Üyeleri onlarca yıl ceza alan Halkın Hukuk Bürosu yaptığı açıklamayla Silivri Mahkemesi sürecini ve verilen cezaları değerlendirerek bu süreç boyunca yanlarında olan meslektaşlarına teşekkür ettiler. HHB cezaların bu kadar yüksek verilerek halkta korku ve kaygı yaratmak halkın umutsuzlaştırmak istendiği ama bunun başarılamadığı savunularak, “Bu süreçte ne kadar çok tanındığımızı ve takip edildiğimizi gördük. Dostlarımızın vefası ve özverisi bizleri de etkiledi. Gerek meslektaşlarımızın gerekse halkımızın burada anlatamayacağımız katkısı bize, ödenen bedellerin boşuna olmadığını bir kez daha gösterdi” denildi
İTİRAF VE TEŞEKKÜR
Bugüne kadar birçok yerde yazdık, çizdik, söyledik. Bugün büromuz avukatlarına verilen ağır hapis cezalarının ardından söylediklerimizin gerçeklik değeri daha iyi anlaşılmış olacaktır. Tam da bu sebeple bize yönelen saldırının amacını genel ve özel sebeplerini bir kez daha açıklamak istiyoruz.
Gerek avukat olarak gerekse faaliyet yürüttüğümüz demokratik kitle örgütleri kanalıyla haklar ve özgürlükler mücadelesinin tanınan isimleri olan avukat arkadaşlarımızı cezalandırarak
Halkta korku ve kaygı yaratmak, halkı umutsuzlaştırmak istiyorlar
Devrimci avukatlık pratiğinin yayılmasını engellemek istiyorlar
Devrimci avukatların hukukçular nezdindeki güvenilirliğini ve saygınlığını sarsarak tecrit etmek istiyorlar.
Amaçları bu cezaları kullanarak antipropaganda yapmaktır. Bunu mahkeme hükmü verene kadar suspus oturmuş, hüküm açıklanmaya başladığı anda haber yapmaya başlamış olan iktidarın tetikçisi medya organlarından anlayabilirsiniz. Haber sanki ellerinin altında hazırmış gibi kararı biz daha kamuoyuyla paylaşmadan geçmeye başlamışlardır.
Baskı ve tehdit politikalarıyla halk arasında ve demokrasi güçleri üzerinde bir kaygı yaratmamış olduklarını söyleyemeyiz. Fakat bu durum geçicidir. Kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerinin bu korku iklimini uzun süre kaldıramaması bir tarafa kimse sürgit korku ile yaşayamaz hele bizim gibi dinamikleri güçlü bir ülkede hiç.
Çalışmalarımız sırasında gördük ki korkunun insanlar üzerinde geriletici bir etkisi olduğu doğru ise de dava sürecinde yapılan antipropagandanın büromuzun güvenilirliği ve saygınlığı üzerinde yıpratıcı bir etkisi olmamıştır. Aksine bu süreç lise ve üniversite düzeyindeki öğrencilerde sempati, bazı meslektaşlarımızda ise “elimi taşın altına sokmalıyım artık” düşüncesi uyandırarak birer adım ileri atmalarını sağlamıştır.
Ağır baskı ve gözdağına rağmen meslektaşlarımızın sahiplenmesi eksilmemiş ve bedel ödemeyi de göze alarak hem davalarımızı hem de işlerimizi üstlenmişlerdir.
Bu süreçte ne kadar çok tanındığımızı ve takip edildiğimizi gördük. Dostlarımızın vefası ve özverisi bizleri de etkiledi. Gerek meslektaşlarımızın gerekse halkımızın burada anlatamayacağımız katkısı bize, ödenen bedellerin boşuna olmadığını bir kez daha gösterdi.
Biz siyasi dava avukatlığı yaptık, yapıyoruz. Bu durum, müvekkillerimizi seçtiğimizi, seçerken de emekçilerden, ezilenlerden, sömürülenlerden ve direnenlerden yana tercih yaptığımızı gösterir.
ÖZEL SEBEPLER
2013 yılından başlayarak AKP hükümetinin ABD ile BOP, Eğit-Donat gibi isimler vererek yürüttüğü işbirlikçi politikalara engel olmaya çalıştık ve bu politikaları teşhir ettik. Özelde Suriye Meselesi ve genelde bağımsız, sosyalist ülkelerle kurduğumuz ilişkiler iktidar açısından bizim etkinliğimizi kırmayı zorunlu kılmaktadır.
AKP iktidarı İMF programının gerektirdiği şekilde (OHAL gibi bir fırsat yaratarak) sorgusuz sualsiz, hukuken geçerli bir sebep göstermeksizin on binlerce çalışanın işine son vererek ihraç etmiştir. Uzun yıllardan beri Türk hükümetlerinden beklenen bu hamleyi gerçekleştiren AKP iktidarı çeşitli sebeplerle kadrolarından uzaklaştırdığı bazı kişilerin yerine kendi kadrolarını yerleştirmiştir. AKP’nin gerici kadrolaşmasına ve işlerinden sorgusuz sualsiz uzaklaştırılmalarına karşı eyleme geçen başta Nuriye Gülmen ve Semih Özakça olmak üzere Yüksel direnişçilerinin avukatlığını büromuz avukatları üstlenmiştir.
Nuriye ve Semih’in açlık grevine başlayarak direnişlerini büyütmesi üzerine geniş halk kitlelerinin sempatisi büyümüştür. Yayılarak gelen bu etkili direnişten korkan AKP iktidarı önce Nuriye ve Semih’i sonra da duruşmalarına 2 gün kala avukatlarını tutuklamıştır.
Kamu istihdamı politikası AKP için yasa hukuk vb. hiçbir engeli tanımayacak kadar önemlidir. Avukatlarımız bu yüzden tutuklanmıştır.
Son olarak meslektaşlarımızın OHAL ilan ederek sermaye çevrelerini rahatlatmak ve siyasi – ekonomik krizini atlatmak isteyen iktidarın ensesinden ayrılmamaları onlardan kurtulmak istemeleri için ciddi bir gerekçe oluşturmuştur.
OHAL ile birlikte uzatılan gözaltı süresinin ve adil yargılanmayı etkileyen diğer hallerin kaldırılması için etkili mücadele yürüten halkın avukatlarını susturmadan huzur içinde OHAL hukuksuzluğunu yürütemezlerdi. Fethullahçı cemaat mensuplarına işkence yapılması da (kendilerine düşmanlık yapmış oldukları halde) sessiz kalmamış Ankara Barosu Genel Kurulunda Av Selçuk Kozağaçlı tarafından yüksek sesle teşhir edilmiştir.
Öyle ki ‘Türkiye de Yargı Erkinin Ortadan Kaldırıldığı’ yönündeki sonuç deklarasyonu sebebiyle düzenlemiş oldukları uluslararası sempozyum örgütsel faaliyet olarak gösterilmiş ve mahkumiyet gerekçesi yapılacak kadar ileri gidilmiştir.
GENEL SEBEPLER
1 – Biz devrimci hareketin ve toplumsal muhalefetin yalnızca avukatı değil aynı zamanda bir parçasıyız. Antiemperyalist, Antikapitalist, Anti Faşist birliklerin içinde yer alıyor ve mücadele ediyoruz.
2 – Avukatlık mesleğini bireysel değil bürolarımızda derneklerimizde ve barolarda örgütlü olarak yürütüyoruz ve örgütlü avukatlık pratiğinin savunuculuğunu yapıyoruz.
3 – Her yerde ısrarla ve kararlılıkla sosyalist ve devrimci kişiliğimizi savunuyoruz.
4 – Avukatlığı mahkeme kürsüleriyle sınırlamıyor hayatın her alanına taşıyoruz. (Kentsel dönüşüme karşı gecekondu mahallelerinde, emperyalist politikalara karşı askeri üslerin kapısında, fabrikalarda, madenlerde, meydanlarda)
5 –Avukatlık pratiğimiz iktidarın gayrimeşru yollarla kullandığı zoru ve baskıyı, yapabiliyorsak engellemek, yapamıyorsak teşhir etmek ve hesap sormak üzerine kuruludur. İktidarın zorunu ve hukuksuzluğunu meşrulaştıracak uzlaşıcı tavırlar içine girmiyoruz.
Gayrı meşru iktidarın ve temsil ettiği sermaye gruplarının halkımıza, doğal kaynaklarımıza ve çevremize verdiği zararı engellemeye çalışıyor en azından bu saldırıyı hukuk eliyle meşrulaştırmasına izin vermiyoruz.
Mesleğimizi bu amaçlar doğrultusunda kullandığımız doğrudur. Mahkemenin iktidarın dili ile ‘terör’ olarak tanımladığı işte bu mesleğimizi halkın yararına kullanan avukatlık pratiğidir.
MESLEKİ FAALİYETİMİZİN MAHKEME KARARINA DOĞRUDAN ETKİSİ;
1 – Avukat Selçuk Kozağaçlı hakkında örgüt üyeliği iddiasıyla hüküm kurarken;
5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 7,5 yıl yerine
“mesleği ve konumu itibarıyla örgüte sağladığı fayda, sanığın örgüt adına yapılan organizasyon ve seminerleri organize etmesi, böylelikle değerlendirilen kastının yoğunluğu, suçun işleniş şekli, meydana gelebilecek tehlikenin boyutu bir bütün olarak dikkate alınarak”
7,5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 11 yıl 3 ay hapis cezası vermiştir.
2 – Aynı sebeple Behiç Aşçı ve Şükriye Erden’e
5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 7,5 yıl yerine
8yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 12 yıl hapis cezası vermiştir
3 – Aynı sebeplerle Özgür Yılmaz ve Ebru Timtik’e;
5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 7,5 yıl yerine
9 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 13 yıl 9 ay
4 – Yine aynı gerekçeler ile Aytaç Ünsal ve Engin Gökoğlu’na
5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 7,5 yıl yerine
7 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 10 yıl 6 ay hapis cezası vermiştir.
5 – Yine meslekleri ve konumları dikkate alınarak Aycan Çiçek ve Naciye Demir’e
5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 7,5 yıl yerine
6 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 9 yıl hapis cezası vermiştir.
6 – Aynı gerekçeler ile Avukat Ezgi Çakır hakkında
5 yıl ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 7,5 yıl yerine
5 yıl 4 ay ve 3713 sk gereğince yarı oranında arttırılmış hali ile 8 yıl hapis cezası vermiştir.
CEZALAR NEDEN BU KADAR YÜKLÜ?
Yargılamanın tarihsel ve siyasal olarak kesinlikle haksız olması bir yana, hukuksuz ve yasadışı olduğunu mutlaka belirtmek gerekir. Mahkeme heyeti artık iktidarın tahakkümünden yılma, korku ve kişisel güvensizlik sebebiyle bağımsız ve tarafsız olarak karar verememiş olmak gibi mazeretler de öne süremez. Çünkü verdiği cezaları hem üst sınırdan vermiş hem de hemen her sanığa uygulanan takdiri indirim sebeplerini gözetmemiştir. (TCK md. 62).
Birçok mahkeme hükmünde görebileceğiniz, katiller ve işkenceciler için dahi rahatlıkla kullanılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi takdiri indirim sebepleri kullanılmamış bunun yerine “Sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları, pişmanlık duymamış olması dikkate alınarak” indirim hükümleri uygulanmamıştır.
PİŞMAN DEĞİLİZ; ONUR DUYUYORUZ
Pişmanlık mı? Pişmanlık ne yaptığını bilmeyen, bilimsel düşünce sistematiğinden yoksun, ayakları yere basmayan duygusal coşkunluklarla hareket eden insanlara mahsus bir tutumdur. Biz bilimsel sosyalizmi kavramış, yaptığı işin bedellerini ödemeyi göze alarak hareket eden insanlarız. Bu yüzden de attığımız her adımı bilinçle atıyoruz. Ne mesleğimizi ne de bedeller ödeyerek kazandığımız saygınlığımızı dosyada ‘gizli ad’ koydukları ajan provokatörlerin söz ettiği mantık dışı, küçük işleri yaparak riske atmadık, hiçbir zaman da atmayız. Bakanlığın polisleri savcıları tam da bu yüzden arkadaşlarımızı tutuklamak için delil üretmek, sahtecilik yapmak zorunda kaldılar.
Kararda bahsi geçen ‘Meydana gelebilecek tehlikenin büyüklüğü’ konusunda haklıdırlar. Mussolini kadar açık söylenmese de verilen karardan onunla aynı fikirde olduklarını anlıyoruz. Devrimci avukatlar sermaye düzeni ve faşist diktatörlükler için her zaman için büyük bir tehlikedir.
İtiraf ediyoruz verilen cezaların büyüklüğü ile saklı bir gurur duyduğumuzu. O kararların gelecek günlerde faşizme karşı ne kadar etkili mücadele ettiğimizin bir ispatı olarak gösterileceğine öyle eminiz ki.
VE TEŞEKKÜR
Hukuka aykırılıklar karşısında tüm gözdağı ve baskılara rağmen gerçekleri ifade etmekten çekinmeyen, isimlerini tek tek sayamayacağımız 39 baroya ve saygıdeğer başkanlarına,
9 ayrı hapishaneye dağıtıldığımız durumlarda bile ziyaretlerimizden vazgeçmeyen, duruşmalarda bizi yalnız bırakmayan sevgili dostlarımıza,
Dosyamıza çalışmak için uzun mesailer harcayan, günler süren duruşmalar boyunca tutuklu arkadaşlarımızı yalnız bırakmamak için mahkeme başkanının saygısız ve fütursuz tavrına katlanan ülkenin en iyi ceza avukatlarına, avukatlarımıza teşekkür ediyoruz.
HALKIN HUKUK BÜROSU