Ali Osman Köse’nin tedavi hakkının engellenmesi ve bunun sonucunda kanser hastalığının yayılmasıyla ilgili Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) HAPİSHANE KOMİSYONUtarafından da bir açıklama yapıldı.
Aşağıda bu açıklamayı yayınlıyoruz:
Ülkemizde hasta tutsakların uğradığı hak ihlalleri “Sağlık Hakkı”na erişememenin
yanında tutsakların “Yaşam Hakkı”nın ihlal edilmesi boyutlarına varmaktadır.
Adalet Bakanlığı hapishanelerde tutulan hasta tutsakların sayısı hakkında net bir
açıklama yapmamaktadır.
Demokratik kitle örgütlerine 604’ü ağır hasta olmak üzere 1605 hasta tutsak yönünden
bildirim yapılmıştır ancak gerçek sayılan bu verilerin çok daha üstünde olduğu tahmin
edilmektedir.
Resmi olmayan rakamlara göre 2020 yılından bu yana 60 tutsak hapishanede hayatını
kaybetmiştir. Ancak 2017 yılında yaptığı açıklamalarda dönemin Adalet Bakanı Bekir
BOZDAĞ, hapishanelerde 2009 yılında 242. 2010 yılında 260, 2011 yılında 285, 2012
yılında 286, 2013 yılında 265, 2014 yılında 312, 2015 yılında 373 kişinin hayatını
kaybettiğini ifade etmiştir.
Bu verilere göre gerçekte hapishanelerde hayatını kaybeden tutsakların sayısı tespit edilenin çok daha üstündedir.
Hasta tutsakların sağlık ve tedaviye erişim haklarının engellenmesinin yanında ağır
hasta tutsakların 5275 sayılı yasanın 16. maddesinde tanınan “infaza ara verilmesi”
hakkından faydalandırılmaması, bu ağır sonuçla karşılaşmamıza neden olmaktadır.
“Ölümün kıyısına getirildi”
Bağımsız hekimler tarafından dışarıda tedavi edilme talebi reddedilen, “içeride”
de tedavisi sürüncemede bırakılarak ölümün sınırına getirilen tutsaklardan biri de Ali
Osman KÖSE’dir.
Ali Osman KÖSE son 27 yılı aralıksız olmak üzere yaşamının 37 yılını hapishanede
geçirmiş bir tutsaktır. Tutsaklığının büyük bir bölümünü ağır tecrit koşullarında geçiren Ali
Osman KÖSE’nin sağlığı 2020 yılından bu yana ciddi şekilde bozulmuştur.
2020 yılının temmuz ayında Avukatlan Aytaç ÜNSAL ve Ebru TIMTIK’in açlık grevi
eylemlerine destek olmak için başladığı açlık grevi sırasında fenalaşan Ali Osman KÖSE
fenalaşmasının üzerinden uzunca bir süre geçmesinin ardından hastaneye götürülebilmiştir.
Bu süreçte ilaçlarını almayı, yakın tarihli olaylar hatırlayamayan KÖSE,
yürüyemediğinden tekerlekli sandalye kullanmaktadır.
Ali Osman KÖSE 2020 yılının Ekim ayından itibaren Tekirdağ Namık Kemal
Universitesi Hastanesine ve Tekirdag Devlet Hastanesine kontrollere götürülebilmiş, aynca
KOSE’nin talebi üzerine Adli Tıp Kurumu muayenesi için de tetkikler yapılmıştır.
Bu tetkik ve muayeneler esnasında, Ali Osman KÖSE’nin böbreklerinde hızla büyüyen
bir kitle tespit edilmiştir. Bu kitlenin kanserli bir kitle olma ihtimalinin çok yüksek olduğu
hekimler tarafından degerlendirilmiştir.
Buna rağmen Adli Tıp Kurumu Ali Osman KÖSE hakkında hazırladığı 4 Şubat 2021
tarihli “hapishanede kalabilir” raporunda, kanser riski bulunan bu kitleden hiç
bahsetmemiştir.
Ali Osman KÖSE’nin böbreklerinde tespit edilen kitle nedeniyle hastaneye götürülmesi
Nisan ayını bulmuştur. Edirne Trakya Üniversitesi’nde yapılan tetkiklerde 12 cm olan
böbreğindeki kitlenin 9 cm olduğu, kitlenin diğer organlara sıçrayabileceği bildirilmiş
ancak pandemiden kaynaklı Ali Osman KÖSE’ye herhangi bir ameliyat günü verilmemiştir.
Ali Osman KÖSE mayıs ayının sonuna gelinmiş olmasına rağmen halen ameliyat
edilmemiştir. Aynca bu süreçte İnfaz Hakimliği’ne ameliyatı ve tedavisinin dışanda olması
için yapılan infaz ertelenmesi başvurusu da reddedilmiştir.
Ameliyatın hızlandırılması için Adalet Bakanlığına ve Sağlık Bakanlığına yapılan
başvuruların sonucunda Ali Osman KOSE geçtiğimiz günlerde hastaneye kaldırılmış,
ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde KÖSE’nin böbreğindeki kitlenin böbrek üstü bezleri,
dalak ve pankreas ucuna ilerlediği tespit edilmiştir.
Hekimler hastalığın bu boyuta gelmesinin 2 – 4 yıl arasında bir süreç gerektirdiğini
belirtmiştir. Hekimler böylesi ilerlemiş bir kitlenin hasta için hayati bir risk yaratacağını
değerlendirmektedir.
“Sorumluluk devlettedir”!
Ali Osman KÖSE’nin hastalığının hayati tehlike yaratacak aşamaya gelmesinin
sorumluluğu yıllardır aralıksız bir biçimde tutsak olan bir kişinin sağlığa erişim hakkını
sağlamak zorunda olan ve bunu yerine getirmeyen devlettedir.
Hasta tutsakları ölüm aşamasına gelene dek hapishanelerde tutan, tahliye ettiği çok
küçük bir kısmına da sadece dışarda ölüm hakkı tanıyan devlet kendi sorumluluğu
altındaki insanların yaşam haklarını ihlal etmektedir.
Devlet Tutsakların Sağlığa Erişim Hakkını sağlamalıdır!
Hasta Tutsaklara Örgürlük!