Oktay Kelebek ve Cem Dursun, 24 Şubat’tan bu yana süresiz açlık grevindeler.
Çünkü, ““DİRİ DİRİ BETON MEZARLARA GÖMÜLMEYECEĞİZ” diyorlar.
Bunun için, kuyu tipi Buca Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne sevk oldukları günden bu yana açlığa yattılar.
2 Haziran’da Kelebek ve Dursun’un süresiz açlık grevleri 100. günündeydi.
Yoldaşları, arkadaşları, tutsak yakınları, bu vesileyle Küçükarmutlu’da Kelebek ve Dursun’un direnişe dair mektuplarını, direniş şekerleriyle birlikte Küçükarmutlu halkına dağıttılar.
ŞEKERLER, MEKTUP VE ŞİİR, HAPİSHANEDEN
Şekerleri, Oktay Kelebek ve Cem Dursun, halkımıza dağıtılması için hapishaneden göndermişlerdi. Bir de mektup yazmışlardı.
Şekerler ve direnişin 100. gününde olduklarına dair kâğıtlar küçük poşetlere konuldu ve poşetler kırmızı kurdelelerle bağlandı.
Yazdıkları mektubun başına da kendi koşullarını anlatan bir şiir koymuşlardı.
Şiirde şöyle deniliyordu:
“Gökyüzü izlemiyor bizi penceresinden
demir parmaklıklar, tel örgüler birer muhafız
Değmiyor güneş bile tenimize, ısıtamıyor
duvarlarla çevrelenmişiz, geçirgenlik sıfırın altında
Havanın dostluğuysa dozunda, bir kuşun kanadı altında”
KELEBEK VE DURSUN’UN MEKTUBU: “Elimizde insana dair tek bir şey kaldı: direnme hakkı!”
Süresiz açlık grevindeki iki tutsağın halka ulaştırılmak üzere gönderdikleri mektupta da şöyle yazılıydı:
Aileden, dosttan, yoldaştan ve de doğadan tümden uzaktayız. Bu betondan tabutta sessizliğe gömülürken biz ve çekilirken ayağımızın altındaki toprak hepten, geriye insana dair tek bir şey kaldı elimizde. O da insan özgürlüklerinin sonuncusu olan direnme özgürlüğümüzdü. Biz de 100 gündür açlığımızla bunu kullanıyoruz. Ateşte ve karda dövülerek tecritte, kişiliklerimizi ezmek, kendi akıllarına uygun bir şekle sokmak istediler. Buna izin veremezdik.
Onurumuza ve kişiliğimize sahip çıkmak için direnme zorunluluğunu kavrayarak bu kararı aldık. Ve aldığımız karar gereği, şu an tutuklu bulunduğumuz Buca Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nden arkadaşlarımızın bulunduğu ve S, Y, R tipi ve Yüksek Güvenlikli OLMAYAN bir hapishaneye sevk olana kadar direnişimize devam edeceğiz.
Ve şunu da eklemeliyiz ki, sağlığımız ve yaşamımızda meydana gelecek olumsuz sonuçlardan, sevk talebimize kulaklarını tıkayan muhatapları Adalet Bakanlığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ve Buca Yüksek Güvenlikli Hapishane idaresi sorumludur.”