Tahliye olan Hakan İnci’ye hapishanede işkence

– Hakan İnci’ye İşkence Yapıldı, Tecrit Dayatıldı

– İnci, Tek Başına Direndi ve İşkencecileri Geriletti!

İtirafçı Berk Ercan itiraflarından dolayı tutuklu yargılandığı davadan tahliye olan Hakan İnci’ye işkence yapıldı. Hakan İnci uğradığı işkenceyi  avukatları ve çeşitli kurum ve kuruluşlar aracılığı ile duyurdu.

Hakan İnci’nin geçmişte uğradığı işkence sonrası çekilmiş fotoğrafıdır.

25 temmuz’da tahliye olan Hakan İnci 4 gün boyunca onursuz arama dayatması, ayakta sayım verme dayatmasına ve tecrite karşı direniş ile cevap verdi.

4 günlük işkenceyi madde madde anlattı Hakan İnci. Ayakta sayım vermeyi kabul etmemesi ile işkence başladı. 4-5 gardiyan tarafından tek kişilik hücreye atılıyor. Atıldığı hücrede Pis bir yatak dışında hiç bir şey yok. 24 saat kamera ile izleniyor. Banyosuz ve tuvalet de sadece bel hizasında bir duvar ile yataktan ayrılıyor.

Tahliye işleminin tamamlanması için getirildiği hapishanede yapılıyor bunlar.

Ertesi gün hücresine gelen işkence mangasının yaptığı işkenceyi Hakan İnci şu şekilde anlatıyor:

“….beni yere yatırıp elimi ve ayaklarımı ters bir şekilde kelepçelediler. Ardından jop ile ayaklarıma falaka işencesi yapmaya başladılar. Bu işlem bilincimi kaybedene kadar (bütün vücudum uyuşana vae bayılana kadar) devam etti.  “

“Ardından ayıltıp işkenceye devam etmek için kafamdan aşağı kolonya ve su dökmeye başladılar. Ayılmaya başlayınca yere 2 paket tuz dökerek üzerine su serptiler. Daha sonra gardiyanlar ayaklarım tuzun üzerine gelecek şekilde defalarca havaya kaldırıp yere çarptılar. (tuz, hem işkence amaçlı, canım daha çok yansın diye hem de işkence sonrasında su toplama vs gibi izleri yok etmek içindi.) Bu işlemden sonra parmaklarım başta olmak üçere bütün vücudum kasılmaya ve dişlerim istemsizce kiltlenmeye başladı. Bilincim yerinde ancak felç geçirmişçesine hiç hareket edemiyor, gözlerimi açamıyordum. Benden yürüyerek kaldığım nezarethaneye gitmemi istediler.  İşkence yapılan odada kamera yok. Kapıdan çıkar çıkmaz kameralara görüneceğimden , işkence yapılmamış, her şey güllük gülistanlıkmış gibi bir görüntü yaratacaklardı.)”

Belli ki işkence özel eğitimi almış bir ekip tarafından işkence yapılmış. Türkiye hapishanelerinde işkence eğitimi almış kadro çalıştırılıyor. Bir kaç gün sonra tahliye olacak olmasına rağmen giderayak belki teslim alabilirim umudu ile işkence yapıyorlar fakat Hakan İnci işkencecileri hayal kırıklığına uğratıyor.

Aşağıda Hakan İnci’nin kendi anlatımı ile yaşadığı 4 günü yayımlıyoruz:


Hakan İnci’nin Günlüğü
 
19 TEMMUZ (Cuma, 1. Gün):
Tutuklu olduğum Berk Ercan davasından tahliye olduğu için mahsup işlemleri için kaza hapishanesi diye Adana Kürkçüler E Tipi Hapishanesi’ne gönderildim.  
 
– Hapishane girişinde onursuz arama ile karşılaştım. Tartışarak çıplak arama yaptırmayacağımı, dayatma sürecekse direneceğimi söyledim. Onursuz arama iradem dışında yapıldı. Yapıldığı gibi de elbiselerim üzerime giydirildi.
 
– D-27 Numaralı 15 kişilik koğuşa, 27. kişi olarak verildim. Bu koğuş, F tiplerinden de küçük, tek tuvalet banyosu bululan, insanların yerlerde yattığı koşullarda 1 gün kalabildim.
 
20 TEMMUZ (Cumartesi, 2. Gün):
– Sabah sayımı sırasında ayakta sayım dayatıldı. Kabul etmediğim için tekme ve yumruklarla 10’un üzerinde gardiyan saldırarak dışarı çıkardı. 2 başgardiyanla tartıştıktan sonra aynı şekilde geri D-27 koğuşuna atıldım.
-Başgardiyan ve beraberinde 4-5 gardiyan gelerek beni tek kişilik son derece sağlıksız (Pis bir yatak dışında hizbir şeyinr olmadığı, 24 saat kameralarla izlenen, banyosuz, tuvaletin sadece bel hizasında bir duvarla yataktan ayrıldığı demir parmaklıklı bir nezarethane) yere verdiler.
 
 
“Hazır kuvvet odası”nda
Falaka ve Tuz!
21 TEMMUZ (Pazar, 3. Gün):
– Sabah 10’dan akşam 22.00’ye kadar slogan atıp (Tecrit İşkencedir Tecrite Son!, Baskılar, Hücreler Bizi Yıldıramaz!), 2 dakika kapı dövmeye başladım.
– Akşam üstü bir başgardiyan ve beraberinde 6-7 kadar gardiyan gelerek beni kaldığım yerin hemen bitişiğindeki bir oda olan “hazır kuvvet odası”na götürdü.
Burada beni götüren ekip dışında hapishane müdürü olduğunu söyledikleri kısa boylu biri vardı. Bu kişi bağırıp çağırmaya, beni tahrik etmeye (koluma ya da göğsüme sürekli dürtüklemeye) başladı.
Amacı açık ve net ki, benim sinirlenmemi sağlamak ve karşı bir hamle yapmamdı. Böylece onlar da az sonra yapacakları işkenceyi bu gerekçeyle “kontrollü müdahale ettik” diyerek külleyecek, gölgeleyeceklerdi.
Bunu hemen anlayabildiğim ve daha da konuşacak bir şey olmadığı (Normalde müdür görüşleri sorunlar üçerine yapılır ve çözüm aranır) için, susmak ve sadece bakmakla yetindim.
Amaçlarına ulaşamayınca beni yeri yatırıp elimi ve ayaklarımı ters bir şekilde kelepçelediler. Ardından cop ile ayaklarıma falaka işkencesi yapmaya başladılar. Bu işlem bilincimi kaybedene (bütün vücudum uyuşana ve bayılana) kadar devam etti.
Ardından ayıltıp işkenceye devam etmek için kafamdan aşağı kolonya ve su dökmeye başladılar. Ayılmaya başlayınca yere 2 paket tuz (1 ya da 2 kilo) tuz dökerek üzerine su serptiler. Daha sonra gardiyanlar ayaklarım tuzun üzerine gelecek şekilde defalarca havaya kaldırıp yeri çarptılar. (Tuz hem işkence amaçlı, canım daha çok yansın diye, hem de falaka işkencesi sonrasında (ayakların) su toplaması vs. gibi izleri yok etmek içindi.) Bu işlemden sonra parmaklarım başta olmak üzere bütün vücudum kasılmaya, dişlerim istensizce kilitlenmeye başladı. Biincim yerinde ancak felç geçirmişcesine hiç hareket edemiyor, gözlerimi dahi açamıyordum. Benden yürüyerek kaldığım nezarethaneye gitmemi istediler. (İşkence yapılan odada kamera yok. Kapıdan çıkar çıkmaz kameralara görüneceğinden işkence yapılmamış, herşey güllük gülistanlıkmış gibi bir görüntü yaratacaklardı.)
Bir süre sonra kendimi kaybetmişim. gözümü açtığımda bir havalandırmada taburenin üzerinde sırtım duvara yaslanmış bir şekildeydim. Bu sırada işkenceye katılan gardiyanların başımda konuştuklarını farkettim. (“Bu işlem aşamalı bir şekilde devam edecek”… “Sen hiç ağlamaz, yeter artık diye yalvarmaz mısın?”, alışık oldukları insan tipi… gibi şeyler.
Kendime iyice geldikten sonra kollarıma girerek parmak uçlarım üzerinde kaldığım nezarethaneye götürdüler. Yorgunluk ve ayaklarımın acısından dinlenmeye başladım.
Akşam sayımı sırasında falaka işkencesinde bulunan baş gardiyan, yeni vardiyanın başgardiyanı ve ordu gibi gardiyan ekibiyle gelerek ayakta sayım almak istediler.
Hiçbir şey dahi söylemeden yataktan yaka paca kaldırarak sözde ayakta sayım aldılar. Hemen ardından sırf eziyet olsun diye beni duvara yapıştırarak iradem dışında üst araması yaptılar. (ÜSt aramasının hiçbir anlamı yok, kaldığım yer 24 saat izleniyor ve içeri hiçbir eşyam verilmiyor.
Hemen kağıt kalem alarak yaşadıklarımı AVUKATLARIM, ADALET BAKANLIĞI, CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI, TBMM İNSAN HAKLARI İNCELEME KOMİSYONU gibi yerlere yazdım.
 
– “İşkenceler Son Bulsun ve Tecrit Kaldırılsın!” talepli AÇLIK GREVİNE BAŞLADIM.
(Cumartesi buraya atıldığımdan beri hiçbir şey yememiştim zaten.) Aklımda 7 ile 10 günlük bir süre vardı.
 
“Ağır olan yapılan işkencedir, dile getirmek değil”
 
22 TEMMUZ (Pazartesi, 4. Gün):
Falaka işkencesinden sonraki izlenimlerime göre, beni bu nezarethanede tutmaya niyetlilerdi.
F Tipinden tanıdığımız ve geçici olarak E Tipinde görevlendirilmiş 2. Müdür görüşmek istediğini söyledi ve görüştüm. Yapılan işkenceyi anlatarak bundan böyle “ya işkencelere son verir, tecriti kaldırırsınız, ya da elinizde kalırım” diyerek SU VE ŞEKER DE olmayacağımı söyledim.
Benden yazdığım dilekçeler konusunda, yazdıklarımın ağır şeyler olduğunu, geri çekip çekmeyeceğimi sorarak, dolaylı bir şekilde çekmemi istedi. Kesin bir dille reddettim, “ağır olan yapılan işkencedir, dile getirmek değil” dedim. Göndermelerini istedim. Daha sonra işkencelerin devamıyla ilgili, tekrarlanmayacağını söyledi ve ayakta sayım alma konusunda çözüm yöntemi aradığını, dayatmanın kendisini de aştığını söyledi. Ben de işkence yapılmadığı sürece sorun olmayacağını belirttim ve “Ben kendi irademle kalkmayacağımı, kaldırırsınız veya kaldırmazsınız, o sizin bileceğiniz iş, yalnız işkenceye cevirmeyin işi, yoksa sorunları büyütürsünüz” dedim. …
Görüşmenin ardından beni 10 kişilik bir koğuşu boşaltarak tek tutmaya başladılar. (kabul ettiğim ve başında istetiğim, kabul etmedikleri bir şeydi. Tecrit kalkmış değil ancak kitap/defter/tv vs. gibi eşyalarımı alabildim.
Tahliye edildiğim 25 Temmuz 2019 gününe kadar herhangi bir saldırı yaşamadım.

Hakan İnci daha önce de bir süre tutukluluk yaşamış kaldığı hapishanede işkenceye maruz kalmıştı.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.