İLERİ KIZILALTUN’DAN ADALET BAKANLIĞINA DİLEKÇE:

Ben İleri Kızılaltun…

Bir devrimciyim…

Sosyalistim…

Yoksul-emekçi halkımızın bir ferdiyim…

Ve bugün Silivri Kapalı Hapishanesi’nde(İstanbul) tutuklu bulunan bir devrimci tutsak olarak, ölüm orucuna başlamış bulunuyorum.

Çünkü bu ülkede adalet yok.

Halkımızın her kesiminden insanlarla birlikte her geçen gün daha da artan adaletsizlikleri yaşayan biri olarak, bir devrimci olarak adaletsizliği kabul etmiyorum.

Adaletsizliği kanıksatmak için, bana boyun eğdirmek için yapılanları kabul etmiyorum.

Hukuksuz gözaltılar ve tutuklamaları, komplo davalarını, verilen haksız-hukuksuz hapis cezalarını, işkenceleri, hak gasplarını, yalan ve demagojileri, gerçekleri tersyüz eden ideolojik propagandaları… kabul etmiyorum.

Adaletsizliği kanıksamıyorum ve asla kanıksamayacağım.

Ve bunun, devrimciliğimin doğal bir gerekliliği olduğuna inanıyorum.

Halktan, halkın yaşamından, tarihten ve bilimden öğrendiklerim bunu gerektiriyor.

Entelektüel vicdan, halk aydını olma misyonu ve bilimsel namusum, emekçi-insanlık onurum bunu gerektiriyor; adaletsizliğe karşı mücadele etmek ve asla kanıksamamak.

Gerekeni yapıyorum, daha fazlasını değil…

Halkımızın da adaletsizliği kanıksamaması için, hak ettiği yaşama kavuşabilmesi için yapabildiğimi yapıyorum; marjinal ya da uç bir eylem değil… Ve bugün, bu söylediklerimin pratik karşılığı ölüm orucu direnişidir.

Bakanlığınızın bilgisi dahilinde olan talepleri yinelemeden önce kişisel, hukuki durumuma da değinmem gerekirse;

15.10.2021’den bu yana itirafçı-iftiracı yalancılarla ve asılsız iddialarla, somut delil yoksunu bir komplo davasından tutukluyum. Daha iddianamemi bile görmedim. Savcılığın ‘’mükerrerlik’’ nedeniyle, devam eden mahkemelerimden birine gönderdiği dosya o denli boş ki –öyle olduğuna şüphe yok- şu an denenen yöntem; tutukluluğu uzatmak için dosyayı askıda bırakmak. Dosya önce kabul edilmiyor ve daha sonra birleşme olduğu bilgisi tebliğ ediliyor. İddianamesini görmediğim dosyanın ilk mahkemesine birleştirme ‘’sayesinde’’ 6 Ekim 2022’de çıkabileceğimi öğreniyorum.

Ölüm orucuna başladım.

Çünkü;

-Halk için adalet istiyorum

-Adil yargılanma hakkımı istiyorum

-İftiracı yalanlarıyla oluşturulan, uydurma dijital materyal ve ‘’delil’’lerle oluşturulan komplo davalarının düşürülmelerini, verilen hapis cezalarının iptalini talep ediyorum. Buna bağlı olarak Sibel Balaç’ın ve aynı durumda olanların tahliyesini istiyorum.

-Yasal-demokratik mücadelenin önündeki, emekçi halkımızın adalet mücadelesinin önündeki engellerin kaldırılmasını, tüm yasak ve anti demokratik uygulamaların sona erdirilmesini talep ediyorum.

-Hapishanelerde bulunan yüzlerce hasta tutsak, artık bakanlığınızın da kabul ettiği bir gerçektir. Gereği yapılmalıdır. Hasta tutsakların tedavilerinin önündeki engeller kaldırılmalı, hasta tutsaklar serbest bırakılmalıdır.

-Büyük bedellerle kazanılan, Adalet Bakanlığı’nın yasal teminatı olarak 45/1 No’lu genelge kapsamında yer alan SOHBET HAKKI, tüm hapishanelerde tam ve sürekli olarak uygulanmalıdır.

-Kitap ve yayın takip etme-okuma gibi en doğal gereksimimizin, hakkımızın engellenmesine son verilmelidir.

-Uyuşturucuya, halkımızın uyuşturucu ile zehirlenmesine karşı çıkan, bunun için mücadele eden Gökhan YILDIRIM gibi devrimciler değil; uyuşturucu baronları, onların devlet içindeki paydaşları ve hamileri tutuklanmalı, cezalandırılmalıdır.

-Halkımız üzerindeki ekonomik ve siyasal baskıların, adaletsizliğin, saldırıların son bulmasını istiyorum.

Elbette ki bu taleplerle ilk kez karşılaşmıyorsunuz, bu talepleri içeren bir dilekçeyi ilk kez almıyorsunuz. Bunlar Gökhan YILDIRIM ve Sibel BALAÇ’ın direnişe başlarken dile getirdiği taleplerdir. Devrimci tutsaklar olarak yazdığımız yüzlerce dilekçede, yaptığımız destek açlık grevlerinde, attığımız sloganlarda, ailelerimizin sunduğu dilekçelerde, yapılan basın açıklamalarında, yurt içi ve yurt dışı onlarca eylemde, basına yazdığımız ve basında yer alan mektuplarımızda, haberlerde, çeşitli DKÖ’lerin ve aydın-sanatçıların açıklamalarında, sosyal medya paylaşımlarında, çekilen video mesajlarda… dile gelen taleplerdir bunlar…

Duydunuz bunları…

Ve fakat adım atmadınız, atmıyorsunuz…

Bunun yerine, bugün artık sürdüremediğiniz ‘’direnişi yok sayma’’ yöntemine sarıldınız. Sansür için talimatlar verdiniz. Hapishane idareleri aracılığıyla direnişçiler üzerinde baskı kurmaya çalıştınız. Kolluk ve yasa-dışı yollarla aileler üzerinden direnişçilerin iradesini kırmayı denediniz. Direnişe ses ve destek olan eylemleri engellemeye çalıştınız. Gözaltı saldırıları gerçekleştirdiniz. Direniş etrafında gelişen sahiplenme ve adalet mücadelesini terörize etmeye çalıştınız.

Ama direniş sürdü ve sürüyor…

Çünkü adaletsizliklere yenilerini eklediniz…

Talepler dün de benim taleplerimdi, bugün de öyle. Bu talepler için dün de mücadele ediyordum, bugün de… Değişen mücadele ve eylem biçimimdir.

Artık ÖLÜM ORUCU ile devam ediyorum.

‘’Görüldü ki su yasaklanabilir; ama susuzluk asla.’’

–Eduardo Galeano

Her adaletsizlik, halka suyu yasaklamaktır; bunu yapıyorsunuz. Susuzluk ise adalete olan özlemdir. Adalet mücadelemizdir. İşte bunu, tıpkı susuzluğun yasaklanamaz olması gibi, yasaklayamıyorsunuz, engelleyemiyorsunuz. Ki bu mümkün değildir.

Halkımızın adaletsizliklere karşı büyüyen öfkesi ve sokağa çıkan adalet özlemi ve eylemleri…

Ve Sibel BALAÇ’ın, Gökhan YILDIRIM’ın 240. güne gelen eylemleri, hücre hücre eriyen bedenleri…

Ve onlara katılan yeni bir direnişçi…

Bunun kanıtıdır. Adalet mücadelesi engellenemez, engellemeye dönük her çaba yeni bir adaletsizliktir. Yeni bir mücadele nedenidir.

Sonuç olarak;

Gökhan YILDIRIM ve Sibel BALAÇ’ın sağlık durumları bugün artık ölüm riski barındıran aşamadadır. Bir an önce serbest bırakılmaları ve talepleri noktasında adım atılması gerekmektedir.

Taleplerimiz açıktır, somuttur ve de nettir, makuldür. Her biri karşılanabilirdir ve karşılanmalıdır.

Bu nedenle ben de bugünle beraber -15.08.2022- ÖLÜM ORUCU’na başladığımı bildiriyorum.

Somut adım atılmalıdır.

KAPALI HAPİSHANE 15.08.2022

Silivri/İSTANBUL İleri KIZILALTUN

Sosyal ağlarda paylaşın