Direniş öğretir.
Direniş aydınlatır.
Direniş saflaştırır.
Yaşayarak bir kez daha gördük, öğrendik.
Görmeye ve öğrenmeye devam ediyoruz.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) tarafından 26 Aralık’ta düzenlenen “”Yargılanıyor muyuz?” Paneli, ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına yönelik tutuklamaların, baskıların, ve öte yandan HHB avukatlarının gerçekleştirdiği savunma ve direnişlerin, nasıl bir AYDINLANMA VE SAHİPLENME yarattığını bir kez daha ortaya koydu.
Panelde, ÇHD İstanbul Şube Başkanı’nın açış konuşmasının ardından Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Gürkan Altun, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ve italya’dan Bologna Barosu Yönetim Kurulu üyesi Antonio Fraticelli konuştular.
Dört konuşma da çok tarihi idi.
Dolu dolu idi.
ÇHD yargılamalarının ve halkın avukatlarının bu davalar üzerinden sürdürdükleri teşhir kampanyalarının, mahkeme salonlarında ortaya koydukları “yargılayan” pratiğin ve nihayetinde halkın avukatlarının canlarını ortaya koyarak gerçekleştirdikleri direnişin somut sonuçlarını bu konuşmalarda görmek mümkün.
Bu konuşmaların metinlerini okumanızı öneririz. Tarihseldir, günceldir.
Bu teşhir, bu kampanyalar ve nihayetinde ölüm orucuna uzanan direnişler sonucunda, ülkemizin avukatları, baroları, bu büyük hukuksuzluğa karşı açık bir tavır alış içine girdiler. HHB avukatlarına 159 yıl verildiğinde, bu cezaların “terör örgütü!” gerekçesiyle verildiği demagojisi, 42 baronun ortak açıklama yapmasına engel olmadı.
Türkiye’nin onlarca barosunun başkanları, bu davalarda bizzat yer alarak, “bu avukatlık anlayışını biz de savunuyoruz” diyerek, hem sahiplenmenin çok güçlü bir örneğini ortaya koydular, hem de faşizme meydan okudular.
ÇHD İstanbul Şube Başkanı Çiğdem Akbulut’un konuşmasında vurgulandığı gibi, saldırı sadece Halkın Hukuk Bürosuna, sadece Çağdaş Hukukçular’a yönelik değildi.
Ama bunun görülmesi, anlaşılması ve bir karşı tavra dönüşmesi, uzun bir zaman aldı.
Teşhirler, kampanyalar, ölüm oruçları, birbirine eklenerek bu gerçeği anlattı ve gösterdi.
Mustafa Koçak’ın direnişinde herkes gördü bu hukuksuzluk ve adaletsizliği.
Halkın avukatlarının önce açlık grevlerinde, ardından ölüm oruçlarında, hukuka saldırının boyutları ve adalet mücadelesinin salonlara hapsedilmeyeceği ortaya konuldu.
Paneldeki konuşmalar, direnişçilerin her sözünün ve eylemimin nasıl hedefine ulaştığını, nasıl büyük bir aydınlanma yarattığını, nasıl saflaştırdığını gösteriyor.
AKP karanlığının,
faşizmin karanlığının karşılığı,
direnişlerin ışığıdır.