Şu günlerde tüm Dünya corona virüs salgınıyla uğraşıyor. Fakat Türkiye’de Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy’de yapılması planlanan jeotermal enerji santrali (JES) için 10 Nisan’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kararıyla Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna onay verildi. İnsanlar corona virüsten nasıl korunabilirim diye düşünürken devlet yerli halkın hiç istemediği JES projesine kaşla göz arasında onay verdi.
Yerli halktan JES’lere karşı yaklaşık 2 yıldır direnen Ayşe Gün, her gece JES’e karşı kurdukları direniş çadırına gittiğini söyledi. Corona virüsten kaynaklı çadırlara gidemediklerini ama JES’lere şu zamanda izin verilmesinin fırsatçılık olduğunu söyleyen Gün: “Biz bu coronadan kurtulsak bile bu jeotermal bizi öldürecek. Köyümüzdeki güzellikleri ve doğayı gelecek nesillere aktarmak için mücadeleye devam edeceğiz. ÇED raporunu onaylayanlar gelip Kızılcaköy’ün doğasını gördükten sonra karara versin. Komşu köy olan Yılmazköy’de JES’ten dolayı patlama oldu. Patlamadan sonra yağmurla birlikte etrafa kükürt yağıyor ve suyun üstü hala sapsarı” dedi.
Kızılcaköy’ün atalarından kalma bir yer olduğunu ve hiç tanımadığı kişiler tarafından adeta JES istilasına maruz bırakıldığının altını çizen Gün: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” diyerek anayasanın 56. Maddesinde geçen yasayı hatırlattı ve JES’e karşı direnişlerinin haklı ve meşru olduğunu söyledi. Yerli halkın topraklarını JES’e karşı savunması nasıl meşruysa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şöyle bir dönemi kullanarak JES’e izin vermesi de o kadar meşru değildir.
Gün, “Biz çocuklarımıza temiz su, temiz hava bırakmak istiyoruz. Kurulması planlanan Jeotermalin köylülerin içme suyunu karşılıyor ve baraja bu kadar yakın olması tehlikelidir. Bu Jeotermal hem suyumuzu, hem toprağımızı zehirliyorlar. Kanser hastalığı çoğalıyor. Biz bu yüzden JES’e hayır diyoruz” dedi .
Emekli öğretmen olan Emine Karaz ise başlattıkları çadır eylemlerinin birçok engellemelere rağmen hala devam ettiğini söyledi. ÇED raporunun özellikle salgın döneminde onaylanmasının herkes gibi fırsatçılık olduğuna dikkat çeken Karaz, “Neden iki yıldır bekleyen ÇED raporunun salgın sürecinde herkese eve kapanmışken onaylanıyor? Bütün insanların eve kapandığı, adliyelerin ve hukuk sisteminin işlevsiz kaldığı bir süreçte sermayenin dışarıda kendiişlerini yapmaya devam etti. Çevre mücadelesinin verildiği her yerde sermaye işlerini rahatlıkla yürütüyor” dedi.
Jeotermale karşı sürdürülen mücadelede Kızılcaköy’ün çok önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Karaz, “Hükümet halktan yana değil sermayenin, paranın peşindedir. Eğer sermaye sahipleri corona virüsten dolayı içeride değilse ve boruları düşmeye gelirlerse biz de bahçelerimizde olacağız. Eve kapanmayacağız. Kızılcaköy JES mücadelesine yenik düşerse, bütün köylerde mücadele eden köylüler kaybeder. Biz ölümüne bu mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
ÇED raporunu tanımadıklarını dile getiren Hatice Barlas (64) ise 3 çocuğu ve 6 tane de torunuyla birlikte Kızılcaköy’de yaşıyor. JES’lerin topraklarına zarar verdiği için karşı çıktıklarını vurgulayan Barlas, şunları söyledi: “Mücadele sırasında polisler tarafından darp edildim ve hastanede yattım. Corona virüs rağmen mücadeleye devam edeceğiz. ÇED raporu olumlu çıksa da biz kadınlar dozerle önünde durup yine de köyümüze JES yaptırmayacağız.”
64 yaşındaki kadınlar toprağını korumak için darp ediliyor ama mücadeleyle devam edeceğim diyor. Bu ülkenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise para için ülkemizin nadir güzelliklerini yok ediyor. Halk doğasını, toprağını corona virüs yüzünden savunamıyor ama tekellerin para için şöyle bir dönemde JES yapmalarına izin çıkıyor. Ülkemizin nadir güzelliklerini, doğasını corona virüsü fırsat bilerek yok ediyorlar.