Düzen Futboluna KARŞI Halkın Futbolu

Bölüm: 3

PATRON DA İŞÇİ DE AYNI TAKIMIN TARAFTARI!

1. Paylaşım Savaşı sonrası, 1920’lerden itibaren Avrupa’da on binlerce seyirci kapasiteli dev stadyumlar yapılmaya başlandı. 1960’larda ise maçların önce radyolardan, sonra televizyonlardan naklen yayınlanmasını sağlayacak teknolojik gelişmeler hızlandı ve kapitalizmin deyimiyle söylersek futbolun “endüstrileşmesi” için alt yapı olgunlaştı. Televizyondan maçların görüntülü yayınlanmasıyla birlikte, artık futbol stadyumların dışına çıkmaya ve evlere girmeye başladı.

1980’li yıllar futbolun gelişiminde bir dönüm noktası oldu. Futbol kulüpleri şirketleşme sürecine girdiler.

Futbol, kapitalistler için karlı bir yatırım alanı haline geldi. Her ülkenin büyük tekelci burjuvaları, futbol klüplerine doğrudan bir ilgi göstermeye başladılar. Klüpler satın aldılar. Yönetimlerini ele geçirdiler.

Futbol, eğlence ve kumar sektörünün asli unsurlarından birisi haline geldi.

Alt yapıdan futbolcu yetiştirmek yerine büyük transfer ücretleri karşılığında “güçlü” takımların kurulduğu, her şeyin kulübün mali gücüne göre planlandığı bir pazar oluştu. Profesyonel liglerde artık futbolun amatör ruhuna yer yoktur. 

FUTBOLDA DİJİTALLEŞME VE BORSALAR

1990’lı yıllarda yeni bir aşamaya geçildi. Dijital yayın bulunmuştu ve dijital yayın platformları yayın gelirlerinde önemli bir artış olanağı sunuyordu. Dijital yayın platformları aracılığıyla tekeller futbol maçlarının yayın haklarını almak için büyük miktarlarda paralar ödemeye başladılar. Kapitalistler yeni bir pazarlama alanı bulmuşlardı. Pazarlamak için gösterişli adların verildiği yeni ligler kurdular. Futbolu halktan iyice kopardılar.

Futbolun beşiği dedikleri İngiltere’de 1992 yılında Premiere Lig kurulduğunda maç başına yayın bedeli 640 bin Sterlin’di ve bu yıllık toplam yayın bedeli 51 milyon Sterlini buluyordu. 

Borsaya ilk adım atan İngiliz futbol kulüpleri oldu ve peşlerinden Avrupa’nın diğer futbol kulüpleri geldi. 2000’li yıllarda Türkiye’deki futbol kulüpleri de borsada yerlerini almaya başladılar.

2000’li yıllarda internet ve cep telefonlarının gelişimi futbol pazarını da etkiledi. Pazar büyüdükçe, iki takım arasındaki saha içi maçın yerini şirketlerin futbol pazarındaki rekabeti aldı. Dolayısıyla da artık futbol mali yapısı güçlü olan kulüplerin kazandığı bir “yatırım” alanı oldu. Kısacası, parayı veren düdüğü çalıyordu. Bugün futbolun yıllık cirosu 500 milyar doları buluyor. 

FUTBOL; EN FAZLA KAR GETİREN APOLİTİKLEŞTİRME ARACI

Egemenler, futbolun spor olma özelliğini yok etti, onu pazarlanacak bir mal haline getirdi demiştik.

Egemenlerin elindeki futbol aynı zamanda halka karşı çok güçlü bir silahtır.

Halkı apolitikleştirme aracı olarak yıllardır çok etkili biçimde kullanılıyor.

Futbol, en fazla kar sağlayan, apolitikleştirme aracıdır.

Hem tekellere ciddi kar sağlayan, hem de halkın beynini oyalayan, “tehlikeli fikirlerden” uzaklaştıran, düzeni her iki yanıyla da besleyen, hem ideolojik ve politik olarak hem de sermayenin pazar ihtiyacını karşılayarak düzene iki cepheden birden hizmet eden başka bir sektör yoktur.

Patronlar sınıf bilincini köreltip halkı uyuturken bir yandan da büyük paralar kazanıyorlar. Hiç bir “uyku tulumu” bu kadar tatlı karlar bırakmamıştı demek yanlış olmaz.

PATRON DA İŞÇİ DE AYNI TAKIMIN TARAFTARI!

Kapitalizm düzen futbolu ile “hepimiz aynı gemideyiz” yalanını sürdürebiliyor. Bir tekelci patron ile bir işçi aynı futbol takımı taraftarlığında buluştuğunda bu yalanı söylemek biraz daha kolay oluyor. Patron ile işçi, villadaki ile gecekonduda oturan bir kulübün logosunun altında eşitlenmiş oluyorlar.

“Tasada ve sevinçte birlikteyiz” yalanı daha ikna edici söylenebiliyor.

Herkesin futbol takımı taraftarlığıyla kendisini ifade etmesi bekleniyor. Bu kimlikle yaşaması ve düşünmesi isteniyor. Herhangi bir takımın taraftarına “Kimsin” diye sorulduğunda takımını söyleyip tüm yaşamını taraftarlığı üzerinden tarif ediyor.

Önemli bir futbol maçı olduğunda her şey bu maç üzerinden anlatılıyor. Dünya kupası, Avrupa kupası maçlarında futbol takımları başarı elde ettiğinde katliamlar, yapılan zamlar unutuluyor. Her şey güllük gülistanlık oluyor.

Düzen futbolu gençliğe futbolun sadece başarı elde etmek olduğunu öğretiyor. Gençliğin değer sistemini, kimliğini ve kişiliğini tahrip eden emperyalizm için düzen futbolu önemli araçlardan birisi halindedir.

Düzen futbolu holiganizm ve fanatiklik yayıyor. Gençliğe tuttuğu takım ve taraftarlığı dışında bir kimlik bırakılmıyor. Kozmopolitizmle kuşatılan gençliğin futbolcu veya taraftar kimliği dışında tutarlı bir kimliği olamıyor. Aşağılanan, yozlaştırılan, ırkçılıkla baskı altına alınan gençliğin dünyaları düzen futbolu ile iyice küçültülüyor.

  • Devam edecek –
Sosyal ağlarda paylaşın