Kapitalizmin emekçi halkları mülksüzleştirme, yersizleştirme, kendine bağımlı kılma…; faşizmin gettolaştırma, ötekileştirme ve tecrit etme politikası olarak kentsel dönüşüm projesi!
Çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanı Murat Kum, yeni düzenlemeyle kentsel dönüşüm projesi kapsamında yapılan kira yardımlarının Istanbul’da 1150 TL’den 1500 TL’ye çıkarılacağını açıkladı 17 Ağustos’ta.
“1500 TL ile İstanbul’da kiralık ev bulunabilir mi?” sorusu ve kira ücretleri bir yana, yerinden edilen halkın şehir merkezinden şehirlerin dışına sürülmesi; sahip oldukları borçsuz mülkün ellerinden alınarak, yerine verilen konutların krediler yoluyla bankalara borçlandırılması; yıkılan binaların yerlerindeki arsaların iktidara yakın müteahhit çetelerine peşkeş çekilmesi; emekçi halkın birbirleriyle olan bağının kopartılarak hem kendine hem de diğer insanlara yabancılaştırılması; halk üzerinde denetimin ve baskının daha da sertleşmesi; şehir dışında yaşamaya başlayan insanların kira ve borçlanma yükümlülüklerinin yanı sıra kaybedecekleri zaman ve fazladan ortaya çıkan yol vb… masraflar… çocukların sosyal gelişimi ve eğitim sorunları…
Sorunun sadece bir kira artışı üzerinden tartışılması, bu projenin sınıfsal bir krizin ötesinde, toplumsal bir krize dönüşmesinden korkan Akp’nin kendini koruma önlemlerinden başka bir şey olmadığının üstünün örtülmesidir.
Önceleri mahalle aralarına sıkıştırılan apartmanlar, zamanla mahallelerin tavsiyesi ve tamamamen binalaştırma şeklinde gelişmiştir. Ve artık dikey yapılaşma iki türlüdür. İlki, résidence olarak tabir edilen ve üst sınıfın ikamet ettiği yapılar; diğeri ise emekçi halkın yaşadığı Toki banliyöleri. Ve en önemlisi de tüm bu projenin en temel dayanağı halk üzerinde estirilen deprem korkusudur. “Her an beklenen büyük Marmara depremi” sürecin daha telaşlı, kapitalizm için ise daha kazançlı olmasının önünü açmaya yaramıştır.
Sonuç olarak baktığımızda, Akp ile en yüksek seviyesine ulaşan kentsel dönüşüm projesinin temeli tamamen sınıfsaldır. Halkın öfkesinin gettolara sıkıştırılmasıdır. Ve elbette tüm toplumun denetlenebilir olmasının önünün açılmasıdır.
