Tatil, “deniz, kum, güneş, rakı, balık” mı demek?
Tatil, “herşey dahil” sistemi içinde sabahtan akşama kadar yiyip içmek mi?
Tatil, bütün gün güneşin altında uzanıp yatmak mı?
Kuşku yok ki, tatil bunlardan daha fazlasıdır.
Tatil, ruhun ve bedenin dinlenmesi, kendini yenilemesi, uzun çalışma ayları için kendine maddi ve manevi güç toplamasıdır.
Bunun için Halk Meclisleri tarafından Avrupa’da yıllardır alternatif bir tatil düzenleniyor.
Her yıl düzenlenen “Aile, Gençlik ve Çocuk Kampı”nda; düzenin dayattığı BOŞ tatil anlayışının, düzenin dayattığı YOZ tatil tarzının dışına çıkılarak birlikte eğleniliyor, üretiliyor, paylaşılıyor.
Hal Meclisleri’nin kamplarının temel sloganı şu:
“Kapitalizmin Yozlaştırılmış ve Bireycileştirilmiş Tatil Anlayışına Karşı Yaşasın Kolektif Tatil!”
Kamplar, “Hayatın Her Alanında Düzene Alternatifiz!” iddiasının da ete kemiğe büründüğü yerler.
Orada insanlar bireyciliğin, çıkarcılığın dışında bir hayatın da mümkün olduğuna tanık oluyorlar o kısa sürede.
Bu nedenle hemen her yıl kamp değerlendirmelerinde şu sözleri sık sık duymak mümkün oluyor:
“sanki 15 gün başka bir dünyadaydık”, “15 günlüğüne de olsa sosyalizmi yaşadık”, “Bu kampın sınırlarında bencilliğe, bireyciliğe, yozlaşmaya geçit vermeyen görünmez çitler örülü”..
Adından da anlaşılacağı üzere bu kamplarda gençler ve çocuklar merkezde.
Çocuklar, bu kamplarda kısa sürede büyüyorlar, arkadaşlar ediniyorlar, halk değerlerini öğreniyorlar… Hem de bütün bunları çok hızlı öğreniyorlar.
Evde, telefondan, bilgisayardan başını kaldırmayan çocuklar, orada biriki gün sonra, o bağımlılıklarından büyük ölçüde uzaklaşıyorlar.
Halk Meclisleri’nin kamplarında, her zaman kolektivizm ve komiteler hakim.
Hayatın birlikte örgütlendiği, birlikte güzelleştirildiği kamplarda, yemekten yüzmeye, geziden dinlenmeye her şey kolektif.
Davetimiz, kolektivizmedir.
Davetimiz, denize, kuma, güneşedir.
Davetimiz, çocuklarımızın, gençlerimizin özgürlüğünedir.
Davetimiz, paylaşmaya, birlikte öğrenmeye, birlikte eğlenmeyedir.