Gökhan Yıldırım bir ölüm orucu direnişi.
Bedenini açlığa yatırarak hak arıyor.
Ucunda ölümün de ihtimal dahilinde olduğu ciddi bir direniş hayata geçiriyor.
Bir insanın canını feda etmeyi de göze alabileceği şekilde bir direnişe başlamasının sebebi uğradığı haksızlığın büyüklüğüdür.
Bedenini ölüme yatıran insanların ailesi, akrabaları, sevenleri, dostlarını çoğu zaman akıllara getirilmez. Genelde herkes sadece direnenin çektiği acılar üzerinden direnişi hisseder.
Direnişin bir de bu boyutu var. Yakınlarının çektiği acı da öyle herkesin dayanabileceği türden değildir oysa ki.
Bugün Gökhan Yıldırım’ın abisi Ankara’da işkenceyle gözaltına alınırken yeğeni, yani gözaltına alınan abisinin kızı da hapishanede amcasını ziyaret etti.
Bir çocuğun bu yaşta herhangi biri için adalet istemek zorunda kalması bile ülkemizdeki faşizmin adaletsizliğin boyutunu görmek için yeterlidir.
Eriyen bedenini görüp, amcasının direncini, dirayetini, kararlılığını kuşanması da aynı şekilde, uğranan haksızlığın büyüklüğündendir. Faşizmin adaletsizliği zulmünün büyüklüğü çocuklarımızı erken büyütüyor. Defne Yıldırım’ın ağzından dökülen her kelime amcasının moralinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Amcasının hücre hücre erimesinin üzüntüsünü amcasından aldığı moralle eziyor…
Milyonların talebi için direniyorlar Gökhan Yıldırım ve Sibel Balaç evet.
Ancak sadece Defne’nin mutlu olması için de olsa bu direnişin sahiplenilmesi gerekmez mi?