TSK, HTS, PYD-YPG
AMERIKAN iSBiRLiKÇiLiGiNDE
UZLASTILAR!
UZLASMANIN ÖNÜNDE
ENGELE DÖNÜSEN PKK’NIN
32 YILLIK TASFIYE SERÜVENi
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Tüm gruplar kendini feshetmelidir” çağrısı, çağrıya verilen
tepkilerden çağrının asıl sahibinin ABD oldugunu göstermektedir.
Çağrıdaki “tüm gruplar”in içine PYD/YPG girme-
mektedir. Nitekim YPG komutani Mazlum Abdi
“Ocalan’in çagrisi bize degil, PKK’ye” diye açiklama yapti. Yani tasfiye edilmesi gereken PKK dir, YPG degil.
NEDEN PKK TASFIYE EDILIYOR?
NEDEN YPG ÇAGRIYI ÜZERINE ALMADI?

Öcalan, PKK’nin kurucu önderi. PYD-YPG, PKK’nin Suriye’nin kuzeyi ve doğusundaki Kürt bölgelerinde ABD’nin emrine, hizmetine girmiş hali. Yani PKK, PYD-YPG’den ayrı bir örgüt degildir. ABD silahlarıyla donatılmış, ABD dolarlarıyla yasayan, ABD komutasındaki kara ordusu haline gelmiştir. Bugün sayilari 80 binin üzerinde oldugu söyleniyor.
Amerikan eğitimi almış, toprakları ABD üsleriyle doldurulmuş, Suriye’deki en eğitimli, en donanımlı ordu durumunda. Ordunun komutasi ABD’ nin elinde.
Öcalan’ın “gücü, iradesi” PKK’yi tasfiye etmeye yeter ama ABD’nin Suriye’deki kara ordusu haline gelmiş, ABD’ nin denetimindeki PYD-YPG yi tasfiye etmeye yetmez. Ayrıca Öcalan ne PKK için ne de onun Suriye uzantısı PYD/YPG için ABD’nin bölge politikalarına ters düşecek bir çağrı yapamaz. Yapacağı çağrılar dogrudan ABD adına degil ise ABD politikalarının paralelindeki çağrılar olabilir.
Öcalan’ın PKK’yi tasfiye çağrısı meselesinde bu nedenle PYD-YPG, emir ve talimatları ABD’den aldığı için Öcalan’ın çağrısına refleks olarak “çağrı bize degil, PKK’ye” diye cevap verdi. Yani Öcalan ya da başka bir
PKK yöneticisi ancak ve ancak ABD politikalarına “uyumlu” açıklamalar, çağrılar yapabilirler.
PYD, PKK’nin ideolojisiyle kurulmus ve kadrolari
tarafindan yönetilse de tam olarak PKK degildir.
PKK, Türkiye fasist devletine karsi “Bagimsiz Kürdistan” hedefiyle kurulmus, silahli mücadeleyi temel alan küçük burjuva Kürt milliyetçisi bir örgüttü Bugünlere kadar varligini sürdürse de kurucu önderi Ocalan’in da belirttigi gibi siyasi ömrünü 1990’larin basinda doldurmustur. Bugün Türkiye fasizminden bagimsizlik, federasyon, özerklik hatta “kültüralist” taleplerde dahi bulunmuyor.

Bu noktaya kadar gerileyen PKK için geriye “PKK’ yi tasfiye etme” sorunu kaliyordu. Bu dogrultuda ilk ateskesten beri Kürt milliyetçi hareket sürekli tek tarafli ateskesler ilan etti. Her ateskes ilaninda daha geri bir noktaya düstü. Öcalan’in Suriye’den cikanlma-si, Roma’da gözaltina alinip Yunanistan’a gönderilmesi ve oradan Türkiye’ ye iadesi de bu uzlasma ve tasfiye sürecinin parçasiydi. Ve Öcalan’in Türkiye’ye iadesiyle tasfiye süreci dogrudan ABD iradesinde yürütülmeye basladi.
PKK’NIN 1999’DA ASKERI GÜÇLERiNi
SINIR DISINA ÇIKARTILMASI
AMERIKAN TASFIYE PROJESININ PARÇASIYDI
PKK’nin Türkiye sınırları içindeki askeri gücü, Öcalan İmralı ya konulduktan hemen sonra 1999 yılında sınır dışına , Irak Kürdistan’ına çıkartıldı. PKK, yine o zaman da kendini feshedeceğini açıkladı. Nitekim feshetti de;
PKK yerine Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi
(KADEK) ismini kullanmaya basladilar. Türkiye fasizmi-ne PKK yi tasfiye etmekteki samimiyetlerini göstermek için Avrupa dan bir grup PKK yöneticisi gelip teslim oldu. 2005 yilina kadar Kürt milliyetçi hareket Türkiye fasizmine karsi tek bir silahli eylem yapmadi. Türkiye fasizmiyle tam bir isbirligi içinde oldular. Ancak buna rağmen TSK, gördüğü yerde PKK’lileri katletmeye devam etti. Öyle ki askeri güçlerini sinir dışına çekme sürecinde bile, kendi açıklamalarına göre 500’ün üzerinde PKK gerillası katledildi. Buna rağmen uzlaşma, teslimiyet ve tasfiye süreci isledi.
Öcalan, imrali Savunmalarında emperyalizme ve oligarşiye hizmet edecegini söyleyerek tasfiye sürecinin ideolojik zeminini de çizdi.
Öcalan’a verilen idam cezasi bizzat MHP gibi fasist bir partinin koalisyon ortagi oldugu dönemde kaldiril-di. Cünkü Öcalan “hizmet edecegim” demisti. ABD de Öcalan’t Türkiye fasizmine zaten, “asmasi” için degil,
“hizmet etmesi” icin teslim etmisti. Öcalan’in 26 yillik Imrali süreci “hizmet etme”nin sözde olmadigini da göstermistir.
CUNTA HAPISHANELERINDEN KUYU TIPLERINE

1999 YILINDA BASLATILAN
TASFIYE SÜRECINDEN SONUÇ ALAMADILAR;
CÜNKÜ TASFIYENIN ÖNÜNDE EN BÜYÜK ENGEL OLARAK
TÜRKIYE DEVRIMCI HAREKETI VARDI!
PKK’nin tasfiye süreci esasinda çok daha önceden 1993 yilindaki ilk tek tarafli ateskes sürecinde basla-misti. Tasfiye, 1993 yilindan 2025 yilina kadar uzadi.
Çünkü masa basinda planlar, projeler çizilse de tasfiyenin önünde önemli engeller vardi.
Bunlarin basinda Marksist-Leninist Türkiye devrimci hareketinin varligi bulunuyordu. Devrimci hareket tasfiye edilmeden, sadece PKK’nin tasfiye edilmesinin oligarsi açisindan pek önemi yoktu. Çünkü PKK’den bosalan yeri Marksist-Leninist devrimci hareketin doldurmasından korkuluyordu. Bu nedenle Kürt milliyetçi hareket bütün tasfiye sürecleri boyunca Türkiye devrimci hareketini de kuyruğuna takip pesinden sürüklemeye çalıştı. Fakat kuyruğuna takamadığı bir DHKP-C vardi. Ve DHKP-C hep tasfiye süreçlerinin önündeki en büyük engel olarak görüldü.

Tasfiyenin önündeki engellerden birisi de bölgedeki geliskilerin varligini korumasiydi. Çünkü oligarsik dev-let, Kürt halkinin inkâri ve asimilasyonu üzerine kurul-mustur. 1990’larin ortasinda oligarsinin en üst yöneticileri tarafindan “Kürt realitesini taniyoruz” seklinde açiklamalar yapilsa da esasinda inkâr, imha ve asimilasyon politikalari hiç degismedi. Ve bunun sonucu olarak Kürt halkinin direnme dinamikleri hep güçlü oldu.
Bu potansiyeli tasfiye etmek PKK yöneticileri açisindan hiç de kolay bir durum degildir. Bu dinamiklerin Marksist-Leninist devrimci bir hareketle bulusmasi emperyalistler ve isbirlikçi oligarsinin hic de istemedigi bir durumdur.
Tasfiyenin önündeki bir baska engel ise oligarsik fasist devletin kendi iç celiskileri ve bu celiskilerin yarattigi zayıflıklarıdır. Çünkü inkâr ettikleri Kürt sorunu her zaman içte ve dışta emperyalizmin kullanımına açık hale gelmiştir. Kürt milliyetçi hareket oligarşi ile uzlaşmak istese de, oligarşi, bu sorunun emperyalistler tarafından kendilerine karşı kullanılacağını düşünerek Kürt halkinin direnme dinamiklerini kirmadan ve PKK nin silahlı gücünü etkisiz hale getirmeden uzlaşmaya yanaşmamaktaydı.
Özet olarak Türkiye devrimci hareketin varlığı, Kürt halkinin direnme dinamikleri ve oligarşik faşist devletin kendi iç zayıflıklarını ve emperyalistlerin bölge politikaları uzlaşma ve tasfiye sürecinin bu denli uzamasına neden oldu.
Sürecek…