Bir konser yasağının anatomisi
Acun Karadağ yazdı…
Şişli Cemil Candaş Salonu’nda 23 Kasım 2019 Cumartesi
Direnişler Meclisi’nin bir konseri olacak. Dayanışacağız. Khk’lılar, direnen
işçiler, emekçiler, adaletsizliğe uğramış herkes konsere çağrıldı. Şaban Vatan
Rabia Naz için, Mısra Öz Sel Arda için, Cumartesi anneleri kayıp çocukları
için, çocuklar anne babaları için, anne babaları çocukları için, işçiler
emekleri için adalet taleplerini bir de orada dillendirsin istiyoruz. Melek
Çetinkaya müebbet hapse mahkum edilmiş harp okulu öğrencisi oğlu için, erler
için, Mustafa Koçak’ın anne babası ölüm orucuna girmiş oğulları için, Grup
Yorum açlık grevindeki tutsak yol arkadaşları için adalet talebini türkülerle,
şiirlerle söylesin istiyoruz.
Olmaaaaaz diyor iktidar. Bu kadar suç işlediğim, adaletsizlik yaptığım insan
bir araya gelirse büyük “tehlike” diyor.
Hatırlarsanız Cuma günü haber veriyor bize Şişli Kent
Kültür. Emniyet diyor konseri yasakladıklarını söyledi size ulaşamamışlar. Siz
ulaşabildiniz ama diyorum. Hemen o akşam Twitterda ki
#DayanışmaKonseriYasaklanamaz hashtagının başlamasından 27 dakika sonra saat
21.27’de telefonla beni arıyor Şişli Emniyet. Bana ulaşamadıklarını yasağı
tebliğ etmek istediklerini söylüyor. Emniyet mesai saatini çoktan geçmiş bir
saatte neden alelacele telefona sarılıyor? Neden bu tebliği almam bu kadar
önemli? Konsere bir haftadan fazla süre var. Son 48 saat içinde konser
yapacağımızı bildirmek için yasal süremiz var. Emniyet kendilerine bildirimde
bulunmamızı beklemeden Kaymakamlığa başvurumuzu esas alarak işlem yapmaya
girişiyor. Ki kaymakamlık bildirimini salonu tutabilmek için Şişli
Belediyesi’ne başvuruda kullandık. Kimin katılacağı, sanatçıların kim olduğu
bile belli değildi. Tüm bu panik kendimizi önemli hissetmemize neden oluyor.
Devlet karşımızda tavır alıyor. Kuşkusuz önemli insanlarız.
Pazartesi ben gelip alırım bildirimi diyorum. Telefondaki polis çok memnun
oluruz diyor. Pazartesi Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz’la birlikte Şişli Emniyet
beşinci kata çıkıyoruz. Güvenlik şubeden bir polis bizi karşılıyor. Biraz
oturup bekliyoruz. Neden beklediğimizi, belgeyi versinler gideceğimizi
söylüyorum. Biraz beklemeniz gerekir diyerek dışarı çıkıyor. Çok az bir süre
sonra geri dönüyor. Amirim sizi görmek istiyor diyor. Neden diyoruz. Sizinle
görüştükten sonra verecek belgeyi diyor. Sanki biz talep etmişiz yasaklama
belgesini.
Güvenlik şube amiri yazan bir odaya giriyoruz karşımıza genç bir polis çıkıyor. Tokalaşacakmış hareketi yapar gibi oluyor ama direkt oturacağımız sandalyeye yönelince çaktırmadan geri alıyor hareketi. Neden bizi görmek istediğini soruyorum. Hemen konuya giriyor. Acun hanım biz sizi aradık ama ulaşamadık. Adresinizde de yoktunuz filan diyince istediğinizde ulaşıyorsunuz diyorum. O bizim davranışlarımızı yokluyor, biz de onun… Ben hiç samimiyetle istediğini söyleyen polis görmedim şimdiye kadar. Aksine biz samimiyiz. Her şeyi doğrudan söylüyoruz. Niye yasakladınız konseri diyorum. Biz yasaklamadık kaymakamlık oluru var diyor. Sizin burada bir yetkiniz yoksa bizimle neden görüşüyorsunuz dediğimde var tabii yetkimiz olmasa sizinle neden görüşelim diyor. Peki yetkiniz varsa geri çekin yasağı diyorum. O vakit de ama siz de devlet memuruydunuz işlerin nasıl yürüdüğünü bilirsiniz diyor. Siz devlet memuru olarak yasaklamadınız ki konseri diyorum siyasi bir karar bu. Sesi çıkmıyor. Ben öğretmenlik yaparken bir müdür bana insanlığa aykırı bir istek de bulunsa mesela öğrenciyi döverek eğiteceğiz bundan sonra dese ya müdürle çatışırım ya istifa eder o işi yapmam diyorum. Siz bunu yapabilir misiniz?
Biz başvurmadan nereden çıkardınız konserin yasaklanması gerektiğini diyorum. Sosyal medyadan paylaşmışsınız diyor. Nereden biliyorsunuz bizim paylaştığımızı? Belki sahte hesaplar, sahte konser afişi paylaştı. Size başvurmamızı beklemeniz gerekmez mi diyorum. Devlet artık sosyal medya hesapları üzerinden mi işlem yapıyor? Ses yok. Siz diyor buradan gidince de yine benimle konuştuklarınızı yazmazsınız di mi diye pazarlık yapıyor. Benim sosyal medya hesabım yok. Ben demeç veriyorum birisi o demeci benim adımla paylaşıyor. Ama emin olun buradan çıktığımda olan biteni konuştuklarınızı dışarıda anlatacağım diyorum. Kaşları havaya kalkıyor. Bu yasağı da teşhir edeceğim. Da benim de merak ettiğim yasağı tebliğ edip gönderebilecekken neden görüşmek istediğiniz. – – Yani bakın Acun hanım ben de sizi anlamaya çalışıyorum.
- Neyi anlamaya çalışıyorsunuz?
- Yani ne yapacaksınız bu konserde?
- E yasakladınız, ne yapacağımızın ne önemi var? Konserde ne yapılır? Türküler söyleyip halay çekeceğiz. Sonra evlerimize döneceğiz. Ne olabilir ki?
- Kaç saat sürecek?
- Davetiyede söylemişiz. 18.00-21.00 arası. Eğer bunları kararınızı geri çekme ihtimali üzerinden soruyorsanız. Kararı geri çekin. Siz ne yapmak istiyorsunuz? Dayanışmamızı neden engelliyorsunuz? İnsanlar intihar ediyor. Biz de mi intihar edelim. Umudu olmasın mı insanların? Ölsünler mi?
- Ama intiharlar ekonomik nedenle oluyor!! sizin dediğiniz gibi yoksulluktan değil ki? Son intihar eden 700 bin lira batırmış ondan intihar etmiş !!!!
- Bu ekonomik dediğiniz de umutsuzluk değil mi? Ayrıca yoksulluktan başka 100’e yakın khk’lı intiharları var. Biz onlara kendinizi öldürmeyin dayanışalım diyoruz siz bunu neden engelliyorsunuz? Bakın insanların artık burasına geldi. Patlama noktasındalar. Gezi eylemleri bir ağaç yüzünden patlak verdi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. İnsanları boğdunuz nefes aldırmazsanız patlayacaklar. Konser yasağını geri çekin.
- Yasak kalkmazsa ne yapacaksınız?
- Bizce bu siyasi bir karar ve biz siyasi yasakları yasalardan üstün görmüyoruz. Konser salonuna uluslararası sözleşmelerden gelen haklarımızı kullanarak, bu meşrulukla geleceğiz. Bu yaptığınızın suç olduğunu siz de biliyorsunuz. Biz geldiğimizde yeni suçlar işleyecek bizi gözaltına filan alacaksanız, alırsınız. Ancak biz orada olacağız.
- Burası Şişli. Kartal veya başka bir yer değil. Burada böyle şeyler olmasını istemeyiz. Ne yapabiliriz diye konuşuyorum.
- Biz
de istemeyiz. Yasağı kaldırırsanız istemediğiniz şeyler de olamayacaktır.
Peki iyi günler dedik ve belgeyi alacağımız odaya geçtik. Aldığımız belgede kaymakamlık olurunun tarihi bile yok. Yani kaymakamlık emniyete ne zaman olur verdi yasak için belli değil. Alıp çıkmışız. Avukatlara fotoğrafını gönderince avukatımız bunun bir resmi belge bile olmadığını, burada bir gerekçe bile yazılmadığını, Kaymakamlık olurunun tarihini vermeleri gerektiğini söyledi. Bu durumdan anladık ki bizim mahkemeye itiraz etme belgelerini bize vermek istemiyorlar. Geri döndük. Olur belgelerini istedik. Size veremeyiz dediler. Sadece tarih eklediler.
Ertesi gün avukatımla Kaymakamlığa oluru istemeye gittik. Kaymakamlık imzası ile emniyete olurun verilmesi için bir evrak aldık. İmza için kaymakamın odasının önünde beklerken iki kez kaymakamla görüşme talep ettik. Kabul etmedi. Odasının önünde beklerken kaymakamın kapısı açıktı. İçeri evrakı götürecek beli silahlı sivil görevliye kaymakamın duyacağı şekilde biraz yüksek sesle “lütfen kaymakam beye burada bir öğretmenin vatandaş olarak kendisiyle görüşmekte ısrar ettiğini söyler misiniz” dedim. Görevli içeride konuşurken peki gelsinler dediğini duydum. İçeri girdik avukatımla birlikte. Dedim kaymakam bey biz Khk ile ihraç edilen insanlarız ve dayanışmak için bir konser yapacağız. Konsere katılacak sanatçılar tanınmış, daha önce yüzlerce konser yapmış insanlar. Siz ne gibi bir tehlike gördünüz de bu konseri yasakladınız?
- Biz öyle uygun gördük. Suç işleneceğine dair şüphelerimiz var.
- Bu şüpheleri yazıda belirtmemişsiniz. Mesela ne yapacağımızı düşünüyorsunuz? Beni görüyorsunuz. Gelecek insanlar da benim gibi insanlar. Suç işleyecek olsak dayanışma konseri yapmayı mı seçerdik acaba? Dayanışmadan, konserden suç çıkar mı? Geri çekin lütfen kararınızı.
- Yok çekemeyiz. Biz öyle uygun gördük. Biz öyle karar verdik.
Aslında sormalıydık. Siz kim olarak karar verdiniz? Ve hangi kriterleri kullandınız?
Burada avukatım devreye girdi.
Dedi ki bu yasak kararının hukuki bir temeli yok. Çok keyfi görünüyor. Konseri yapacak olanların hangi suçu işleyebileceklerini söyler misiniz? Mesela hırsızlık mı yapacaklar, ne yapacaklar diye düşünüyorsunuz?
Alakasız bir şekilde “ben de avukatım, sen nere mezunusun” diye sordu avukata. Avukatım da Marmara mezunuyum ama benim mezuniyetimin konu ile ne alakası var dedi. “Ben Metin Günday’ın öğrencisiyim, kanaat kullandık işte” gibi bir şeyler dedi. En sonunda “bakın biz 3 yıldır Ankara Yüksel caddesinde her gün eylem yapıyoruz. Devlet bir kez bile bir suç unsurunu ispatlamış değil şimdi bu konserden mi suç çıkaracaksınız? Konseri yasaklamayın. Geri çekin kararınızı, konserimizi yapalım. Eğer bir suç unsuru görürseniz o zaman suç duyurusunda bulunursunuz. Bu iş böyle olur. Baştan ihtimalle yasak olamaz diyince görüşme bitmiştir diyerek makamının gücünü kullandı ve dışarı çıkmamızı işaret etti.
Şimdi olan şu ki; Çok meşru bir yerden hareketle Şişli emniyetin de Şişli kaymakamının da karşısına çıkıp kendimizi ifade ettik. Etkinlikleri yasaklanacak insanlar olmadığımızı biliyorlardı. “Işid hücre evlerini biliyoruz ama bombayı patlatmadan nasıl yakalayalım” diyen devlet bir dayanışma konserinden suç çıkarmaya çalışıyordu. Üstelik henüz gerçekleşmemiş bir etkinlikten…
Açıkçası her iki makam sahibine de çok üzüldüm. Ellerinden tüm yetkileri alınmış talimat gelince o talimata uymaktan başka çıkar yolları olmayan, makamlarını da bırakıp gidemeyen insanlar. Bana-bize talimatla hiçkimse bir adım attıramazken devletin görevlileri iktidar “bu konser yapılmayacak” dediği için yasayı filan çiğneyecek duruma gelmişler.
Son söz olarak şöyle diyelim. O makamlarda oturmaya devam etmek onların seçeneğidir. Ama onlara görevlerini usulüne göre yapmaları gerektiğini hatırlatmak da bizim seçeneğimiz. Konser yasağı geri çekilsin. İnsanların insan olmaktan kaynaklı maddi manevi kendilerini var etme haklarının, dayanışmanın, intihar etmemenin, umut etmenin önüne geçilmesin. Devlet vatandaşın haklarını çiğnemesin.
Bu yazıda “anatomi nerde” diye soracaksınız biliyorum. Onu
da size bırakıyorum.
Bu yazıda omurga, el, düşünce-kafa, kalp-yürek, ayak, baş gibi kelimeler örtülü
olarak geçti. Siz onları yerlerine oturtabilir misiniz?
Acun Karadağ