24 Ocak 1977’de Franco yanlısı faşistler, Madrid’de 5 devrimci avukatı katlettiler. Her yıl Atocha Katliamı’nın yıldönümü nedeniyle 24 Ocak, “Tehlikedeki Avukatlar Günü” olarak kabul ediliyor ve her yıl bir ülkeye ithaf ediliyor.
2019 yılında Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği (AED) ve Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH) ile Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü (İDHAE) tarafından “24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” Türkiye’deki tutsak avukatlara ithaf edildi.
24 Ocak 2021 tarihli Birgün Gazetesi’nde “Bu Şartlarda Avukatlık Yapmak Kahramanlık” başlıklı bir yazı okuduk. Haber, 24 Ocak “Tehlikedeki Avukatlar Günü” nedeniyle yapılmış. Çağdaş Avukatlar Grubu’nun İstanbul Barosu Başkan Adayı Ata Yazıcıoğlu, Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve Adana Barosu’ndan Av. Ümit Büyükdağ’ın ifadelerine yer verilmiş haberde.
Birgün gazetesi Halkın Hukuk Bürosu’ndan kimseyle röportaj yapmadığı gibi Adalet Savaşçısı Ebru Timtik’ten bir kelime dahi bahsetmemiş. Halbuki Halkın Avukatları, tüm dünyada emperyalizme ve faşizme karşı mücadelede en çok ‘tehlike altında’ olan ve bedel ödeyen avukatlardır.
Bunu tüm dünyadaki hukuk örgütleri de bildikleri için, 2 kez Türkiye’ye ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına ithaf edildi. Ancak bu gerçeği yok sayıyor Birgün gazetesi. Güya habercilik yapıyor; ama mesleğin en temel ilkelerini, onurunu yok sayıyor.
Haksız yere tutuklanan, halkın adalet mücadelesi uğruna, müvekkillerinin hakkını savunmak uğruna hücre hücre eriyen, ‘hapishanede kalamaz’ raporu devlet tarafından bilerek geciktirilerek katledilen Halkın Hukuk Bürosu avukatı Ebru Timtik’i ağzınıza almıyorsunuz.
2017’nin 12 Eylül’ünde gerçekleştirilen operasyonla tutuklanan halkın avukatlarının ‘yargılanma’ süreci tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. En temel yargılama ilkelerinin dahi yerine getirilmedi 3 duruşma boyunca bir mizansen sergilendi ve hızla cezalar verildi.
Halbuki ilk duruşmada tüm sahte deliller çürütüldü ve tamamı tahliye oldu. Ancak tahliyelerinden 10 saat sonra Adalet Bakanı Yardımcısı Selahattin Menteş’in talimatıyla hapishaneden dışarı çıkartılmadılar. Bu süre içinde, tahliye kararı veren heyet dağıtıldı ve rütbeleri düşürülerek başka mahkemelere sürüldüler.
Dağıtılan mahkeme heyetinin yerine, Akın Gürlek isimli cübbeli cellat atandı ve halkın avukatları yeniden tutuklandılar.
Bunun üzerine 24 Ocak 2019’da, 5 HHB avukatı yargılamaya yönelik müdahaleyi protesto etmek için açlık grevine başladı. Adına yargılama denilemeyecek duruşmayı açlık greviyle karşılayan hal- kın avukatlarına toplamda 159 yıl ceza yağdırıldı. Ve hala halkın avukatları hapishane hücrelerinde hak savunuculuğu yaptıkları için 3.5 yıldır işkence ve disiplin cezalarıyla ‘terbiye’ edilmeye çalışılıyor. Ama nafile!
Halkın avukatları, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde, direnişi ölüm orucuna çevirmiş, Adalet Savaşçısı Ebru Timtik şehit düşmüş ve siyasi zafer kazanılarak Aytaç Ünsal direnişe ara vermişti.
Fuat Erdoğan’ın, Ebru Timtik’in öğrencileri olan genç HHB avukatları hala ağır baskı koşulları altın- da avukatlık yapıyor, geleneği devam ettiriyor. Daha 3,5 ay önce Ebru Timtik’in stajyeri Av. Seda Şaraldı, Denizli’deki ailesinin evi basılarak gözaltına alınıp işkence gördü.
Ölüm orucu zaferiyle, Ölüm orucuna ara veren Avukat Aytaç Ünsal, 10 Aralık günü Edirne’de gözaltına alındı, İçişleri Bakanlığı’nın özel talimatıyla işkence gördü ve hakkındaki ‘infaz erteleme’ kararı mahkeme tarafından kaldırılarak tutuklandı. Hapishanede tek tutuldu, temel ihtiyaçları ve ilaçları kendisine verilmedi, tedavisi engellendi.
Aytaç Ünsal’ın yaşamı hapishane koşullarında tehdit altında. Hala sinir ağrılarına, Covid-19 riskine, ilaçlarını alamamasına ve tedavi olanaklarının olmadığı bilinmesine rağmen tahliye edilmiyor. Birgün Gazetesi bunu da mı görmüyor?
Halkın Hukuk Bürosu, faşizm koşullarında nasıl avukatlık yapılması gerektiğini gösteriyor. 12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemelerinde, DGM’lerde, ACM’lerde, OHAL mahkemelerinde adalet için dövüşen, avukatlığı mahkeme salonlarına hapsetmeyen, hayatının her anını adalet mücadelesine adamış avukatlardır HHB avukatları. Bu nedenledir ki Fuat Erdoğan gibi sokak ortasında katledilmiş, ‘terörist’ ilan edilip ağır hapis cezalarına çarptırılmış; ama her şeye rağmen adalet için dövüşmekten vazgeçmemişlerdir.
Onlar katledilen işçilerin, hakkı çalınan kamu emekçilerinin, yoksul gecekonduluların, devrimcilerin, özgür tutsakların, tüm halkın avukatıdır. Nerede emperyalizm ve faşizm tarafından ezilen bir mazlum varsa onun yanında olmuşlardır.
Bu gerçeklere rağmen, Birgün’ün 24 Ocak tarihli haberinde HHB avukatlarına yer vermemesi politik bir tercihtir.
Takvim solculuğu yapan, geçmişi ‘anarak’, emperyalizme emperyalizm, faşizme faşizm denilemeden, sadece nostalji ile solculuk yapılamaz. Tarih, geçmiş değildir. Tarih, dündür, bugündür, gelecektir.
Tarihe sahip çıkmak bugüne sahip çıkmaktır. Bugün direnenlerin yanında olmayanlar, sırt çevirenler görmezden gelenler dünün mirasına sahip çıkamazlar.
Politika üretmeyen, halkı faşizmin saldırılarına karşı örgütlemeyen, fırtınanın geçmesini bekleyen akıllı solcuların yaptıkları tek şey miras yiyiciliktir. Mahirler’i, Denizler’i, Nazım’ı, Che’yi ve halkların gözünde kahramanlaşmış tüm tarihsel kişilikleri ‘anarlar’. Katliamların, direnişlerin yıldönümlerinde anmalar yaparlar; ama yanı başlarında olan katliamları görmezler. Sağır sultan duyar ama onlar duymaz.
Adalet Savaşçısı Ebru Timtik’in sesini bütün dünya duymuştur, dünyadaki tüm hukuk örgütleri onun adına ödüller vermiş, saygı duruşunda bulunmuş, baro binalarına fotoğraflarını asmışlardır. Ama akıllı solcular, Ebru’nun adını ağızlarına bile almazlar. Çünkü Ebru, bugünün kahramanıdır ve direnişiyle direnmeyenlerin maskesini düşürmüştür.
Direnenleri görmezden gelip nostalji yapmak, direnenlere ve devrimcilere düşmanlık yapmak bir Devrimci-Yol geleneğidir. Tarihleri boyunca direnmemenin teorisini yapan DY’liler, maskelerinin düşmesinin hazımsızlığıyla Ebru’yu ağızlarına almıyorlar, direnişi yok sayıyorlar.
Mahir’in adını anmadan Kızıldere’den bahsetmek nasıl mümkün değilse, Ebru’nun adını anmadan avukatlıktan ve adalet mücadelesinden bahsetmek de mümkün değildir artık. Siz yok saysanız da direniş gerçeği değişmeyecek.
Akıllı solcular, direnenlerin yarattığı meşruluk ve kazanımlar üzerinden solculuk oyununu sür- dürmeye çalışıyor. Ancak bu mümkün değildir.
Emperyalizmin hüküm sürdüğü bir dünyada, sürekli faşizmle yönetilen yeni-sömürge bir ülkede direnmemek; uzlaşmaktır, çürümektir, kendi mezarını kazmaktır.
İnkarcı, tasfiyeci, emperyalizmin solu solla vurma politikasının maşası reformistler; sınıflar savaşını, direnişleri ve destanlar yaratarak kahramanlaşan devrimcileri yok sayamazlar.
Tarih, Direnenleri Yazar; Çünkü Tarihi Direnenler Yazar!