Halkın Mühendis ve Mimarlarının Hatay’a dair gözlem raporlarının ikinci bölümünde, mimari yanlışlar, kuralsızlıklar ayrıntılı olarak anlatılıyor.
Raporun bu bölümünde Halkın Mühendis Mimarları “yaşadığımız afetin büyüklüğüne tesir eden kentleşme ve yapılaşma ilkeleri nezdinde yapılan yanlış, hatalı ve eksik imalatlara dair teknik gözlemlerimizi halkımızla paylaşmak temel ahlaki sorumluluğumuzdur” denilerek,
gözlemleri maddeler halinde şöyle sıralanıyor:
- Kentin tarımsal alanda inşa edilmiş olması, dolayısıyla yapılaşmaya uygun olmayan zeminin deprem anında sıvılaşması (zemin verilerinin göz ardı edilmiş olması)
- İmar mevzuatına ve kanunlara, ilgili mevzuata uyulmaması
- Plansız projesiz yapılaşma, bina taşıyıcı unsurlarının (strüktürünün) yanlış seçimi ve yerleşimi
- Yanlış temel seçimi
- Zemin iyileştirmesinin yapılmamış olması
- Yüksek katlı yapılaşmanın tercih edilmesi
-Taşıyıcı unsurlarda kullanılan malzemelerin kalitesizliği; yerinde yaptığımız tespitlerde son birkaç yılda yapılan binaların bile beton kalitesinin çok düşük olduğu, yapıda kullanılan donatılarda yer yer aşırı korozyon oluştuğuydu.
-Kontrolsüz ve denetimsiz yapılaşma ve buna bağlı kötü işçilik; kontrolsüz ve denetimsizlikten kasıt hem kamunun hem de kamu adına yapıların denetimini sağlaması gereken yapı denetim firmalarının ilgisizliği, beceriksizliği göz yumması. Bu anlayış beraberinde kötü işçiliği getirmiştir. Yerinde gözlemlenen işçilik hataları ve anlayışı şöyle sıralanabilir:
-Donatı süreksizliği; taşıyıcı donatı elemanlarının statik hesaplamalara uygun olmayan biçimlerde kullanılmış olması, eksik bırakılması veya sonradan donatı elemanı eklenmesi veya çıkarılması,
-Donatı filiz boyunun çok kısa bırakılması dolaysıyla donatıların birlikte çalışmaması
-Donatıda aşırı korozyon
-Özellikle Kolon kiriş birleşimlerinde bulunması gereken etriye sıklaştırma işleminin yapılmamış olması veya hiç etriye konulmamış olması, deprem çirozlarının kullanılmaması
-Yatay donatıların ve döşeme ile kirişte olması gereken pilyelerin ya eksik kullanılması ya da hiç konmamış olması
-Birleşim noktalarında donatı başlarındaki gönyenin yapılmamış olması,
-Yapıların dış cephelerindeki konsol boylarının uygunsuz olması,
-Dış ve iç duvarların birleşme detaylarının tekniğe uygun yapılmamış olması,
-Duvarların taşıyıcı unsurlarla birleştiği noktalarda duvarla taşıyıcı unsurun birlikte hareket etmesini sağlayacak kamalama, L profille duvarı taşıyıcıya bağlama, lentolama gibi işlemlerin yapılmamış olması,
-Birçok yapıda çatının bina taşıyıcılarına bağlanmamış olması; (birçok binada sarsıntı esnasında çatılar yapıdan bağımsız uçmuş ya da yıkılmıştı.)
-Beton döküm işleminde hem kolonlarda hem de kirişlerde soğuk derz oluşumu, (bir kısım yapıda kirişlerde soğuk derz bırakıldığı gözlemlenmiştir.
-Beton karışımındaki agreganın (kum, çakıl, kırık taş vb.) gereken granülometride (karışım oranı) olmaması, agreganın ve kumun kirli olmasından kaynaklı betonda ufalanmalar parçalanmalar görüldü. Zaten enkazların büyük çoğunluğunun ilk yıkım esnasında kum gibi dağılması büyük oranda bundan kaynaklanmakta.
-Özellikle ticari kısımlarının, dükkân katlarının bulunduğu kısımlarda rijit unsurların(duvarların) yerine geniş açıklıkların camekan tarzı unsurlarla geçilmesi, böylelikle yumuşak kat oluşturulması,
- Taşıyıcı duvarların ya da diğer unsurların kontrolsüz kesilmesi; perde duvarlara pencere, kapı vb. açıklıklar açılması
Son Söz; yukarıda dilimiz döndüğünce ifade etmeye çalıştığımız gerçekler, bir tek bizim keşfettiğimiz gerçekler değil. Binlerce yıldır bilinen ve son süreçte alanında uzman sismolog, deprem uzmanı bilim insanlarınca da sık sık dile getirilen, uyarılan hatta yer yer çığlığa dönüşen gerçeklerdir. Yani yaşanacak doğa olayının neticeleri önceden tüm ilgili kesimler tarafından biliniyordu. Başta iktidar ve uzantıları olmak üzere, tüm sermaye grupları, ilgili tüm devlet organları, merkezi idare, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, arama kurtarma organları vs. hepsi biliyordu doğru kentleşmenin gereklerini, ovalarda, fay hatlarında, su toplama alanlarında yapılaşmaya müsaade edilmemesi gerektiğini, doğru zeminin doğru yerin tüm unsurlarıyla tespitinden sonra imarla ilgili kanunlara, yönetmeliklere, mevzuata, fen ve sanat kurallarına uygun doğru teknik, malzeme ve işçilikle, kamusal denetimle, halkın barınma ihtiyacının ön planda bulundurularak yapılması gerektiğini.
Böyle yapılmamış her kentin halka mezar olduğunu da.
Onların bunu bildiği gibi biz de bu katliamın sorumlularını biliyoruz. Sorumlular bu süreci yaratanlardır, bu sürece yardımcı olanlardır, göz yumanlardır, rant umanlardır. Sorumlu bilip susanlardır. Kendi sorumlu oldukları enkazı imar barışı adı altında halka barınma sorununun çözümü diyerek siyasi rant devşirenlerdir. Sorumlu onlar, altında kalan bizleriz.
Öncesinde de defalarca söylediğimiz gibi; deprem öldürmez, sistem öldürür. Tüm halkımızın ortak acısını paylaşıyoruz. Acılarımızı öfkeye, öfkemizi bilince dönüştüreceğiz. Ve mutlaka soracağız ölülerimizin hesabını.