Avrupa Halk Cephesi’nden Açıklama:
DÜNYA HALKLARI BUGÜN DÜNDEN DAHA UMUTLU…
Avrupa Halk Cephesi tarafından Didem Akman’ın zaferiyle birlikte sona eren ölüm oruclarıyla ilgili bir açıklama yapıldı.
“DÜNYA HALKLARI BUGÜN DÜNDEN DAHA UMUTLU…
UMUDU ŞEHİTLERİMİZLE BÜYÜTTÜK!” başlığını taşıyan açıklamada, 2019-2020 ölüm oruçları sürecinin bir değerlendirmesi yapılarak, bu direniş sonucunda, umutsuzluğa büyük bir darbe vurulduğu belirtildi.
Açıklamada, farklı taleplerle süren ölüm orucu direnişleri aynı çağlayanda birleşen nehirlere benzetilerek, direnişlerin adalet talebinde birleştiği vurgulandı.
Avrupa Halk Cephesi açıklamasında, direnişin Avrupa açısından da bir değerlendirmesi yapılarak direnişin Avrupa’da statülerin kırılmasına vesile olduğu belirtildi.
Avrupa Halk Cephesi’nin 13 Eylül tarihli açıklamasında şöyle denildi:
Dünya halklarının direnişler tarihine, yarınlarımızı aydınlatacak parlaklıkta bir sayfa daha ekledik.
Dünya halklarının, devrimlerin bittiğine, sosyalizmin imkansızlığına, direnerek kazanmanın mümkün olmadığına inandırılmaya çalışıldığı bir dünyada, bunların tersini kanıtlayarak, halkların gözünü ve gönlünü açtık; ufkunu ve umudunu büyüttük.
Direndik kazandık.
Ama bundan daha önemlisi,
direnmenin ve kazanmanın zorunlu ve mümkün olduğunu tüm dünyaya bir kez daha gösterdik.
Emperyalizmin, 1990’ların başlarından, yani sosyalist sistemin yıkılmasından bu yana, temel politikası, halkları UMUTSUZLAŞTIRMAK olmuştur.
Devrimlerin artık bittiğine,
sosyalizmin öldüğüne,
sınıflar mücadelesinin zamanının geçtiğine,
“tek kutuplu” dünyada artık direnişlerle, mücadelelerle zafer kazanmanın mümkün olmadığına…
inandırmak istediler. Bunları inanmak, umutsuzlaşmak demekti.
Umutsuzluk ise halkların en büyük düşmanıydı.
Çünkü halklar bir kez umutsuz ve inançsızlaşırlarsa, artık direnme gücünü, devrimleri gerçekleştirme gücünü, örgütlenme gücünü kendilerinde bulamazlardı.
1990’ların başından bu yana, bu alçak ve adaletsiz dünyada, direnişlerimizle umudu diri tutuyoruz.
Direnişlerimiz ve şehitlerimizle, devrim iddiasını ve sosyalizm inancını yaşatıyoruz.
Yüzlerce örgütün, kurumun, emperyalizmle uzlaşmasına, teslim olmasına karşı, uzlaşmazlığın bayrağını dalgalandırıyoruz. Devrimin ve sosyalizmin kızıl bayrağını alınlarımızda ve alanlarımızda taşıyoruz. Emperyalizmin tüm gücüne ve propagandasını rağmen, kurtuluş düşünden vazgeçmiyoruz.
Mustafa Koçak, Helin Bölek, İbrahim Gökçek ve Ebru Timtik’le, bu tarihi ve iddiayı devam ettirdik.
Onlarla şimdi iddiamız ve inancımız daha büyük.
Onlarla, halkların umudu şimdi daha güçlü.
Onlarla, kurtuluş düşümüz daha yakın.
2020 DİRENİŞİNİN NEDENİ:
EMPERYALİZM VE AKP FAŞİZMİNİN YOK ETME SALDIRISI!
Her direniş, kendi yaşandığı süreç içinde, o sürecin özelliklerine göre şekillenir.
Biçimi, hedefleri, buna göre belirlenir. 2019-2020 ölüm oruçları da böyle olmuştur.
Faşizm, 2017’de örgütlendiğimiz, mücadele ettiğimiz bütün alanlara karşı saldırıya geçti; bu bir YOK ETME saldırısıydı.
Kuşku yok ki, saldırılar tarihimiz boyunca hep oldu.
Kızıldere’den bu yana, bizi yoketmek istemeleri de sır değildir.
Fakat yaklaşık 50 yıldır, her saldırı, dönemin koşullarına göre karşımıza farklı farklı biçimlerde, farklı yöntem ve politikalarla çıkmıştır.
İnfazlardan kaybetmelere, yasal imkanları ortadan kaldırmaktan F Tiplerine, sivil faşist saldırılardan ideolojik kuşatmaya kadar bir çok yol ve yöntemle, devrimci mücadelenin ve örgütlenmenin önü kesilmeye çalışılmıştır.
2017’de başlayan saldırı, esas olarak ülkedeki ilerici, demokratik muhalefet odaklarını büyük ölçüde yoketmiş, sindirmiş veya uzlaşmayla teslim almış olmanın getirdiği cüretle, devrimci hareketi de etkisizleştirerek yok etme saldırısı olarak şekillenmiştir.
Emperyalizm ve AKP faşizmi, Haziran ayaklanmaları ihtimalini, bir milyon kişiyi alanlara toplayan konserleri, 3 milyon kişinin yürüdüğü cenaze törenlerini, bitirilemeyen Yüksel direnişi ve benzeri direnişleri, bir türlü bitiremediği halkın adaleti eylemlerini, özgür tutsakların bitirilemeyen direnişlerini yoketmek istemiştir.
Bu topraklarda bir devrim ihtimali varsa eğer, bu ihtimali gerçeğe dönüştürmeye en yakın aday olan kim varsa, onu yok etmek istemiştir.
Bunun için, saldırısını bu umudu hayatın her alanına taşıyan örgütlenmelere yönlendirmiştir:
Böyle bir sanatçılık olmayacak.
Böyle bir avukatlık olmayacak.
Böyle Halk Meclisleri olmayacak.
Böyle mühendisler olmayacak.
Böyle bir Dev-Genç olmayacak.
Kısacası, mahallelerde, okullarda, hukuk alanında, sanat alanında… devrim umudunu sürdüren ne varsa, onları yok etmek istediler.
Bunun için baskınlar, tutuklamalar, arama kararları, başına ödül koymalar birbirini izledi.
Bunlara karşı direnildi.
Her alanda akla gelebilecek her direniş yolu ve biçimi denendi.
Demokratik alanda hemen her şey yapıldı.
Ve süreç, ölüm oruçlarına geldi.
2019-2020 ÖLÜM ORUÇLARI,
BİRLEŞEREK ÇAĞLAYANA DÖNÜŞEN NEHİRLER GİBİ AKTILAR…
2019-2020 Ölüm orucunu, 1984, 1996 ve 2000-2007 Büyük Direnişi’nden ayırdeden en önemli özelliklerden biri, tek bir eylem programı içinde, tek bir talep ve hedefle başlamamış olmasıdır.
Bir yandan Mustafa Koçak, adaletsizliğe karşı ölüm orucuyla bir bayrak açmıştır. Grup Yorum üyelerinin baskı ve yasaklara karşı ölüm oruçlarıyla özgürlük için bir başka nehir akmaya başlamıştır. Bunların hemen ardından Adalet için bir bayrak da Halkın avukatları cephesinden dalgalandırılmaya başlanmıştır. Direniş dalgasına katılan son bayrak, özgür tutsakların tecrite karşı ölüm orucu silahını kuşanmaları olmuştur. Bütün bu direnişler, bütün bu nehirler, adalet talebinde birleşen büyük bir çağlayana dönüştüler. Her biri kendi yolunda ilerlerken, direnişin sonucuna kendi içinde karar verirken, dünya halklarının umudunu büyütmekte birleştiler.
Bu nedenle, bu direniş süreci, biri bitirirken, diğerinin ölümün koynunda yürüyüşünün devam ettiği bir süreç olarak şekillendi.
Direnişler, ideolojik, politik, manevi boyutuyla halkların yüreğini ve beyinlerini sardı, sarmaladı.
Mustafa Koçak, her evin yiğit oğlu olarak şehit düştü.
Helin Bölek, dünya halklarının ölümsüz şarkısı oldu. İbrahim Gökçek, umudun yıldızı gibi kaydı gökyüzünden. Ve Ebru Timtik, dünya halklarının avukatı oldu.
AVRUPA HALK CEPHESİ OLARAK SÖZÜMÜZDÜR:
Mustafa Koçak, her evimizde yaşamaya devam edecek.
Dünya halklarının ölümsüz şarkısı Helin Bölek, her an her yerde söylenmeye devam edecek.
İbrahim Gökçek’in yıldızı hep yüreğimizin üstünde olacak.
Ve dünya halklarının avukatı Ebru Timtik gibi, her yerde, her koşulda, son nefesimize kadar, halkımızı, haklarımızı savunmaya devam edeceğiz.
2020 DİRENİŞİNİN ANLAMI:
EMPERYALİZM VE AKP FAŞİZMİ, NEYİ AMAÇLADIYSA, TERSİNE ÇEVİRDİK!
Bizi yok etmek istediler.
7 ölüm orucu direnişçisi, hücre hücre eriyerek, aynı anlama gelen zaferle veya ölümle, bu süreci tersine çevirdiler.
Biz yoketmek istediler. Şurası kesin ve açık; dünden daha güçlü bir biçimde varız. Hem politik olarak, hem örgütsel olarak, dünden daha güçlüyüz.
Bizi tecrit etmek istediler. Şurası kesin ve açık; dünyanın dört bir yanında, çok daha geniş kesimlerle bağlar kurduk. Dünyanın dört bir yanında, hiç bilmediğimiz, tanımadığımız güçler, direnişimizde bizlerin yanında oldular.
Şurası kesin ve açık; ülkemizde, direniş bir çok kesimi harekete geçirdi; bir çok kesimi BİRLEŞTİRDİ.
Kesin ve açıktır: 2019-2020 ölüm oruçları öncesi ve sonrasıyla bakıldığında;
devrimci hareket daha güçlüdür; ama bu kadar değil.
Türkiye devrimci hareketi, Türkiye demokratik güçleri de daha güçlü, daha dinamiktir.
Açıktır; AKP faşizmi bizi yoketmek isterken, dünyada ve ülkemizde, şu veya bu nedenle etkisizleşmiş, suskunlaşmış bir çok kesimin ayağa kalkmasına da vesile olmuştur.
Dünyanın bir çok yerinde, o ülkenin tarihi açısından bile yeni olan dayanışmalar, eylemler gerçekleştirildi. Yüzler, binler bir araya geldi. Baroların onlarca ülkede eylem yapması gibi, ülkemiz tarihinde görülmedik gelişmeler oldu. Yoksul halkımız şehitlerini, yine binlerle canı gönülden sahiplendi.
İşte bu nedenle diyebiliriz ki, ölüm oruçlarıyla, emperyalizmin ve faşizmin yok etme saldırısı püskürtülmüş ve tersine çevrilmiştir.
Zaferimiz buradadır.
Umudumuzun büyümesi bu nedenledir.
2020 DİRENİŞİNİN AVRUPA’DAKİ ANLAMI:
AVRUPA DÜNÜNÜ AŞTI, STATÜLERİNİ YIKTI, DİRENİŞİ SAHİPLENDİ, ŞEHİTLERİYLE BİRLEŞTİ!
Avrupa’daki halkımız, Avrupa Halk Cephesi’nin önderliğinde, başından itibaren direnişi sahiplendi.
Ülkemizdeki ağır baskı koşullarında, direnişi sahiplenmek ve dünyaya yaymak için Avrupa’ya daha büyük görev ve sorumluluk düşüyordu. Bu sorumluluğu üstlenmeye çalıştık.
Mustafa Koçak’ın acılarını gün gün Avrupa’nın her yerinde yaşadık ve hissettik. Helin’in, İbrahim’in hücre hücre eriyişlerini Avrupa’nın dört bir yanında eylemlere dönüştürmeye çalıştık. Ebru’nun, Didem’in verdiği her kilo, bizden eksildi. Sahiplenmemizle güç olmaya çalıştık.
Her şehidimizi anında sahiplendik. Her şehitte, Avrupa’nın her yerinde, AKP faşizminin karşısına dikildik.
Korona koşulları ve yasaklarına rağmen, eylemlerimize bir an bile ara vermedik.
Koşulları aşan politikalar ve yöntemler geliştirdik.
Bunları yapabildiğimiz ölçüde, şehitlerimiz karşısında alnımız açık, başımız diktir.
Fakat yapamadıklarımız da var. Yapamadıklarımız için şehitlerimiz ve halkımız önünde boynumuz kıldan incedir.
Şehitlerimiz, Mustafa, Helin, İbrahim ve Ebru, bizi, Avrupa Halk Cephesi’ni büyüttüler. Avrupa’daki mücadelemizi büyüttüler ve güçlendirdiler.
Bize zaferler armağan ettiler, umutsuzluğun toprağına umut ektiler, uyuşmuş yürekleri ve beyinleri uyandırdılar. Avrupa’da yaşayan tüm halklar için geçerlidir bunlar; onlara minnettarız.
Onların iyi birer öğrencisi olarak, onları yaşatacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.