1 ağustos günü bir eylem çağrısı yapıldı Belçika’nın Liege şehrinde. Eylemin amacı bir mültecinin kendisini yakması ile ilgili idi.
Gerçek Haber Ajansı olarak biz de oradaydık. Hem protestoya katılmak, hem ne olup bittiğini öğrenmek hem de habercilik adına orada olmalıydık.
Muhabirimiz ilginç bir durum ile karşılaştı: Konu ile ilgili hiç kimsenin bir bilgisi yoktu.
Kendini yakan kimdi?
Hangi milliyettendi?
Neden yakmıştı?
Ölmüş müydü yoksa sağ mıydı?
Hiç kimse bilmiyordu. Yani haberciliğin 5N 1K sorularından sadece nerede ve ne zaman sorularına cevap bulabilmişti. Onun dışında hiç kimse hiç bir konuda bilgi sabibi değildi. Mahkeme binasında kendini yakmıştı ve 31 temmuz günü yapmıştı bunu. 48 yaşında biri! (avukatı müvekkilinin basına yansıtılmayı isteyip istemeyeceğini bilmediğinden bilgi vermemiş)
Fakat bilginin bu kadar eksik olduğu bir konu ile ilgili eyleme nasıl olurdu da bu kadar katılım olabilirdi? 200’ü aşkın insan kalabalığı mahkemenin önünde birikmişti. Sadece bir çağrı ile bu kadar insanın toplanması pek karşılaşılan bir şey değildir.
Bir insanın kendini yakmasının etkisi vardır elbette. Bu eylemi yapanın bir mülteci olmasının da büyük bir rolü vardır muhakkak. Ancak en önemlisi ve bizce görülmesi gereken nokta; oraya gelenlerin tamamı bu eylemin, yani bir insanın kendini yakmasının sorumlusunun Belçika devleti olduğu fikrinde olması.
Olayın duyulması ile Belçika’nın ilericileri hemen eylem yapma kararı alıyor. Örnek bir refleks sergileyerek, “olay nedir, kimdir, neyin nesidir” gibi soruların cevabını dahi beklemeksizin eylem koyuyorlar yaşanan olayın hemen ertesi günü. Gerçekten de bu soruların cevabının hiç önemi kalmıyor şu gerçek ortayken: Belçika devletinin ya da daha geniş anlamıyla emperyalizmin göçmen politikasının sonucu yaşanmıştı bu intihar girişimi ve ne olursa olsun protesto edilmeliydi. Hemen hem de. Unutulmasına izin vermeden. Öyle de yaptılar.
Evet bir mülteci,
2017 yılında oturum hakkı verilmemiş, o günden sonra sürdürdüğü hukuki süreç sonlandığını öğrenmiş. Umutları ölmüş. O da umudunun tükendiği yerde kendi canına kıymak istemiş. Hem de en acı verici bir şekilde; kendini yakarak. (Bu konu ile ilgili elimizde olan bilgi bunla sınırlı)
Mültecilerin kendisini yakması ile ilgili haberlerin çoğaldığı günlerdeyiz. İnsanlar çeşitli sebeplerden dolayı ülkelerini terketmek zorunda kalıyor ki bu sebeplerin tamamına yakını emperyalizmin yarattığı sorunlardır. Halkların kendi ülkelerinde yaşama koşullarını yok eden emperyalizmdir. Göçün sorumlusudurlar. Es kaza yollarda, okyanuslarda ölmeden bir emperyalist ülkeye ulaşmayı başaranların büyük çoğunluğu da umduğunu bulamıyor. Tüm umudunu bir emperyalist ülkeye atıp yeni bir hayat kurmaya bağlayan mülteci ise bu umudu da elinden alındığında bu tür acı olaylar yaşanıyor.