Kayseri’de Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’in toprağa verilmesi sırasında yaşanan saldırılarda Ülkü Ocakları adlı faşist kuruluş, bir kez daha ortaya çıkıp terör estirdi. Başlarında MHP’li milletvekilleri ve polis himayesinde saldırılarını yapan bu güruhtan birisi “Gömseler bile çıkarır, yakarız…” diyordu. Cenazeye bile saygısı olmayan, mezardaki ölüyü çıkarıp yakmayı düşünebilen bu güruhun tarihine baktığımız zaman, bunların polis tarafından kandırılıp galeyana getirilmiş bir gruptan daha öte bir şey olduğunu görürüz. Bu kuruluş, Türkiye’deki faşizmin her dönem halka karşı kullandığı bir sivil faşist örgütlenmedir.
Ülkü Ocakları nasıl ve Neden Kuruldu?
Ülkü Ocaklarının kuruluşu 1968 yılına dayanır. 1968 yılında, yani halkın mücadelesinin geliştiği bir dönemde, faşist şef Alparslan Türkeş’in yönetimindeki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (daha sonra MHP adını alacaktır) tarafından “ülkücü komando kampları” kurulur. Türkiye’nin değişik illerinde kurulan 34 kampta 10 yıl boyunca 100 binden fazla faşist “komando” eğitilmiştir. Alpaslan Türkeş bir kitabında bu kampları şöyle anlatmıştı:
“Bu kurslarda gençler boks yaptılar, judo öğrendiler. Komünistlerin harekete geçmeleri halinde bir mitingin nasıl dağıtılacağı, nasıl karşılanacağı, tecavüzden nasıl korunulacağı gibi belirli ve esaslı bilgiler verildi. Şu anda disiplinli ve eğitimli olanların sayısı binin üzerindedir. Bu yaz derhal bütün yurtta, her ilde komando yetiştirecek kuruluşlar yapacağız. Biz bu gençlerimizle barajı kurduk. komünistlerin hareketi artık gelişemez.“
Bu kamplarda yetiştirilmiş faşistlerden biri olan Kartal Demirağ, bir televizyon programında kendisiyle yapılan röportajda, bu kamplarda nasıl bir eğitim verildiğini, kimlerin verdiğini şöyle anlatıyordu:
“- 80 öncesi dönemde ülkü ocaklarına kayıtlıydık. onların eğitim kamplarına katıldım. orada her türlü eğitim vardı. türkiye’nin belirli yerlerinde kamplar vardı ama onlar gizliydi. emekli ordu mensupları eğitiyorlardı gençleri.
– emekli ordu mensupları eğitiyordu?
– tabii canım, emekli olmuş, adam eğitim görmüş. kendisi komando zaten. bizim gençleri eğitiyor.
– zihinsel eğitim de gördünüz mü?
– tabii orada milliyetçilik eğitimi var. türk milliyetçisi, islam, vatan, millet davası diye müthiş bir eğitim var. bilinç eğitimi de var tabii.
– o zihinsel eğitimi kimler veriyor?
– işte o ihtisası gören kişiler var. adam milliyetçiliğin kitabını yazmış. o kadar iyi biliyor ki her şeyi. dış türkler’den tut, türk’ün kafatasına kadar her şeyi incelemiş.”
Kartal Demirağ, 15 haziran 1992, 32. Gün
Bir başkası ise şöyle diyor:
“O şekilde yetiştirilmeliydiler ki fikri yapı komünist manifestoyu ezmeliydi. Ayrıca saldırılar karşısında kendilerini korumalı, savunmalıydılar. Saldırılara karşılık verme sistemi, bireysel savunmayı aşmış, neredeyse cephe savunmasına dönmüştü. Bu savunmada kol kola girmek, saf tutmak gerekiyordu. (…) Ülkücü gençler, karşılarındaki düşmanın yöntemlerine, hazırlandıkları savaşa karşı koymak için eğitileceklerdi. Pek çok ülkede denendiği gibi Türkiye’de kızıl bir harekât başlamıştı. Çok yakında silahlı mücadeleye döneceğinin sinyalleri görülüyordu. İç savaş öncesinin hazırlıklarıydı süren. Eğer engel olunmazsa…” (Komando, Ahmet Haldun Terzioğlu)
Milliyetçi Değil Amerikancı!
Ülkemizde MHP ve Ülkücü Gençlik Derneği, Ülkü Ocakları gibi isimler altında örgütlenen sivil faşist hareket, sık sık milli olmaktan, milliyetçilikten bahseder durur, vatan hainleri diyerek halka ve devrimcilere saldırılar düzenler. Fakat, kuruluşuna baktığımız zaman özünde bunun tam tersini görürüz. Ülkücü komando kampları kuruluşunda MİT ve CIA’nın bizzat rol aldığı eğittiği kamplardır. Yani doğrudan Amerikan emperyalizminin tetikçileridirler. Sivil faşist hareketin örgütlenmesinde ve kampların kuruluşunda yeralan CIA elemanlarından biri olan Ruzi Nazar’ın yaşam öyküsü şöyledir:
Ruzi Nazar… 2. Dünya Savaşı’nda Komünistlere karşı Nazi saflarında savaşan bir Özbek’tir ama bu özelliği nedeniyle de Özbekler tarafından sevilmeyen bir isimdir.
Nazar, Naziler yenilince ABD’ye sığınmış ve pek çok Nazi gibi CIA’da göreve başlamıştır. 1951’de eski ABD Başkanı Theodore Roosevelt’in oğlu tarafından ABD’ye götürülen Ruzi Nazar, Roosevelt’in kızı tarafından da 1954 yılında CIA’ya alınmıştır.
Ruzi Nazar 1959-1971 yılları arasında Türkiye’de görev yaptı, CIA’nın Ortadoğu İstasyon Şefi’ydi. Yeni MİT yasasının hazırlanmasında, MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile birlikte Gladyo inşasında, Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin kurulmasında, Fethullah Gülen gibi tiplerin bu derneklere yerleştirilmesinde, 6. Filo’yu kıble edinen Kanlı Pazar faillerinin yetiştirilmesinde, 68’lilere karşı kontrgerilla faaliyeti örgütlenmesinde, yakın dostu Alparslan Türkeş’in komando kampları kurmasında ve 12 Mart’ta önemli rolleri vardı.” (Mehmet Ali Güler-ABC Gazetesi)
Görüleceği gibi sivil faşistler ‘iç savaşa’ gore kafatasçı emekli generaller tarafından eğitilip donatıldılar bu dönemde. 1970’li yıllarda Mahirlerin Denizlerin İboların katledilmesinin ardından devrimci mücadelenin tekrar yükselişe geçmesiyle birlikte devlet de bunu engellemek ve halkı sindirmek için, değişik örgütlenmelere gitmiş; resmi polis asker gücünün yetmediği koşullarda onlarla birlikte kullanılacak bir sivil faşist örgütlenme yaratılarak halkın karşısına çıkarılmıştır.
İşte tam bu noktada temel olarak kullanılan güç de, MHP ve Ülkücü Gençlik denilen sivil fasit örgütlenmeler olmuştur. İslamcı gericiler de kısmen kullanılmıştır fakat halka karşı asıl olarak faşist terörü uygulayan bunlardır.
Devletin sivil faşist örgütlenmelere gerek görmediği bazı dönemlerde ise geri plana itilmiş bekletilmişlerdir. 12 eylül faşist cuntası sonrası bazı MHP’liler de cunta hapishanelerine konulmuş ve parti kapatılmış olsa da, o dönem yaşanan durumu en iyi özetleyen sözü dönemin MHP genel Başkan yardımcısı söylemiştir: “Fikirlerimiz iktidarda biz hapisteyiz”
Kayseri’de Saldıranlar, Ellerinde Maraştan Beri Halkın Kanını Taşıyorlar
MHP-Ülkü Ocakları, bu ülkede dökülen kanın baş sorumlularındandır.
Onyıllar boyunca resmi-sivil faşist terör el ele oldu.
Kayseride Gökçek’in mezarına saldıranlar;
178’de Maraş’ta katledenlerdir. 1980’lerden önceki Sivas, Çorum katliamını gerçekleştirenlerdir. Bahçelievler, Balgat, 16 Mart İstanbul Üniversitesi katliamını gerçekleştirenlerdir. Otobüs duraklarını, kahvehaneleri tarayarak yüzlerce insanı katledenlerdir. 1993’de Sivas katliamını islamcılarla birlikte gerçekleştirenlerdir.Sivil Faşist Hareket Bugün De Faşizmin Elinin Altındaki Güçtür. Bu örgütlenmeler, kuruluş aşamasından bugüne kadar, oligarşinin halka karşı savaşta kullandığı bir güç oldu. Yukarıda değinildiği gibi zaman zaman rolleri, onlara olan ihtiyaç değişse de, devlet bu gücü elinin altında tutmaya devam etti.
1990’lı, 2000’li yıllardaki infazlardan, katliamlardan sonra polise destek gösterilerden, linç saldırılarına kadar, hepsinde yine bu faşist örgütlenme vardır. Bir çok şehirdeki ırkçı saldırı ve provokasyonlar MHP-Ülkü Ocakları aracılığıyla örgütlenmiştir.
MHP ve sivil faşist hareket her dönem devlet tarafından desteklenmiş, polisin himayesini görmüş, mafya faaliyetleri yürütmüş ve hep el altında tutulmuşlardır. Devlet, halkın mücadelesi yükseldikçe onlara ihtiyaç duyacağını bildiği için sivil faşist örgütlenmeleri devam ettirmiştir.
Kayseri’deki cenazeye saldıranlar, ‘gömseniz bile çıkarır yakarız’ diyen güruh, işte bu güruhtur. bugün yine ihtiyaç duyulduğu için bu sefer AKP faşizmin emrinde kullanılmaya devam ediliyor