Yürüyüş Dergisi Yazı İşleri Müdürü Elif Ersoy, üzerindeki baskılara, kısıtlamalara karşı 33 gündür açlık grevinde.
Elif Ersoy’un neden açlık grevinde olduğunun cevabı, gözaltına alınışından başlayarak bugüne kadar yaşadıklarındadır.
Elif Ersoy 2017 yılında tutuklandı.
Tutuklama gerekçesi, bir itirafçının yalan ifadeleriydi.
Yürüyüş dergisi sahibi ve yazı işleri müdürü olan Elif Ersoy’a yönelik işkenceler ve bugünkü bir kısım sağlık sorunları, gözaltına alındığı gün başladı.
Yürüyüş Dergisine yapılan baskında dergi bürosu abluka altına alınmıştı. Polis kapıyı kırmaya çalışırken, Ersoy camdan halka seslenerek, kuşatanların ve kuşatılanların kim olduğunu anlatmaya başlamıştı. Bu konuşma sürerken, polis, uzun namlulu silahlarla Ersoy’a nişan alarak üzerine gaz kapsülleri attılar. Büroda nefessiz kalan Ersoy, işkence ile gözaltına alındı ve oradan hastaneye ve İstanbul Vatan’daki polis işkence merkezine götürülene kadar işkenceler devam etti. O günkü işkencelerden dolayı sağ gözü hala görmemektedir.
Elif Ersoy 7 gün süren işkencelerden sonra, mahkemeye çıkarıldığında, mahkeme başkanına yaşadıklarını anlattı; bunun karşılığında ise faşizmin mahkeme başkanından “gayet sağlıklı göründüğü” cevabını aldı.
Elif Ersoy’a, Yürüyüş Dergisi sahibi olduğu için, halkın sesine ses olduğu için, adaletten yana olduğu için 8 yıl ceza verildi.
Tutsaklığında da üzerinde ağır bir tecrit politikası uygulanarak, yalnızlaştırılmaya, halkından uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.
Yine bu tecrit ve halktan koparma politikasının devamı olarak; Elif Ersoy bugüne kadar sürekli farklı hapishanelere sevk edildi, bu yolla yıldırılmaya, yılgınlaştırılmaya çalışıldı.
Ersoy halen Bünyan/Kayseri T Tipi Kadın Hapishanesi’nde tutulmaktadır.
Elif Ersoy’un hakları gasp edilmekte, işkence görmekte, hücre cezaları verilmekte, kitap, dergi, yayın haklarından kalem-kağıta kadar tüm hakları gasp edilmekte, arkadaşlarıyla kalmak için verdiği dilekçelerine her seferinde ret kararı verilmektedir.
Gasp edilen haklarının verilmesi için, dilekçeden kapı dövmeye kadar koşulların elverdiği her eylem biçimine başvuran Ersoy, sonuçta açlık grevine başladı.
Elif Ersoy’un aylar önce yayınlanan bir mektubunu hatırlayalım:
“Hücredeyken, ilk sabaha adeta felçli bir vaziyette uyandım, desem hiç abartmış olmam. Eklem romatizması rahatsızlığım oradayken şiddetlendi; … tüm eklem yerlerim şişip duruyor, Belimi doğrultam?yorum, Adım atarken zorlanıyorum… Doktor ankilozan spondilit olabilir senin durumun demişti. Bunun dışında … baş dönmesinden kaynaklı dengesizlik, kulak çınlamaları yaşamaktayım.”
Peki bu koşullarda sağlık sorunları yaşayan bir tutsağa nasıl bir tedavi uygulanıyor dersiniz?
Bırakın düzgün bir tedaviyi, bir su isıtıcısı bile verilmemişti o koşullardı.
Türkiye hapishanelerinde sürekli direnişi, açlık grevlerini işte bu baskılar zorunlu kılıyor.
Elif Ersoy açlığıyla haklarını istiyor.