“Ölüm orucuyla ilgili ‘Kendini düşün, ölmeye değmez’ diyorlar”Adil yargılanmak için ölüm orucunda olan Karakaya: “Tamamen ‘bencilce’ duygularla kendimi düşünüyor ve anlatıyorum. Ölüm orucu kararını kendimi düşünerek verdim.”
“Ölüm orucu kararı almamla ilgili ‘Kendini düşün! Böyle bir direniş mi olur? Hiçbir şey için ölmeye değmez, bekleyin görelim, AKP zevk duyar! Mutlu olur!’ gibi birçok söz söyleniyor.”
19 Şubat’tan bu yana ölüm orucunda ve bugün 156. Gününde olan, İzmir 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Özgür Karakaya’nın talebi de avukatlar Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik gibi adil yargılanmak.
Karakaya bianet’e yazdığı mektubunda, yukarıdaki eleştirilere yanıt vermek istediğini söyledi ve ölüm orucunu “bencillikten, kendini düşündüğü için yaptığını” açıkladı
Bunu da son yıllarda başına gelenler ve yargı süreçlerini de katarak şöyle açıkladı:
“Ayağımın sakatlığı işkenceden hatıra kaldı”
“2006 yılında avukat Behiç Aşçı, ‘hukukun ve adaletin olmadığı bir ülkede müvekkillerimin hakları için ölüm orucuna başlıyorum’ demişti. Bu sözlerine ve gün gün eriyişine tanıklık ettim. Behiç abinin her geçen gün durumu kötüleşiyordu. Ankara’ya gittik, tecridi anlatacaktık. ‘Vay sen misin ölüm oruçlarından bahseden, tecritten söz eden’ diye basıldı bulunduğumuz yer. Ve tutuklandık. Tutuklama da yetmedi, götürüldüğümüz hapishanede falakaya aldılar. Ayağımın sakatlığının sebebi de bundandır. İşkenceden hatıra kaldı. Sonra ‘Niye direndin’ davası açıldı bana, işkence gören olsam da bana ceza verildi.
“İşte kendimi düşünüyorum! Nasıl bir yargı mekanizmasıyla karşılaşmışım değil mi? Bu ne ilk ne de son oldu…”
“Özür değil adalet istiyoruz”
“Yürüyüş Dergisi dağıtımcısı Ferhat Gerçek’in vurulmasında suçluların cezalandırılması için yoksul gecekonduları dolaştım. Engin Çeber’le de birlikte arşınladık yolları. Yoksul konduların kapılarını çaldık, ‘Adalet İstiyoruz’ dedik. Eylül 2008’de Sarıyer/Derbent’in yoksul sokaklarını dolaşıyorduk. ‘Korsan eylemden’ gözaltına alındık.
“Sokakta karakolda, hastanede, adliye binasında ve en sonunda hapishanede gördüğümüz işkenceler sonucunda Engin katledildi. Sonrasında dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin özür diledi. Özür değil adalet istiyoruz, dedik.
“HHB ve ÇHD’li avukatlarımın emekleri sayesinde işkence yapanlara ağırlaştırılmış müebbet varan cezalar verildi. İşkenceci diye ceza alsalar da aynı kişiler benden şikâyetçiydi. ‘Sen neden ölmeden, nasıl adalet istersin’ diye ben de ceza aldım.
“İşte kendimi düşünüyorum! Adaletsiz bir yargılama sistemiyle karşı karşıya değil miyim?”
“İşte böyle ‘kendini düşün’ diyenler…”
“Kendimi düşünerekten örneklere devam edeceğim.
“Hastanede komada bulunan Berkin Elvan’ı ziyaret ettim diye örgüt üyesi olmamakla birlikte 9 yıl ceza…
“Soma katliamına karşı çıktım diye, basın açıklamasına katıldım diye ‘örgüt üyeliği’ davası diye tutuklandım. 15 yılla yargılanıyorum.
“Hasan Ferit Gedik’in katilleri cezalandırılsın dediğim için örgüt üyeliği davası…
“Ve daha niceleri… Slogan atmayı, işkenceye direnmeyi, basın açıklaması yapmayı, cenazede bulunmayı ‘terörist faaliyet’ sayan bir zihniyet var karşımda.
“Bu davalar yetmemiş olacak ki, iki itirafçı beyanı esas alınarak, verilen 7,5 yıl hapis cezası.
“Yani demem o ki, adalet mücadelesi verdiğim her şey terör sayılıyor. Engin Çeber dosyasındaki tanıklığımın, baş eğmememin intikamını almaya çalışıyorlar. ‘İbreti-i alem için’ on yıllarımı dört duvar arasında geçirmemi istiyorlar.
“İşte böyle ‘kendini düşün’ diyenler… Ben kendimi düşündüm. Tamamen ‘bencilce’ duygularla kendimi düşünüyor ve anlatıyorum. Ölüm orucu kararını kendimi düşünerek verdim.” (AS)