Ülkemiz halkı zor dönemlerden geçiyor. Mahsuni “yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” türküsünü sanki bu günü görerek yakmış. Soğan kuyrukları ülkenin her yerinde.
Ülkeyi kendi çiftliği zanneden faşist şef bağırıyor. Her yerde herkese bağırıyor.
Soğan çok önemlidir halkımız için. Dünyada çok soğan yememiz ile tanınırız. Dünyada kaç ülkede soğana duyulan muhtaçlık yoksulluğun geldiği hali anlatır ki? Soğan fiyatının yükselmesi ile ülkenin yoksulluğu çok daha ayyuka çıktı. Gıda fiyatlarının artışına engel olamıyor iktidar. Engel olamayacağını da çok iyi biliyor. Halkı soğan bile yiyemez hale getiren AKP iktidarı hayat pahalılığından bunalan halka daha ucuz(!) a mal ederek ucuz gıda ulaştırma şovu yapıyor. (Gıda derken soğan, domates, salatalıktan başka bir şey anlaşılmasın!) Bu sayede hem gıda fiyatlarının artışının sorumluluğunu aradaki hal, komisyoncunun üzerine yıkıp kendi sorumluluğunu ört bas edecek. Hem de seçimlere yatırım yapacak. Tabii ki ucuzmuş gibi görünen tanzim satış mağazalarının da aslında çok çok daha pahalıya mal olduğundan dolayı seçimlerden sonra biteceğini herkes biliyor. Devletin tüm imkanlarını kullanarak (sanki babasının malı gibi) sözüm ona üreticiden tüketiciye direk satış yapıyor. Ayrıca halka da öyle anlattıkları gibi ucuza bir şeyin de ulaştığı yok. Saatlerce soğan domates kuyruğunda beklemenin üzerine hem ihtiyaç kadar alınamaması ve bir de tanzim satış noktalarına ulaşmak için verilmek zorunda kalınan yol parası eklendiğinde astarın fiyatı kumaşı geçiyor. Linkteki röportaj bu çarpıcı gerçeği çok daha iyi görmenize yardımcı olacaktır. (https://gercekhaberajansi.org/tayadli-bir-ananin-tanzim-satislara-iliskin-anlatimi/
Dövizin yükselişiyle maliyetler arttı gelir kısmında ise pek değişiklik yaşanmadı. Enflasyon son yıların en üst seviyelerini gördü. Sebze fiyatları ise yurttaşları ‘ucuz sebze’ satışı yapılan tanzim çadırlarını umut olarak görmeye ve tabii ki kuyruğa mahkum etti.
Türkiye’de yoksulluk her geçen gün artıyor, geçim zorlaşıyor. Merkez Bankası’nın araştırmasına göre, Türkiye’de 2 milyon 136 bin işçi asgari ücretin altında, 7 milyon 87 bin işçi de asgari ücret seviyesinde ve biraz üstünde maaşla geçinmeye çalışıyor.
Bu gerçek görününce, yada gösterilmeye çalışıldığında her yaptığına şükredilmesi için bağırıyor. Çok bağırıyor. Her yerde herkese bağırıyor.
11 mart hemen tüm haberlerde geçen bir son dakika haberi ülkenin ne hale getirildiğini çok açık anlatıyor. Habere göre; Ülkeye 200 bin tona kadar patates ithalatından gümrük vergisi alınmayacak.
Patates konusunda çok ilginç bir ülkeyiz. Bir kaç sene önce patatesini satamayan üreticilerin protestolarına sahne idi ülkemiz. Bedava denecek fiyata alıcı bulamıyordu. Bugün de yiyecek patates bulamıyor halk. Üretici için bitmek bilmeyen çile. Çok üretiyor satamıyor az üretiyor satamıyor. Bugün patates fiyatları el yakıyor.
Hemen uzman olduğu işi yapıyor AKP iktidarı; Ali Cengiz oyunu yapıp 20 nisan’a kadar ithalatta alınan gümrük vergisini kaldıran yasayı çıkarıyor. Ülseri aspirin tedavi eder mi? Etmez! Ama az da olsa acısını dindirir. AKP, bu aldığı tedbirin aspirin kadar bile bir fayda hissettirmeyeceğini çok iyi biliyor. Faşist şef ne yapıyor?
Bağırıyor. Çok bağırıyor. Her yerde herkese bağırıyor.
Ülkede üreticiyi üretemez hale getiren kendisi. Gübre mazot su ve elektrik fiyatları dolara endeksliyken üretse de satamayacağını geçmişteki tecrübelerinden bilen üretici ne yapıyor? Üretmiyor. Üretemiyor. Üreten de maliyetini çıkartmaya çalışıyor ve tabii ki aracılar da kârını katınca fiyatı tutabilene aşkolsun. Sonuç: Kuru soğana muhtac olan yiğit soğanı bulup kavursa bile içine katacak patates bulamıyor. Seçimlere kadar da olsa patates fiyatlarını düşüreceği hesabını yapıyor ama bu arada patates üreticisi perişan olacakmış ne gam! Taşıma suyla gemiyi yürütemeyeceğini biliyor ve bir provokasyon hazırlıyor. Vatan millet Sakarya sihirli üçlemesine Ezan’a saldırdılar yalanını da ekleyerek yaygara kopartıyor. Yaygara koparıp pahalılığı unutturmaya çalışıyor.
Öyle olmadığını söyleyenlere, “ezana saldırı yok” diyelere… bağırıyor! Her yerde herkese bağırıyor.
Faşist şef bağırdıkça Nazım’ın Taranta Babu’ya mektubu geliyor insanın aklına:
Bir öyle şaşılası
dünya ki burası,
bollukla ölüyor,
kıtlıkla yaşıyor.
Varoşlarda hasta, aç kurtlar gibi
insanlar dolaşıyor
ambarlar kilitli
ambarlar buğdayla dolu..
Tezgâhlar
ipekli kumaşla dokuyabilir
topraktan güneşe kadar giden yolu.
İnsanlar yalnayak
insanlar çıplak…
Bir öyle şaşılası
dünya ki burası,
balıklar kahve içerken
çocuklar süt bulamıyor.
İnsanları sözle besliyorlar,
domuzları patatesle…
Mussolini çok konuşuyor TARANTA – BABU!
Tek başına
yapayalnız
karanlıklara
bırakılmış bir çocuk gibi
bağıra bağıra
kendi sesiyle uyanarak,
korkuyla tutuşup
korkuyla yanarak
durup dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini çok konuşuyor TARANTA – BABU
hem tanzim satışların gerçek yüzü,
hem tayyipin faşist şef mussoliniyle benzerliği iyi ortaya konulmuş.
faşist şef gerçeğe tahammülsüz.
faşist şef muhalefete tahammülsüz.