Berkin’den sonra 5. yıl: Mahkeme hangi aşamada?

Berkin Elvan’ı uğurlayalı 5 koca yıl oldu.. Milyonlar meydanlara akarak uğurlamıştı onu..Ekmek almaya gidip dönemeyen Berkin Haziran ayaklanması sırasında iktidarın halka yönelik zulmünün ve adalet özleminin bir simgesi olduğu için milyonlar onun cenazesindeydi..Hala milyonların kalbinde yaşıyor..
Peki ya aradan geçen süre zarfında Berkin’i vuran polislere ne oldu, polise emri verenler nerdeler? Haklarında açılan bir dava var mı? Var olan dava şuan ne aşamada?
Aradan geçen 5 yılda bunları hatırlamakta fayda var. Çünkü Berkin’i unutmamak demek Berkin için adalet istemektir. Berkin’i unutmamak Berkin’in katilleri için ceza istemek demektir…
Berkin Elvan mahkemesindeki son durumu anlamak için Halkın Hukuk Bürosu’nun yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz:

27 Şubat’ta görülen son duruşmada mahkeme sanık polisin tutuklanması talebini reddetmiş, Okmeydan’ında keşif yapılması kararını vermişti.

Okmeydanı’nda keşif yapılacak. Okmeydanı bu yüzden “güvenlik önlemi” bahanesiyle işgal altına alınacak. Emniyet’in Mahkemeye keşif için güvenliği sağlayamayacağını söylemesi de bir olasılık. Her ne olursa olsun açığa çıkmış bir gerçeği yeniden keşfetmesini beklemiyoruz mahkeme heyetinin.

Ancak görülecek olan, bütün delillere rağmen, verilecek Fatih Dalgalı’yı koruyan karardır. Duruşmanın şu güne kadarki gidişatı ve bize bunu göstermektedir.

Berkin Elvan; 15 yaşında yitirdiğimiz çocuğumuz, halkın evladı Berkin Elvan.

Yaşamı ile değil, hastanede bekleme süreci ile ve sonra ölümü ve cenazesi ile sahiplendiğimiz, omuzlara aldığımız Berkin Elvan.

Şimdi de katiline açılan davada hakkını savunduğumuz, davasını sahiplendiğimiz Berkin Elvan.

Aslında O’nun şahsında Van’da, Mardin’de, Nusaybin’de, Diyarbakır’da katledilen yüzlerce çocuğun hesabını sormaktayız. Türkiye’de yargı, bugüne kadar yüzlerce çocuk katliamının katilini cezasız bı- rakmış bir yargıyken üstelik, yine de inatla mahke- melerde hak arıyoruz.

Mahkeme hakkımız olanı vermezse de vermediği, vermeyeceği görülür diyoruz.

Davalar yoluyla tarihe kayıt düşüyoruz. Bilincimize bir çentik atıyoruz.

Henüz Berkin’in katili bir gün bile gözaltında kalmadı; ama Berkin’in adını ananlar, hakkını arayanlar, cenazesine katılanlar yüzlerce yıl hapis cezası aldılar. Daha nice iddianamede suç olarak yazdı ‘O’nun adı. Anasına-babasına cevapsız kalan ne hakaretler edildi? Davanın avukatlarının bir kısmı Berkin Elvan için adalet istemiş oldukları için yargılanıyorlar. Üstelik de tutuklu olarak. Bu yüzden anlatıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz.

DEVLET POLİTİKASININ SORUMLULUĞU BİR TEK POLİSİN ÜZERİNE BIRAKILDI!

Berkin Elvan, 16 Haziran 2013’te, Okmeydanı’ndaki evinin yakınında, hedef alınarak atılan gaz fişeğiyle kafasından vurulmuş ve 11 Mart 2014 tarihinde hayatını kaybetmişti.

Tam 3 yıl boyunca davanın açılması için beklenmiş ve ilk duruşma ancak 6 Nisan 2017 tarihinde görülebilmişti.

Ortaya çıkan görüntüler Berkin’i vuranların biri amir birkaç polis olduğunu, olayda, hepsinin sorumluluğu olduğunu gösteriyor. Ancak yalnızca tetiği çeken polis hakkında ceza isteniyor. Oysa suç kastında ortaklar, icra hareketlerini birlikte tamamlamışlar. Birlikte O’nu sokak ortasında bırakmışlar ve devamında suçu ve suçluyu gizlemekte de ortak davranmışlardır.

Avukatlar daha ilk duruşmadan itibaren sanığın İstanbul’a getirilmesini ve diğer zanlılarla birlikte yargılanmasını talep etti fakat bu talep hiçbir aşamada dikkate alınmadı.

İKTİDAR DAVA AÇMAYI SÜRÜNCEMEDE BIRAKTI, MAHKEME ŞİMDİDEN KARARINI BELLİ EDİYOR!

Hazırlanan iddianamede polis memuru Fatih Dalgalı’nın “olası kastla adam öldürmek” suçundan müebbet hapisle cezalandırılması talep ediliyor. Müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan birinin tutuksuz yargılandığı çok ender görülür. Berkin Elvan’ı öldürmekten sanık polis memuru ise bırakın tutuklanmayı 1 gün bile gözaltında kalmadı. Üstüne üstlük bir de daha ağır silahlarla donatıldı, maaşı arttırıldı ve Van’a gönderildi.

Sanık tutuksuz yargılanıyor ve hem aile hem de avukatlar her duruşmada tutuklama talep ediyorlar. Ve mahkeme her defasında sanığın tutuklanmasına ilişkin talebi; dosyadaki delil durumu, sanığın duruş- maları takip etmiş olması, yaptığı görev itibariyle kaçma şüphesinin bulunmaması gibi gerekçeler öne sürerek red kararı veriyor.

Oysa delil durumu ısrarla ve kesine yakın bir şekilde sanığı gösteriyordu. Türkiye’de bir çok ceza davası aynı deliller ile süratle mahkûmiyet verilerek karara bağlanıyor. Başkaları için mevcut delil durumu denilerek tutuklama kararı verilirken, sanık polis için mevcut delil durumu tutuklanmama gerekçesi olarak sunuluyor.

Sanık polis, İçişleri Bakanlığı’nın Emniyet Müdürlüğü kadrosunda olduğu halde ve sıralı amirlerinin de bu suçta sorumluluğu bulunduğu halde delilleri toplamak görevi emniyete verildi. O da bu görevi delilleri toplamayarak, mahkemenin istediği bilgileri de göndermeyerek yerine getirdi.

Uzun süre elindeki bilgileri mahkeme ile paylaşmayarak üç yıldır davanın başlamasına engel olan bir kurumun mensubu olarak delil karartma şüphesi en yüksek olan kişi değil midir?

Hiç samimi davranmamış, maddi gerçeğin açığa çıkarılmasına yardımcı olmamış bir sanıktan söz ediyoruz. Önce olay yerine hiç gitmediğini söyleyen bir sanık düşünün.

Cep telefonunun Okmeydanı’ndaki Petek Market’in önünden sinyal vermesinin ardından ifade değiştiren bir sanık karşımızdaki. Elbette bir sanık suçtan kurtulmak için yalan söyleyebilir; ancak böylesi bir sanık tutuksuz gezemez. Boy boy görün- tülerine, video kayıtlarının tüm televizyonlardan yayınlanmasına rağmen bunca zaman kendisini sak- lamış, iş yargılama safhasına gelince de mahkemeye hiç yardımcı olmamış bir sanığı tutuksuz yargılamak, davanın sonunda polisin cezalandırılmaya- cağı anlamına gelir.

JANDARMANIN GÖRDÜĞÜNÜ NE TRT NE TÜBİTAK NE DE EMNİYET GÖRMÜYOR!

Mahkeme, olay günü çekilen TOMA görüntüleri- nin iyileştirilmesi için TRT’ye gönderdi. Ancak TRT’nin cevabı boşuna beklendi. Meğer mahkeme yanlış biliyormuş. Meğer TRT’nin uzman bilirkişisi yokmuş!

Bunun üzerine dosya TÜBİTAK’a gönderildi ve 10 ile 32. sayfa arasında fotoğrafların iyileştirilmesinin aksine fotoğraftaki kişileri tanınmaz hale getirdiği görüldü.

Ulusal Kriminal Büro adındaki özel bilirkişinin tespit edebildiğini Adli Tıp tespit edemiyor. Yüzlerce dosyada mahkûmiyet kanıtı olan video kayıtlarına rağmen adli tıp “Biz sanığı tespit edemeyiz” diyebilmiştir.

Buna karşılık İstanbul Jandarma Kriminal laboratuvarına gönderilen görüntülere ilişkin hazırlanan raporda “Görüntülerdeki kişinin yüzde 70’in üzerinde sanık polis Fatih Dalgalı olduğu” tespit edildi.

SANIK POLİS BERAAT ETTİRİLMEK İSTENİYOR!

Öldürme olayı ile bir ilgisi bulunmamasına rağmen Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde olaya müdahale eden sağlık görevlilerinin tanık olarak dinlenmek istenmeleri bile, tek başına sanığı kurtarmak için bir hamledir.

Davada tanık olarak dinlenen polisler sanık olma şüphesi taşıdıkları için kendilerini hem kendilerini hem de sanığı koruma eğiliminde oldular. “Bilmiyorum, görmedim” şeklinde konuşarak olayı aydınlatmayı reddettiler. Bazı polisler fotoğraflardan Fatih Dalgalı’yı seçemediğini söylerken bazıları ise benzediğini söyledi. Bütün bunlar olurken mahkeme sanığın mahkeme huzuruna getirilmesini değil SEGBİS ile hazır edilmesini istiyordu.

ÜYE HAKİM GÜLE GÜLE KEŞİF KARARI VERDİ!

Şimdi geldik mahkemenin müstakbel kararı hakkında bizleri fikir sahibi yapan son olaya. Son duruş- manın görüldüğü 27 Şubat 2019’da, hem aileyi hem de avukatları rahatsız eden bir olay yaşandı.

Hem ülkenin en çok takip edilen dosyası olması hem de bir çocuğun katledilmiş olması sebebiyle tarafların ağır bir duygusal etki altında oldukları böylesi bir dosyada, karar verecek olan hâkimlerden biri duruşmayı izlemek bir yana cep telefonuyla ilgilenip gülüyordu. İnsanlık hali denir belki; fakat öyle bir tavır aldı ki üye hakim utanma sıkılma belirtisi göstermedi.

Yargılama yaptığı olayın ağırlığını duyumsamayan, pür dikkat duruşmaya odaklanması gerekirken başka işlerle uğraşan hakim, avukatlar tarafından uyarıldığında mahçup olmak yerine saldırıya geçti ve avukatları suçladı, tehdit etti.

Avukatlar keşif yapılmasını talep ettiler. Mahkeme bu talebi kabul etti. Fakat avukatların keşiften umdukları fayda ile mahkemenin umduğu fayda aynı değildir.

Mahkeme bugüne kadarki tavırlarından belli etmiştir ki, gittiği yerde Fatih Dalgalı’yı beraat ettirmek için delil arayacak.

Bir yanda Berkin Elvan’ın cansız bedeni, otopsi raporu, görgü tanıkları ve kamera kayıtlarının gösterdiği bir gerçek var: Sanık Fatih Dalgalı, zet silahı ile doğrudan atış yapmıştır.

HTS kayıtlarının ortaya koyduğu bir gerçek daha var ki o da; sanık polisin yalan söylediğidir.

Olay açıktır. Bakalım mahkeme heyeti olay yerine gittiğinde bu gerçekleri keşfedebilecek mi?

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.