KHK’lılar denildi onlara… Bir gecede işinden, ekmeğinden, geleceğinden olan binlerce insan, KHK’lılar.
İntihar edenler, yurt dışına çıkanlar, bugünlerin geçmesini bekleyenler oldu. Bir de sokağa çıkıp, hakkını arayanlar oldu, onlara da Yüksel Direnişçileri denildi.
Nuriye Gülmen’in “İşimi geri istiyorum” diyerek Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı’nda başlattığı eylem 5 ağustosta 1000. gününe ulaşıyor. Birçok ihraç mağduru emekçinin eyleme katılmasıyla birlikte Yüksel Caddesi, “İşimizi geri istiyoruz” eyleminin sembol yeri haline geldi. Tam bin gündür, günde iki kez ellerinden dövizleri dikiliyorlar polislerin karşısına Ankara’da. Günde iki kez yapılan gözaltı ve geçen günlere rağmen bitirilemedi eylem.
Cemaat ve AKP’nin 15 Temmuz sözde darbe karşı-darbe polemiği, OHAL rejimi ve KHK faşizmi ile emekçi halkların yaşamını kaosa çevirmişti. AKP faşizmi rant kavgasını darbe paravanı ile perdelerken binlerce emekçi ihraç edilmiş, on binlerce insan mağdur olmuş ve yüzlerce demokratik kurum, dernek kapatılmıştı.
Siyasi iktidarın baskı ve yıldırma politikaları sonucu toplumun tüm kesimleri sinmiş ve sessizlik iktidar olmuşken 9 Kasım 2016’da Akademisyen Nuriye Gülmen’in İnsan Hakları Anıtı önünde “İşimi Geri İstiyorum” talebi ile başlayan direnişi emekçiler cephesinden karşılık bulmuş, bilinç ve irade ile Yüksel Ailesi büyümüş, siyasi iktidar işkence ve tutuklamalarla direnişi bitireceği yanılgısına düşmüştü. Direnişi sahiplenen, emekçilere, devrimcilere ve avukatlara bedel ödetti iktidar.
Tüm baskı, işkence, ceza ve tutuklamalara karşı onurla, dirençle ve dayanışma ile süregelen Yüksel Direnişi 5 Ağustos 2019 günü 1000. gününe ulaştı.
Yüksel Direnişi “bir avuç” görünen ama her kesimden duyarlı halkın, devrimci güçlerin ve aydınların sesi ile teslim olmamanın adı oldu artık. Direnişi ne işkenceler bitirebildi, ne milyonlarca liraya varan para cezaları, gözaltılar, ne de tutuklamalar, ev hapisleri…
Tek bir talebi var direnişin, “Khk’lar iptal edilsin, Ohal Komisyonu kapatılsın”.
Sendikalar ve muhalefet partileri dahil ihraçların durumu ile ilgili somut hiçbir şey yapılmadı. İktidar bu ihraçları 15 Temmuz darbe girişimine bağladı. Terörle mücadele adı altında binlerce kamu emekçisini ihraç etti. Bu ihraçların temelinde emperyalizmin özelleştirme ve kamu alanını küçültme politikaları da etkili. Avrupa insan Hakları Mahkemesi de ihraçların, emperyalist bir politikanın ürünü olduğunu bildiğinden bu davalara bakmak istemedi. Ohal Komisyonunu adres gösterdi. İnsan Hakları kuruluşları da aynı nedenle bu insan hakları ihlaline gözlerini yumdu. Komisyon işten atanların bir kurumu olarak çözüm odağı olamazdı. Neticede iktidarı, muhalefeti, sendikaları, meslek odaları ve örgütleri, ihraçları yalnızlığına terk etti.
Ölü taklidi yapan tüm demokratik kitle örgütlerinin aksine ‘biz varız ve Akp’ye teslim olmuyoruz’ dedi Yüksel Direnişçileri tam 1000 gündür…