GHA’dan: 12 Mart 2022‘de yayınlanan bu röportaj her ne kadar güncel değilmiş gibi görünse de Ukrayna’da yaşananların gerçek boyutunu daha iyi kavramakta faydalı olacağını düşünüyoruz. Emperyalizmin saldırı makinası NATO’da Kurmay kademede başkanlık görevi yapmış bir generalin Ukrayna ile ilgili anlatımlarında Ukrayna’da yaşananlardan asıl olarak emperyalizmin sorumlu olduğu daha açık görülüyor.
“Bu harekât ne zaman ne de hedefler açısından sınırlı. Eğer diplomatik, siyasi ve operasyonel olaylar tatmin edici bir şekilde gelişirse harekât durdurulabilir.”
Çevirmenin notu: Fabio Mini’nin değerlendirmeleri bir miktar eskise de hala güncel. Müzakereler konusunda “ilerlemelerin olduğu” yönündeki haberler şu ara manşetleri doldursa da Ukrayna hükümeti ve müesses nizamın büyük bir kısmı, kabul edilebilir tek sonucun Rusya’nın tamamen çekilmesi olduğu ilkesine kendini adamış durumda. Bu tutumu değiştirmek son derece sancılı ve zor olacaktır ve Kiev’deki mevcut siyasi kargaşayı anlamanın bir yolu, tüm farklı figür ve hiziplerin Rusya ile nihai uzlaşının suçunu başkasının üzerine atacak şekilde kendilerini konumlandırmaya çalışmasıdır.
Ukrayna için tehlike şu ki, ABD yardımının kesilmesi, sahada Rusya lehine değişen durum ve Zalujnıy’ın görevden alınmasıyla açığa çıkan kavgalar göz önüne alındığında, Kiev bir uzlaşı aramak için ne kadar uzun süre beklerse, siyasi birliğinin çökmesi nedeniyle de pazarlık edecek o kadar az şeyi kalacak.
Ukrayna’da savaş: Silah ve propaganda sevkiyatı
United World International
Çeviri, l’AntiDiplomatico tarafından, redaksiyon ise United World International tarafından yapılmıştır. Alt başlıklar UWI tarafından belirlenmiştir.
“Müzakere edin, sadece tek bir fikre ve propagandaya odaklanmaktan vazgeçin, Ukrayna’nın aklını başına toplamasını sağlayın ve Rusya’ya kuşatılmışlık sendromu tünelinden çıkma şansı verin ve bunu yalnızca müzakerelerle değil, somut eylemlerle de gösterin.”
l’AntiDiplomatico: Tonkin Körfezi’nden Irak’taki kitle imha silahlarına kadar —ve hatta tarihte daha çok geriye gidersek— pek çok savaşın patlak vermesine bahane oluşturan sahtekârlıkları “Savaş konusunda neden bu kadar ikiyüzlüyüz?” adlı kitabınızda zekice yeniden inşa ettiniz. Ukrayna’da devam eden çatışmanın ardındaki ikiyüzlülük ve sahtekârlık nedir?
FM: Savaşın Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle başladığı iddiası yanlıştır. Esasında bu işgal Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın son perdesi bile değil. 2014 yılında Donbass eyaletlerinin isyan etmesiyle başlayan savaş daha sonra bağımsızlık ilan etmişti. O zamandan bu yana Ukrayna kuvvetleri, Rusça konuşan nüfusu katliamın eşiğine getirdi ve kimse bir şey söylemedi. Ukrayna rejimine karşı ayaklanan bu halk için, bazı uluslararası gözlemcilerin çok sevdiği “kurtuluş savaşı” ya da kendi kaderini tayin etme ifadesi bile kullanılmadı.
Onlar açısından “Putin’in Rusya’sının” çarlık imparatorluğuna geri dönmek istediğini söylemek yeterliydi ve mesele bu yolla çözülüyordu. İkiyüzlülük, bir savaş olduğunu kabul eden ama buna kimin ve neyin neden olduğunu bilmiyormuş gibi davranan Ukrayna taraftarı Batı propagandasının tutumudur. Bunun yerine, bu propaganda birilerinin vurulmasına, birilerinin ölmesine ve pek çok insanın kaçmak zorunda kalmasına şaşırıyor. Propagandadan daha vahim olan ikiyüzlülük ise, 2014’ten bu yana ABD ve NATO’nun neredeyse tamamı Ukrayna’yı ve binlerce savaş profesyonelini silahlandırmaya yönelik milyarlarca dolarlık yardım yaptığı hakikatini görmezden gelenlerin komplocu sessizliğidir. Şimdiye dek aşırılık yanlısı örgütler ve neo-Naziler eğitildi ve beslendi.
“NATO’nun kasıtlı hedefi Ukrayna’yı Rusya’ya karşı bir ileri karakola dönüştürmekti”
Batı basınında Putin’i “girişimiyle dünyayı şoke eden bir deli” olarak tanımlama eğilimi mevcut. Oysa 1997 tarihli bir videoda şimdiki ABD Başkanı Biden, NATO’nun Baltık ülkelerine (Ukrayna’ya değil!) genişlemesinin Rusya’nın askeri bir karşılık vermesine neden olabileceğini söylemişti. Sizce 2014’ten bu yana Avrupa Ukrayna sorununu hafife mi aldı?
Bunun hafife alındığını düşünmüyorum. Bilakis, NATO’ya kabul edilse de edilmese de ülkeyi kademeli olarak Rusya’ya karşı bir ileri karakola dönüştürmek kasıtlı bir hedefti. Dolayısıyla “turuncu devrim” (2004), her istikrar girişiminin içeriden ve dışarıdan sabote edilmesi, yozlaşmış hükümetlerin değişmesi, Yevromaydan denen ayaklanma, Devlet Başkanı Yanukoviç’e karşı darbe (2014) ve Zelenskiy’in seçilmesi…
İkincisi oligarklara, siyasi yolsuzluğa ve “halka hizmet” vaadine karşı çıkan bir seçim programıyla başladı ve Rusya’ya karşı açıkça provokatif bir politikayla sona erdi. Bu da 1997’den beri ABD ve NATO’nun tam olarak istediği şeydi.
Ancak NATO’nun genişlemesi konusu bizim için her zaman tabu olmuştur.
NATO’nun doğuya doğru genişlemesi, Doğu Avrupa ülkelerini “askeri işbirliğine” [“Barış için Ortaklık” programı] dahil etmek için bir dizi adımın atıldığı yıl başladı ve 24 yıldır daimî bir provokasyon oldu.
On yılı aşkın bir süre boyunca Rusya buna karşı koyamadı. Özellikle İngiltere, Polonya ve Baltık ülkeleri tarafından teşvik edilen NATO hem Gürcistan’ı hem de Ukrayna’yı “aktifleştirerek” Rusya’nın etrafındaki çemberi kapatabileceğini düşündü.
Rusya Gürcistan’a askeri müdahalede bulundu ve bu da savaşa katılmak istemeyen ABD ve NATO’ya güçlü bir sinyal verdi.
Rusya, 2011 Suriye krizi sırasında Beşar Esad hükümetinin yanında yer aldı ve daha sonra IŞİD’e karşı savaşa askeri olarak müdahale ederek örgütün etkisiz hale getirilmesine kayda değer bir katkıda bulundu. Beşar Esad hala yerinde. Rusya’nın Suriye’deki operasyonları, her ne kadar ABD öncülüğündeki koalisyonla sahada mutabık kalınmış ve koordine edilmiş olsa da IŞİD ve bağlantılı çetelerden faydalanarak tüm Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırmak isteyenlerin planlarını bozdu.
Rusya’nın değişen ruh halinin bir başka işareti de Yanukoviç’e karşı tertip edilen darbenin hemen ardından Kırım’ın ilhak edilmesiydi; bu darbe ABD tarafından, özellikle de Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland ve dönemin Başkan Yardımcısı Biden tarafından desteklenmişti.
2014’ten itibaren Ukrayna, ABD ve NATO’nun desteğiyle Rusya’ya karşı daha da düşmanca bir çizgi izledi ve Maydan çatışmalarında “rüştünü ispat etmiş” neo-Nazi grupları silahlı kuvvetlere ve polise entegre etmeye başladı. Aynı kişiler şimdi “Ukrayna direnişini” örgütlüyor ve ülkenin dört bir yanına dağılmış yaklaşık 16 bin paralı askeri koordine ediyor.
“NATO Ukrayna’yı bir maceraya sürükledi”
Tüm bunlar hakkında şunu söylemek isterim ki NATO Ukrayna’yı ihmal etmedi, aksine onu hepimiz ve özellikle de Avrupalılar için tehlikeli bir maceraya sürükledi.
Yakın zaman önce katıldığınız bir televizyon programında Rus generalleri ilk elden tanıdığınızı söylediniz ve Rusya’nın harekâtını “sınırlı hedefleri olan sınırlı bir savaş” olarak nitelendirdiniz. Sizce Rusların Ukrayna’da kendilerine belirledikleri hedefler neler?
Kosova’da bir kısmı Priştine’deki askeri/sivil havaalanının güvenliğini sağlayan, diğer bir kısmı da Sırbistan sınırındaki dağlık bölgede konuşlanan Rus birliğinden zamanında destek almıştım. Özellikle bana karşı (bir İtalyan olarak) her zaman son derece dürüst davranan Rus generallerle neredeyse her gün temas halindeydim.
Kolektif güvenlik ve Kosova’nın geleceği hakkında konuşuyorduk ki bu NATO’da hiç kimsenin savaşa girmeden önce düşünmediği bir konuydu. Ayrıca askeri operasyonlar ve doktrin hakkında da konuşmuştuk. Yirmi yıl önce…
Sınırlı savaş Clausewitz tarafından da öngörülen bir kategoridir ve Ruslar her zaman Clausewitzci olmuşlardır.
İşgalin başlangıcında, Putin’in dediği gibi özel bir harekatın değil, Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik askeri bir tehdidin merkez üssü haline gelmesini önlemek gibi stratejik bir amaçla birleşen, ancak taktiksel olarak bağımsız, sınırlı hedefleri olan bir dizi harekâtın işaretlerini görmeye başladım.
Operasyonlar Donbass topraklarının, Azak Denizi ve Karadeniz kıyı şeridinin Odessa’ya kadar ve gerekirse tarafsız Moldova sınırına kadar güvence altına alınmasıyla ilgiliydi. Kiev’e ilerleyiş esas olarak müzakereler için baskı ve nihayetinde Rusya’nın tutumunu destekleyen bir hükümetin kurulması yönünde siyasi bir operasyon olacaktı.
“Rusya’nın harekâtı zaman ya da hedef açısından sınırlı değil, izleyeceği yol olayların seyrine bağlı”
Bu harekât ne zaman ne de hedefler açısından sınırlı; gelişmekte olan olaylara bağlı. Eğer diplomatik, siyasi ve operasyonel olaylar tatmin edici bir şekilde gelişirse harekât durdurulabilir. Aksi takdirde, yürüyen kuvvetler kentin etrafında konuşlanmak üzere harekete geçebilir ve olaylar hala olumsuzsa, ateş “hazırlığına”, ardından hava ateşine geçebilir ve daha sonra, eğer kent tükenirse ve tükendiğinde, kenti gerçek anlamda ele geçirmeye başlayabilirler.
Böylesi bir enginar operasyonu, Amerikalıların tüm savaşlarında bizi alıştırdıkları ateş fırtınasını görmeyi bekleyen ve belki de alaycı bir şekilde bunu dileyen tüm doğaçlama analistleri şaşkına çevirdi.
Açıkçası bu operasyon tarzı, Rus aygıtının etkin gücü ve işgali durduracak olan kahraman Ukrayna direnişi hakkındaki spekülasyonları körükledi.
Fakat televizyonda gördüğümüz askeri aygıt farklı bir şey söylüyor; harekât hala kasıtlı olarak ilk aşamada, gelişmeleri bekliyor. Bu durumda avantajlar yalnızca baskının etkinliği ve inandırıcılığından kaynaklanıyor. Dezavantajlar ise hem dış provokasyonlarla [NATO tarafından] hem de harekatın sonucunu değiştirmeyecek ama çok daha fazla zarar verecek iç direnişin güçlenmesiyle ilgili.
Taktik güçlerden stratejik güçlere geçiş ve NATO ile Rusya arasında doğrudan çatışma riski İtalya’nın göndereceği silahların ve gelecek olan paralı askerlerin çatışmanın kaderi üzerinde bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz? Bu adım daha fazla risk yaratmayacak mı?
Ben aslında öyle düşünmüyorum. Savaşı daha kanlı hale getirecek ve daha da yüksek bir operasyonel seviyeye çıkaracaklardır. Taktik güçler arasında bir dengesizlik olması durumunda, stratejik güçlere geçme eğilimi olur. O zaman bombardıman uçakları, füzeler ve hatta taktik nükleer silahlar gibi stratejik düzeydeki silahlar kullanılabilir: yani, NATO ile Rusya arasında doğrudan bir çatışmaya yol açacak her türlü şey.
Sizce paralı cihatçıların Suriye’den Ukrayna’ya kafileler halinde akın etmesi gibi bir tehlike var mı? Ve bu durum çatışmada ne gibi komplikasyonlara yol açabilir?
Paralı cihatçılar Ukrayna’da az sayıda olacak. Barbarlık düzeyini artırma anlamında etkileyebileceklerdir. Çok sayıda paralı asker var ve onlara da iyi para ödeniyor. Biz Ukrayna için savaşanlara kendi paramızla ödeme yapıyoruz, Rusya da Rusya için savaşanlara Rus parasıyla ödeme yapıyor.
Ancak paralı asker akınının ilginç bir yönü var; vatanları için gönüllü olarak savaşan insanların tezlerini tamamen ortadan kaldırıyor. Dahası, paralı asker şirketleri ya da müteahhitler askerlere ödenen basit ücretlerle asla tatmin olmazlar. Kendilerini kiralayan devletlerden her zaman daha büyük şeyler talep ederler. Güç, madenler, endüstriler ve hassas altyapılar gibi önemli ulusal varlıkları da isterler. Asla tatmin olmazlar. Hoşnutsuz paralı askerler yüzünden krallıklar yıkılmıştır.
“Rusya’nın talepleri tartışmanın temelini oluşturuyor”
Belarus’taki müzakerelere gelince, Fransa ve Almanya daha arabulucu bir yaklaşıma yönelmiş görünürken, Fransız-Alman-Çin zirvesinde yer almayan ülkemiz daha aşırıcı bir vizyonu tercih ediyor gibi görünüyor. Rusya’nın taleplerini Avrupa için geçerli bir başlangıç noktası olarak görüyor musunuz ve daha fazla beklemenin gerçek bir çatışma açısından riski nedir?
Rusya’nın talepleri, her müzakerede olduğu gibi tartışmanın temelini oluşturuyor. Eğer bunlar tatmin edici değilse, bir uzlaşı yoksa, o zaman her bir taraf ne istediğini söylemeyi bırakmalı ve ne verebileceğini düşünmeye başlamalı.
Genel manada en güçlü taraf pes etmeye en istekli olandır, zira “taviz verdiğine” inanır ve bu nedenle prestijini sağlam tutar. Zayıf tarafın ise sadece hırs seviyesini düşürmesi yeterlidir. Bu durumda, Ukrayna’nın hırsındaki en ufak bir azalma büyük bir tavizi —ülkenin kurtuluşunu— beraberinde getirecektir.
Ülkemiz, sanki herkes adına konuşuyormuş gibi, zorba bir tavırla diğer şeylerin yanı sıra müzakerelerin sona erdirilmesine tek taraflı olarak karar verdi. Diğerlerinin tutumu çok daha az kibirli. Bu da onların sazı eline almasına neden oluyor. Fakat zorbalıkta bile en iyiler arasında değiliz. Büyük Britanya ve Polonya bizi geçti.
Uçuşa yasak bölge felaketi hızlandırır
Polonya hükümeti Ukrayna kuvvetlerine MiG tedarik etme niyetini beyan etti, ancak bunları Alman üslerinden gönderecekti. Bunun üzerine ABD, Polonya’nın bu girişimini reddetti. Ukrayna’da uçuşa yasak bölge alternatifi ne kadar gerçek ve gelecekte bir NATO askeri müdahalesi ne kadar olası?
Ukrayna semalarının uçuşa yasak bölge ilan edilmesi felaketi hızlandırmanın bir yolu olacaktır. Bunun için yaygara koparanlar bu felaketi istiyorlar ve hava sahalarını kontrol edemediklerini gösteriyorlar. Tüm Avrupa’yı savaşa sürüklemek için bir bahane istiyorlar. Özellikle de bir hava saldırısının bir hastane alanını vurduğu ve duyguların rasyonelliği boğduğu bu gibi zamanlarda bu sapkın cazibeye kapılmamalıyız.
Ukrayna ordusu radikal unsurların saflarına katılmasına karşı çıkmıştı
Geçmişte bu meseleyi haklı olarak dehşete düşüren tonlarla aydınlatan onlarca habere [BBC’den Time’a ve Guardian’a kadar] rağmen, bugün Batı anlatısı Ukrayna kuvvetlerine dahil edilen taburlardaki neo-Nazilerin varlığını en aza indirmeye [ya da tamamen sansürlemeye] çalışıyor. Putin’in Ukrayna’yı Nazilerden arındırmayı hedeflerinden biri olarak ilan etmesinin inandırıcı olduğunu düşünüyor musunuz?
Putin’in bahsettiği Nazilerden arındırma Ukrayna’yı değil, bu unsurların en tepede yer aldığı devlet aygıtını ilgilendiriyor. Basında çıkan haberlerin hepsi doğru ve her halükârda bu örgütlerin varlığı ve nüfuzu hakkında tam bir bilgi sunmuyor.
Bu unsurların kendi saflarına katılmasına karşı çıkan tam da Ukrayna polisi ve istihbarat güçleriydi. Acı çekmek zorunda kaldılar ama bugün Rus (ya da Rus yanlısı) avı, Nazi avına dönüşebilir. Sayılar ve ilgili tarafların çılgınlığı göz önüne alındığında, yarın Ukrayna Rusya’ya karşı savaşın tavasından bir iç savaşın közüne düşerse şaşırmam.
İtalyan hükümeti bu bağlamda ve daha genel olarak Avrupa’da ne yapmalı?
Müzakere edin, sadece tek bir fikre ve propagandaya odaklanmaktan vazgeçin, Ukrayna’nın aklını başına toplamasını sağlayın ve Rusya’ya kuşatılmışlık sendromu tünelinden çıkma şansı verin ve bunu yalnızca müzakerelerle değil, somut eylemlerle de gösterin. Ve kriz aşıldığında İtalya ve Avrupa, o zaman hala hayatta olursa, Avrupa’nın güvenliğini başkalarının çıkarlarından bağımsız olarak teminat altına alan özerklik, saygınlık ve stratejik bağımsızlığı elde etme konularında ciddi bir taahhütte bulunmak zorunda kalacaktır.