebimizin işleme alınması. Neden kimse sesini çıkarmıyor. Bugün Helin Bölek öldü. Aynısı İbrahim ve Mustafa ya da mı olsun istiyorlar. Can kayıpları olunca herkes “ öldü, 30 kiloydu, oydu, buydu “ diyor .Ama önemli olan onlar yaşarken onların sesi olmaktır. Onlar yaşarken mücadelelerine ses olabilmektir. Biz yaklaşık 1 senedir abimin arkasında dimdik duruyoruz. Ve durmaya da devam edeceğiz.
Hakder Tv : yani abin bunu adil yargılanmak için başlattı?
Mine Koçak : Tabi ki. Adil yargılanma talebiyle açlık grevine başladı. Başka çaresi yok muydu diyenler olacaktır. İnanın başka çaresi yoktu. Ya bir hücrede tek başına ölecekti ya haklılığını kanıtlayarak ölecekti. Varsın haklılığını kanıtlayarak ölsün. Bir köşede tekli bir odada ölmesin.
Hakder Tv : Ölüm orucuna değil de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitseydiniz. Böyle bir imkan yok muydu?
Mine Koçak :Aslında şu şekilde oluyor. Bir aşamadan geçiyor. Normal yerel mahkeme daha sonra istinaf mahkemesi sonra yargıtay. Yargıtaydan sonra AİHM yolu açılıyor ne yazık ki. Bizim şu an dosyamız aylardır yargıtayda. Ne dosyanın bozulduğumun ne de onandığının kararını veriyorlar. Aylardır dosya masalarında ama bir karar veremiyorlar. Ama abime 2 kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını verdiklerinde ışık hızıyla bir karar verdiler. Ve bunu hiçbir delil yokken yaptılar. Bunu tekrar söylüyorum benim abim itirafçı olmayı seçseydi şu anda dışarda elini kolumu sallaya sallaya gezecekti.28 yaşında. İnanın daha hayatının en güzel çağında belki. Benim abim bir kızı sevmedi daha. Evlenmedi. Bir çocuğu olmadı. Bunları yaşamamışken ben abimin kefen giymesini istemiyorum. O hapishane önünde nöbet tutuyoruz her gün ve ben şunu düşünüyorum en kötü bir tabutla almak değil de en kötü bir ambulansla hastaneye götürüp tedavisini yaptırmak istiyorum. Artık buna bile şükredecek durumdayım. Aslında ne yazık ki abimi bir ambulansla almak. Ama birde tabutla alma kısmı var. Ben abimi ambulansla almayı tercih ediyorum. Bunun için insanların biran önce bir kamuoyu oluşturması gerekiyor. Sosyal medyayı herkes çok aktif kullanıyor. Bir gün de herkes Mustafa için bir şey yazsın. Bir hastane heyeti gelsin.