Suriyeli bir çocuğun mezarlık kapısında asılı bedeni bulundu. Hemen alel acele intihar etti haberleri dolaşmaya başladı her tarafta. Vail El S intihar mı etmişti? Hatta bir çoğu hikayeyi intihar üzerine kurup 9 yaşında bir çocuğun nasıl olurda intihar edebileceğini sorgulamaya başlamışlar bile. Ancak oldukça yüzeysel yapılan tartışmalar çocuğun okulda aşağılandığından dolayı olduğunu tespit etmenin ötesine gitmiyordu.
Türkiye’de Suriyelilere karşı ırkçı saldırılar gün geçtikçe çoğalıyor.
Vail El S 9 yaşında mezarlık kapısında asılı olarak ölü bulundu. Vail’in okulda uzun zamandır diğer öğrenciler tarafından Suriyeli olması nedeniyle dışlandığı ve hatta olayın yaşandığı gün bir öğretmen tarafından azarlandığı, aşağılandığını yazdı basın .
Baba Mustafa Es Suud, “Vail, hassas, zeki, hayatı seven, sakin bir çocuktu. Yaşına göre olgundu. Her sabah kendi hazırlıklarını kendi yapar öyle okula giderdi. Çevresinde çok sevilirdi. Camiye giderdi müezzinlik yapardı hocayla birlikte. Hata yapmaktan çok çekinirdi” diye konuştu.
Suriyeliler ile ilgili olur olmaz şikayetçi olmak, ırkçı söylemlerle saldırmak artık çok sıradanlaştı ve hatta meşrulaştı. Irkçı saldırılar, linçler örgütlenir oldu ülkenin her yerinde.
2011’den beri AKP faşizmi, efendisi emperyalizmin çıkarları için Suriye’de dinci, gerici çetelere destek olmuştu. Ülkemizde kamplar kurup savaşçı yetiştirmiş, silahlandırıp sınırdan Suriye’ye göndermişti. Örgütledikleri katil güruhlar Suriye’nin her bir yanında katliamlar yaparken Faşist şef bir kaç haftaya Halep’te Cuma namazı kılacağını duyuruyordu.
Ama öyle olmadı…
Yaşanan katliamlar, silahlı örgütler, bombardımanlar ülkelerini terk etmek zorunda bıraktı insanları. Sınırımız olduklarından büyük çoğunluğu ülkemize kaçtı. Tüm savaşların doğal sonucu olan göç ile ülkemize gelen Suriyeli sayısı kendi ifade ettikleri rakamla 3 buçuk milyona ulaştı.
Kısacası bugün ülkemize Suriye’den yaşanan göçün baş sorumlusu AKP faşizminin işbirlikçi politikalarıdır. Suriyelilerin ülkelerini terk etmelerine sebep olan; yangını, utanmadan ve acımasızca körükleyen erdoğanın başında olduğu AKP devletidir.
İlk günlerde savaştan mağdur olan Suriyelilere kapılarını açmakla övünen iktidar, bugün Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz diyerek seçimlerde oy toplamaya çalışıyor. Ülkemizde yaşanan açlık, yoksulluk, işsizlik en çok Suriyelileri etkilemesine rağmen, öyle bir hava yaratılıyor ki açlığın, yoksulluğun, işsizliğin sorumlusuymuş gibi gösteriliyorlar. Sosyal medyada en solundan, en sağına en moda paylaşımlar; Suriyelilerin ne kadar görgüsüz, ne kadar asosyal ve ne kadar iktidar tarafından desteklendiği, kendi vatandaşı açken onlara maaş verildiği, Suriyelilerin devamlı suç işlediği, kadınları taciz ettikleri, sınavsız üniversite eğitimi aldıkları, ucuza çalışıp işlerimizi elimizden aldıkları gibi asılsız, gerçek dışı saçmalıklar ile ilgili –hâlâ-.
Geçen sene Sakarya’da, dokuz aylık hamile Emani Al Rahmun’un tecavüz edilerek, 10 aylık bebeği Halaf ile birlikte katledilmesi nasıl içimizde unutulmaz bir iz bıraktı. 9 yaşındaki çocuğun asılı olarak bulunması da hafızalara kazınacak elbet.
Şu asla gözden kaçırılmamalı: Ülkelerinde 2011’de başlayan savaş nedeniyle, ülkemize göç eden üç buçuk milyon Suriyeliye sanıldığının aksine hiç bir zaman mültecilik statüsü tanınmadı.
Bunun nedeni basit, Türkiye Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesini imzaladı fakat, bir detay ekleyerek; Türkiye sadece Avrupa’dan gelenlere mültecilik statüsü veriyor.
Bu nedenle Suriyeliler ülkemizde geçici koruma statüsüyle “misafir” konumundalar.
Onlar misafir statüsünde ama ülkemiz şu anda çokça misafirperverlikten uzak şeylerin yaşandığı ülke durumunda:
Irkçılığı besleyen bir çok asılsız söylemlerden biri de; vatandaşlığın verildiği. İçişleri Bakanlığı’nın rakamlarına göre 59 bin 747 kişiye vatandaşlık verilmiş bugüne kadar. Bu kişiler ise büyük çoğunlukla zengin olanlar, bankalara para yatırabilenler, yüksek eğitimli ayrıcalıklı insanlar…
Toplum içinde “Suriyelilere çok para harcıyoruz » yanılgısı da, bizzat devlet tarafından bilinçli bir şekilde beslenen bir yalan. Oysa ki söz konusu yardımlar, Suriyelileri Türkiye’de tutma karşılığında AB’den alınan para ile yapılıyor.
Türküyle, Kürdüyle, Suriyelisiyle, yoksulları karşı karşıya getiren bizzat iktidarın yönlendirmesi. Tüm dünyada olduğu gibi, toplum içindeki bu tarz ırkçılığın yükselmesi en başta yönetenlerin işine yarıyor.
Irkçılık yoksullukla beraber arttırılır. Çünkü dünyanın her yerinde yönetimler tarafından yaratılır, beslenir, büyütülür, himaye edilir. Ve yoksulluğun artması ile ırkçılığın artmasının doğru orantılı olmasının sebebi ise yoksulluğun sorumlusu olarak farklı farklı yöntemler ile yabancıların gösterilmesidir.
Yönetimlerin yarattığı ırkçılığın sonuçları da linç görüntüleri, saldırılar, şehirden kovmalar, “Suriyeliler dışarı” sloganı atılan gösteriler ve giderek vahşi cinayetler olarak karşımıza çıkıyor.
Ve hangi sebeple olursa olsun, ister öldürülmüş olsun, ister intihar etmiş olsun sorumlusunun Irkçılık olduğunu, yani iktidar olduğunu asla unutmayacağız.