İstanbul’da 26 Eylül Perşembe günü bir deprem meydana geldi. Herkesin aklına bir kez daha “beklenen büyük deprem“i getiren ve beraberinde birçok soruya yol açan depremin ardından İstanbul’da Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısı yapıldı.
Toplantının asıl konusu İstanbul depremi idi.
Fakat Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında yapılan bu toplantıya İstanbul’un belediye başkanı katılmadı.
Günlerce “İmamoğlu AFAD toplantısına çağrıldı mı, çağrılmadı mı?” sorusu tartışıldı, spekülasyonlar yapıldı.
Başta Süleyman Soylu olmak üzere, iktidar cephesinden bir çoğu “çağrıldı, protokoldaki yeri bile hazırdı” şeklinde açıklamalar yaptılar.
İmamoğlu bir şey demedi.
İstanbul Valiliği çağırdık diye açıkladı. İmamoğlu susmaya devam etti.
Ve sonunda İmamoğlu da bir açıklama yaptı ve toplantıya ÇAĞRILMADIĞINI belirtti.
İMAMOĞLU’NUN GEREKÇESİ
İmamoğlu’nun niye çağrılmadığını tahmin ve tahlil etmek, zor değil.
Faşist AKP iktidarı, depremle ilgili bir şeyler yapma konusunda, herşeyi kendisi yapıyor görünerek kitlelerin sempatisini kendi üzerinde toplamaya çalışıyor. Siyasi rakibi CHP’yi ekarte etmeye çalışıyor.
Bunda anlaşılmayacak bir şey yok.
Peki hal böyleyken, İmamoğlu, neden bugüne kadar çağrılmadığını açıklamadı?
İmamoğlu’nun bu soruya bir cevabı var. Şöyle diyor:
“Deprem toplantısına çağrılmadım, sessizliğim devlet terbiyem ve sürece olan saygımdan.”
İmamoğlu, sözlerinin devamında “Benim için öncelikli mesele deprem, gelin birlikte çözüm üretelim” diye konuştu.
Şimdi İmamoğlu’na soruyoruz :
⦁ Hangi devletin terbiyesi
⦁ Hangi süreç ?
İMAMOĞLU, ZULÜM VE SOYGUN SÜRECİNİN NESİNE SAYGI DUYUYOR ?
Süreç, sihirli bir kelime. Açıklayamadığınız bir şey varsa, « süreç » deyin geçin.
Ne süreci İmamoğlu ?
Bizim bilmediğimiz, kimsenin bilmediği bir şey mi var bu ülkede ?
Ortada çok saygı duyulması gereken bir süreç var ve siz, ona zarar vermemek için sustunuz öyle mi ?
Geçin bunları.
Korkularınızı, teslimiyetçiliğinizi, boyun eğmişliği içselleştirmenizi, bütün yaşananlara rağmen AKP iktidarına yaranma politikanızı « süreç » diye açıklamaya kalkmayın.
Bizim bildiğimiz bir tek süreç var bu ülkede :
Bu süreç, yağma, talan, soygun, baskı, terör, itirafçılaştırma, gizli işkence merkezleri, gizli tanıklar, baskınlar, tutuklamalar, tüm muhalif kesimleri susturma, işten çıkarma, kanun hükmünde kararnameler, yalanlar, komplolar sürecidir.
Sizin sürecinizde başka ne var acaba?
Gelelim İmamoğlu’nun devlet terbiyesine…
İMAMOĞLU’NUN TERBİYESİ TESLİMİYET TERBİYESİDİR
Bizim bildiğimiz, bu ülkede, baskıcı, zorba bir devlet var.
Adına faşist deyin veya demeyin, anti-demokratik, adaletsiz bir devlet var.
Bizim bildiğimiz, bu devlet, tecavüzcü bir devlettir. Fuhuşa, uyuşturucuya göz yuman bir devlettir. İş cinayetlerini cezasız bırakan, madenlerdeki katliamları kader sayan, rüşveti devlet işleyişinin bir parçası haline getiren, Manukyan gibi fuhuş patronlarının vergi rekortmeni olduğu, mafyayla içil dışlı bir devlettir.
Böyle bir devletin hangi terbiyesi olabilir?
İmamoğlu, kol-köle geleneğinin savunucusudur.
Kazandığı seçimlerin iptal edildiği, belediye başkanlığının gasp edildiği günün akşamında, halk, yoksul mahallelerde faşizmin bu kararını protesto etmeye başlamışken, yine İmamoğlu’nun “devlet terbiyesi” ortaya çıkmış ve kitleye, gösterileri bırakmalarını, sonraki seçime hazırlanmalarını söylemiştir.
Aman devlet zarar görmesin!
Bu, İmamoğlu’nun ve CHP’nin klasik çizgisidir.
Devlete zarar gelmesin diye, her türü katliam, zulüm karşısında susan onlardır.
Kendi meşruluğunu savunamayan, bir hakkı gasp edildiğinde hakkını savunamayan biri, devletin katliamları, işkenceleri, sömürüsü, soygun ve talanı karşısında sesini çıkarabilir mi..
Çıkaramıyor da zaten.
İsraf arabaların sergisini yapıyor ama bu yağmanın, soygunun faillerine karşı savaş açmıyor. Bir hesaplaşma başlatmıyor.
Şov bittiğinde emin olabilirsiniz ki, zaten hiç açılmayan bu dosyalar da kapatılacaktır.
Aman devlet zarar görmesin!
Aman İmamoğlu’nun devlet terbiyesi bozulmasın!