CHP ÇİZGİSİNDE BİRLEŞEN “SOL” – bölüm 4…
ZULME KARŞI DİRENMEYİ, BEDEL ÖDEMEYİ, ŞEHİTLERİ GÖZE ALMADIĞINIZDA, VARILAN YER CHP OLUR!

Sol olmanın tüm dünyada yüzlerce yıl içinde oluşmuş değerleri, ilke ve kuralları vardır.
Bunların başında emperyalizme ve faşizme karşı olmak gelir.
Düzen partileriyle aynılaştığınız noktada, bu özelliğinizi kaybedersiniz.
“CHP ÇİZGİSİNDE BİRLEŞEN ‘SOL'” yazı dizimizin 4’ncü bölümünde solun sol olma özelliğini nasıl kaybettiğinin yeni örneklerini göreceksiniz.


Reha Ruavioğlu ise önce Dem Partiyi, CHP’ye kazandırdı diye kutluyor, CHP’ye ise “Erdoğan’ın kayyum politikasının karşısında durma” çağrısı yapıyor.
Şöyle diyor:
“Erdoğan siyasette son dört yılı kaldığının kabulü ve bilinciyle hareket eder ve kendisinden sonra ülkeyi
CHP’nin yöneteceği fikrine alışırsa, hem kendisi hem de Türkiye için hayırlı olacağa benziyor. Böylece CHP başta olmak üzere muhalefeti bugünden bazı süreçlere dahil etmek ve ülkeyi geniş bir konsensüsle yönetmek mümkün olabilir.”

Reformizm eskiden sınıf uzlaşmasını savunurdu.
Artık, halk ile burjuvaziyi uzlaştırma aşamasını da geçmişler, oligarşi içi uzlaşmanın politikasını yapmaya başlamışlar.
Yani artık kendilerini doğrudan burjuvazi adına politika yapmaya konumlandırmışlardır.
Dua edin de “tek adam Erdoğan”ınız gitmesin yoksa muhalefet edecek bir şeyiniz kalmayacak!

EVRENSEL’E GÖRE “YENİ DÖNEM” BAŞLAMIŞ!

“Saray rejiminin anayasa da dahil kural tanımadığı,
faşizme dümen kırdığı, en kudretli gözüktüğü dönemde
nasıl ortaya çıktı bu tablo? (Bülent Falakoğlu-EVRENSEL
2 Nisan 2024)
“… 7 Haziran 2015 seçiminden itibaren kurulan her
sandık, ister yerel seçim isterse referandum sandığı
olsun siyasal kamplaşma ve hesaplaşmanın alanı oldu.
Bu, Erdoğan ve rejiminin bir tercihi ve dayatmasıydı. (…)
Bu düzeneğin sonunda geldiğimiz seçim ise 31 Mart
2024 yerel seçim oldu. (…)
(…) Türkiye halkı, (…) tüm devlet güçleriyle yürütülen ağır propagandaya rağmen gidişatı değiştirecek bir
sonucu ortaya çıkarttı. (…) Türkiye’nin emekçileri için de
yeni bir dönemin başladığı söylenebilir.” (Hakkı ÖzdalEvrensel Gazetesi, 1 Nisan 2024)
“Tek adam yönetiminin adaletsizliğini şimdilik gücünün yettiği tek araçla o bir tek oyuyla protesto eden
“seçmen kitlesi” bu rejime karşı aşağıdan kendi koalisyonunu kurarak dur demek istediğini gösterdi. Bu seçimin manifestosu giderek daha baskıcı olan tek adam
rejimini… denge-denetleme… olmuştur” (Nuray Sancar,
Evrensel Gazetesi, 1 Nisan 2024)

Bir de doğrudan Emek Partisi açıklamasından bir bölüm aktaralım.
“HALK, İŞÇİLER, EMEKÇİLER, TEK ADAM DÜZENİNE
DUR DEDİ! (…) Fabrikalarda, iş yerlerinde, emekçi semtlerinde güçlü bir değişim rüzgârı estirilmiştir. Halkımız, iktidar ve yanındaki güçlerin ekonomik, sosyal, siyasal ve halk
düşmanı, savaşçı politikalarına güçlü bir itiraz gerçekleştirmiştir. Bu itirazın içinde tüm emek ve demokrasi güçlerinin payı vardır.” (EMEK PARTİSİ-1 NİSAN 2024)

BU DÜZEN, FAŞİZM DEĞİL, FAŞİZME DÜMEN KIRAN.. MIŞ!

“Tek adam düzeni” teorisyenlerinden biri de
EMEP’liler. Öyle ki muhaliflikleri sadece “tek adam
düzeni” dedikleri R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı
gibidir. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığını kaybederse, EMEP’e muhaliflik nedeni kalmayacak sanki!
Bu arada Türkiye’deki “Tek adam rejimi”nin diğer
özelliğini de öğreniyoruz EMEP’lilerden; “faşizme
dümen kıran” düzenmiş bu. Bakın faşizm tek adam rejiminde de yok dümeni faşizm yönüne kırmışlar ama herhalde bu artık CHP’nin 1. parti haline gelmesiyle tekrar
“demokrasi” yönüne kırılacaktır. O halde Türkiye’deki
sistemin EMEP’çe tanımı ne oluyor; “Tek adam demokrasisi” varmış demek ki!
Mücadele kaçkınlığı, reformizm, düzene yedeklenme çabası, böyle saçmalamaya neden oluyor işte.
Peki bu “tek adam demokrasisi” hangi sınıfların iktidarı?
Dimitrov faşizmi şöyle tanımlıyor; “Finans kapitalin
en gerici, en şoven, en emperyalist unsurlarının açık
terörcü diktatörlüğüdür.”
EMEP bu tanımı Türkiye’de bulamıyor. Peki neyi
bulamıyor?
Türkiye’deki finans kapitalin en gerici, şoven, en
emperyalist unsurlarının yönetimini mi bulamıyor?
Doğrusu bulmak istemediğidir. Eğer faşizmi kabul
ederlerse faşizmin parlamentoculuk oyununda figüran
olmayı açıklayamazlar. Hala bir ölçüde Marksist-Leninist literatürünü kullanarak düzen solculuğunu
“meşrulaştırmanın yolunu” inkârcılıkta buluyorlar.
Faşizme demokrasi diyorlar, oligarşik yönetime “tek
adam rejimi” diyorlar.
Bu düzen solculuğunun EMEP’i getirdiği yer bugün
CHP çizgisi olmuştur. Ve AKP-CHP arasındaki tek farkın
dincilik-laiklik farkına sarılıyorlar. Yani ilericilik adına
reformizmin elindeki son sığınak laiklik!

Göz Göre Göre CHP!
Sendika.Org, bir yandan “CHP’nin seçim zaferiyle
sevince boğulup, umutlarını CHP’ye bağlıyor; diğer yandan CHP’nin Amerikancılığına vurgu yapıp CHP çizgisinden kopmak gerektiğini savunuyor.
Benzer bir durum TİP’de de var. Bu çelişkinin nedeni reformizmin doğasıdır. Reformizm düzen solculuğudur, emperyalizm ve faşizm düzen solcularına NATO solculuğunu,
CHP solculuğunu dayatmış ve kabullendirmiştir.
“NATO’ya evet” diyen, Kobani’de NATO askeri olan
solculuk bu dayatmayla ortaya çıkmıştır.
Faşizmin en saldırgan dönemlerinde “yasal parti”
“parlamentocu” çizgiyi sürdürebilmenin yolu, bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesini reddetmek
olmuş, reformizmin elinde ilericilik adına tek sığınak
“laiklik” kalmıştır.
Düzen solculuğunun bedeli olarak feminizmin eşcinselliğin savunuculuğunu, devrimciliğin yerine çevreciliği koyan
solculuğu benimsemişlerdir.

CHP’DEN POLİTİK ÖNCÜLÜK BEKLEYEN “SOL”
Sol adına en temel ilkeler, antifaşizm, antiemperyalizm terk edilmiş, NATO askeri haline gelinmiştir.
Antifaşist, antiemperyalist ilkeler, solun temel ilkeleridir. Bunu terk edenlerin fark edemeyeceği tek bir değer, ilke yoktur.
Sendika.Org’dan Mustafa Sönmez “Yerel seçimlerin
kazananı, kaybedenleri ve uyarılar” başlıklı yazısında
söyle diyor;
“… Geçim mücadelesi çetinleşirken 31 Mart’tan
gelen moral ile toplumsal mücadele güç kazanacaktır.
Buna, CHP’nin ve diğer demokratik yapıların politik
öncülük yapabilmesi gereklidir.”
Sendika.Org, CHP’den politik öncülük bekliyor.
Oysa CHP için şu tespitleri de yapıyor Sendika.Org:
“Anlaşılan odur ki bu aşınmayı gören egemen sınıf
emekçilerin sınıfsal tepkilerle yüklü politik arayışını
manipüle etmek üzere sağda kimi aktörleri ve devlet
partisi CHP’yi bir peyzaj düzenlemesine tabi tutmuştur,
CHP’nin solunda hizalananlar da kerteriz noktaları
dönüşünce doğal olarak bu süreçten etkilenmiştir.”
(Başaran AKSU, Sendika. Org, Seçim üzerine notlar: Bize
partinin cephesi lazım, şimdi!)
“… o artık sadece İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı değil, sermayenin Erdoğan karşısında güvenebileceği bir seçenektir.”
“Doğrudan TÜSİAD/Koç Holding odaklı
İmamoğlu’nun kendisini “solcu bir Özal, partiyi de solcu
bir ANAP” yapmaya çalışacağı anlaşılıyor.”
(Sendika.Org, 31 Mart seçimleri üzerine )

TKP’nin de benzer tespitleri var:
“… Bu süreçte TÜSİAD sermayesinin müdahaleleri
belirleyici önemdedir. İmamoğlu’nun yalnızca CHP değil
bütün siyasi partilerin iç dengelerinde ağırlık kazanması
geniş bir medya ağına sahip olması kişisel bir becerinin
değil, sermaye sınıfının kararlılığının sonucudur.”
“… Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel-Mansur Yavaş üçlüsünün iktidara dönük seçim sürecindeki yapıcı ve anlayışlı tutumlarını seçim sonrasında da sürdürecek olması
hem AKP hem de sermaye çevreleri için büyük güvencedir. Bu üçlünün ne ABD’yle daha uyumlu dış politikaya
ne de halk düşmanı ekonomi politikalarına bir itirazı
vardır. Zaten bu konuda karşılıklı güvenceler verilmiş ve
bir uzlaşı sağlanmıştır.”
“…Bütün bunlara bakıp “saray rejimi genişletildi”
diye sevinmeleri saflık olur.”
(TKP MERKEZ KOMİTE SEÇİM DEĞERLENDİRMESİYalancı Bahar)

Evet, gerçekler bunlardır. Fakat bu gerçekleri tespit
etmek yetmiyor. Reformist çizgi terkedilmediğinde bu
tespitlere rağmen seçim oyununun parçası olmaktan,
düzen partileri destekçiliğinden kurtulamıyorsunuz.
Yazıda da belirttiğimiz gibi faşizme emperyalizme karşı
devrim alternatifini oluşturmadığınızda, zulme karşı
direnmeyi, bedel ödemeyi, tutarlılığı, şehitliği göze almadığınızda varılan CHP olur.

GÖREV, CHP’Yİ TEŞHİR EDEREK HALKI DEVRİM SAFLARINDA ÖRGÜTLEMEKTİR

SONUÇ OLARAK;
CHP her zamankinden daha Amerikancıdır. CHP’nin yeni kadrolarının misyonu
Amerikanlaşma ve Alevilerin tasfiyesidir.
Evet, gözü olan ve görmek isteyen herkesin görebildiği gibi, CHP’nin yeni kadrosu emperyalizm ve işbirlikçisi tekelci burjuvazi desteğiyle göreve getirilmiştir.
Görevleri de AKP ile el ele sistemin sürdürmektir.
Türkiye’nin toplam dış borcu 500 milyar doları aşmıştır.
Buna karşılık yıllık 40 milyar dolar cari açık var.
Bu tablo ancak halkı aldatarak baskı ve zulmü artırarak egemen sınıflar arası uzlaşma ile sürdürülebilir.
CHP’nin yeni yönetimi de bu görevle işbaşına getirilmiştir.
İmamoğlu’nun “merkez sol parti” tespiti CHP’nin misyonunu tanımlıyor. Düzenin sol görünümlü “merkez
partisi” misyonu biçilmiştir CHP’ye.
Özgür Özel’in “Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokratların partisidir ama aynı zamanda milliyetçi demokratların muhafazakâr demokratların, Kürt demokratların ayın anda birlikte oy verebilecekleri partidir” ifadesi, “merkez sol parti” tanımının içeriğidir.
CHP sol görünüm ve söylem altında emperyalizmin
işbirlikçisi, “milliyetçi, muhafazakâr” yeni sağ politikaların uygulayıcısı olacaktır.
CHP içindeki ABD’nin yetiştirdiği İlhan Uzel, Utku
Çakırözer gibi kadroların, sol dinamikleri nedeniyle
Alevilerin tasfiye edilmesinin nedeni CHP’nin sağ politikaları uygulayabilmesi içindir.
Evet, ortada bir sürpriz oy artımı, CHP’nin yeni yönetiminin başarısı yoktur. AKP’nin 2002’de kurulur kurulmaz yüzde otuzların üzerinde oy alması ve birinci parti
yapılması gibi CHP’nin artan oylarında da emperyalizmin ve işbirlikçilerinin desteği belirleyicidir.
Halkın düzene tepkileri yeni değildir, ekonomik sosyal krizle birlikte çok daha artmıştır. Fakat belirleyici
olan bu taleplerin devrim saflarında örgütlenmesidir.
Bunun imkân ve olanaklarını şu ya da bu düzen partisinin yönetiminde aramak devrimci bir düşünce değildir.
Devrimi örgütlemenin olanaklarını oluşturacak olan
devrimci örgütlerdir. “Koşullar oluşsun devrimci politikayı savunanlar” solculuğu ancak CHP destekçiliği yapabilir.
Görev, CHP ve reformizmin gerçek yüzünü teşhir ederek halkımızı devrim saflarında örgütlemektir.

(Bitti)

Sosyal ağlarda paylaşın