16 Ekim’de Silivri Hapishanesi’nde bulunan tutsaklardan Gürkan Türkoğlu, Tahsin Sağaltıcı ve Ayberk Demirdöğen Antalya Y Tipi Hapishanesi’ne,
Emre Ünlü, Ferdi İşçi ve Muharrem Cengiz Kırıkkale F Tipi Hapishanesi’ne sürgün edildiler.
Bu son örnek.
Hapishanelerde sürgün sevkler, tecrit politikasının bir parçası olarak yaygınlaştırılmış durumda.
Sürekli sürgün sevklerle, hapishanede tecrite karşı direnen devrimci tutsakların kolektif işbirliği ve örgütlenmesi engellenmek istenirken, sürgün sevkler, ayrıca birer işkence dönemi demek.
49.256 SEVK!
Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün 2016 yılı raporunda, 49.256 tutuklu ve hükümlünün kendi istekleri dışında sevk edildiği belirtiliyor.
Bu rakam, sürgün sevk politikasının nasıl yaygın bir baskı aracına dönüştürüldüğünü de kanıtlıyor.
Sevkler, Adalet Bakanlığı ve hapishane yönetimleri tarafından “kapasite darlığı” vb. gerekçelerle açıklansa da sevklerin amacı tamamen farklı.
Bu amaçlar şöyle sıralanabilir:
a- tutsakların örgütlenmesini engellemek, kolektif dayanışmasını kırmak.
b- ailelerinin tutukluları sahiplenmesini önlemek; çünkü sevklerde her tutuklu hükümlü, ailesinin gelemeyeceği uzaklıktaki bölgelere gönderiliyor.
c- sürgünlerdeki baskı ve işkenceyle yıldırmak ve teslim almak.
d- Sürgün sevklerle avukat görüşü de engelleniyor veya zorlaştırılıyor.
Sevkler, önceden haber verilmeden, baskın tarzıyla yapılıyor. O kadar ki, tutsaklar, bu sevklerde bazen eşyalarını, bazen zorunlu ilaçlarını bile yanlarına alamıyorlar. Bir sevkte kalan eşyalar ise, çoğunlukla bir daha getirtilemiyor.
Her sevkte, yeni hapishaneye giriş aşamasında “çıplak arama” dayatması yapılıyor. Oysa o tutsak, zaten bir hapishaneden getirtiliyor. Yani üzerinde bir şey olması mümkün değil. Ama çıplak arama, aynı zamanda bir işkence gerekçesidir ve bu gerekçe yaratılıyor.