Av. Aytaç Ünsal’dan mektup:
tarih: Nisan 16, 2020
5 Nisan tarihinin bizim için birçok anlamı var. Bu tarihte direnişimizi ölüm orucuna dönüştürüyoruz. 5 Nisan Avukatlar Günü yine halkın avukatlarının günü olacak. 5 Nisan 2006’da büromuzun avukatı, abimiz Av. Behiç Aşçı müvekkillerinin ve halkın uğradığı tecrit saldırısına karşı ölüm orucuna başlamıştı. F Tipi hapishanelerle gelen tecrit saldırısını paramparça eden zafere cübbesiyle katılmıştı. Şimdi alın bandını ondan biz devralıyoruz. Şimdi biz müvekkillerimizi açlığımızla ölümüne savunuyoruz.
5 Nisan aynı zamanda benim doğum günüm. Bu direniş benim için en güzel hediyedir. Böyle bir şey nasıl “güzel” olarak tanımlanabilir diye düşünebilirsiniz. Nazım ustanın alıntısıyla anlatmak istiyorum: “Dünyayı, insanlar, memleketimi, yurdumu, insanlarımı düşünüyorum. Onlar için bugün en adi, en kepaze bir hadise haline gelen canımı olsun, hayatımı olsun, tehlikeye atamamak imkansızlığı, bu çocukça fakat yegane reel işi becerememek kızgınlığı beni kudurtuyor. Tasavvur edemezsin ne rahat, ne güzel, ne kadar faydalı ölebilirdim.” (Nazım Hikmet-Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar, sy.106). Bu bir mutluluk nedenidir. Halk ve vatan sevgisiyle açıklanabilir ancak. Ne mutlu bize ki bugün hala çöplerden kağıt toplamak zorunda kalan çocuklarımız için, aç çocuklarına dayanamayıp intihar eden insanlarımız, aç ve yoksul milyonlarca halkımız, ölüm orucunda olan müvekkillerimiz için ölebilme irademiz vardır.
Şuan dünyanın en heyecanlı ve en mutlu avukatları biziz. Dünyanın en mutlu insanıyım. 5 Nisan’da doğum günümde ölüm orucuna başlayarak yeniden doğacağım. Bunun hepiniz tarafından böyle bilinmesini isterim. Çünkü ben avukatlık mesleğine kendi kişisel aklım, bireysel yeteneklerim sayesinde başlamadım. Hiçbirimiz böyle avukat olmadık. Aldığımız eğitim, oluşturduğumuz kişilik, öğrendiğimiz bilgiler, sahip olduğumuz haklar sayesinde ulaşabildiğimiz şeylerdir. Ve haklarımızı yüzyıllardır halkımızın emekleri, ödediği bedeller sayesinde kullanabiliyoruz. Bu nedenle avukat olabildiysek halkımız ve vatanımız sayesindedir. Bu gerçekliktir. Ve bu meslekleri eline almış her aydın bu yanıyla halka ve vatana borçludur. Ben de borçluyum. Ödediğimiz hiçbir bedel bir fedakarlık değildir. Yapmamız gereken bir görevdir. Vatanımıza emek harcamak bu borcu nispeten ödememizi sağlayacaktır. Fakat hala toprağa düştüğüm esnada avucumun içine vatan toprağını alıp, vatanımıza, büyük evimize daha fazla emek harcayamadığım, daha fazlasını yapamadığım için Anadolu’dan özür dileyeceğim. Hepimiz bunu düşünmeliyiz. Bu toprakları kanlarıyla bizlere bırakanların emeklerine karşı biz ne yapıyoruz? Halkımızın acı içinde kıvranmasına karşı biz ne yapıyoruz? Ben emek harcayabilmenin onuru ve gururuyla doluyum.
Ölüm orucuyla 5 Nisan’da yeniden doğacağım. Ve unutmayın adalet için mücadelemizde, duruşmalarda, karakollarda, hapishanelerde halkı savunmanızda, bir haksızlık gördüğünüzde yüreğinize dolan öfkede, iyiyi, doğruyu, güzeli yaşadığınızda gönlünüzdeki rahatlıkta, vefanın koparılmaz bağlılığında, sevginin gücüyle çiçek gibi açan yüreklerde, halka yaşatılanlar karşısında dökülen yaşta, neşeyle atılan kahkahalarda, halk ve vatan sevgisinde, halka düşman olanlara duyulan kinde, Bağımsız Türkiye kurma azminde yeniden yeniden doğacağım. Şimdi fiziken tecrit hücresinde olsam da hepinizin yanındayım. Tüm bu koşullara rağmen inançla, umutla, azimle bir adalet savaşı vereceğiz! 5 Nisan’da çektiğimiz adalet kılıcı tüm adaletsizlikleri gümbür gümbür sarsacak! Hep birlikte mücadele ederek zaferi biz kazanacağız! Sizleri çok seviyorum.
Kendinize iyi bakın!
Av. Aytaç Ünsal – Burhaniye T Tipi Hapishanesi