Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı (Bundesverfassungsschutz), 19 Şubat 2020’de Hanau’da 4’ü Türkiyeli, 9 yabancının katledildiği “Hanau Katliamı”yla ilgili raporunu açıkladı.
Ve şaşılacak şey; Anayasayı Koruma Örgütü Hanau Katliamı için “Irkçı ve yabancı düşmanı bir saldırıdır” raporunu verdi.
Tobias Rathjen adlı 43 yaşındaki ırkçı katilin cinayetlerden sonra annesini de öldürdüğü belirtilen raporda, katilin ırkçı kimliği ile ilgili şu ifade kullanılıyor:
“Katil, tüm Alman halkına mesaj diye çeşitli videolar ve itiraf mektupları bıraktı. Buradaki ifadeler, hem psikolojik bir rahatsızlığa hem de aşırı sağcı dünya görüşüne işaret ediyordu” denildi.
Tobias Rathjen’in, “göçmen kökenlileri hedef almasının aşırı sağcı ve yabancı düşmanı olduğunu getirdi”, katilin “ırkçı ve yabancı düşmanı motivasyonuyla“ hareket ettiği vurgulanıyor.
Raporda ayrıca Alman ırkçı partilerinin Hanau katliamı karşısındaki tavırlarına da kısaca yer verilerek, “Alman aşırı sağının ise olaydan sonra “sadece psikolojik rahatsızlığı” ön plana çıkardığı” belirtildi.
NEDEN “ŞAŞILACAK ŞEY” DİYORUZ?
Çünkü Anayasayı Koruma Teşkilatı, başta NSU cinayetleri olmak üzere, bir çok ırkçı cinayet ve saldırnın üstünü örten, saldırıları başka gerekçelerle açıklayan ve gerçekleri çarpıtan bir kurumdur.
Örneğin, Köln’de ırkçı NSU çetesi tarafından kahveler bombalandığında, gerçeği bildikleri halde, hatta bombalayanı bildikleri halde, bunu “yunan-türk mafyasının çatışması” olarak açıklamışlardı.
Başka Türkiyeliler NSU tarafından katledildiğinde, kimisini “uyuşturucu meselesi”, kimisini “ailevi hesaplaşma olabilir” gibi gerekçelerle açıklamış ve saldırının ırkçı niteliğini örtbas etmişlerdi.
İşte bu nedenle, Anayasayı Koruma Örgütü’nün Hanau raporu “şaşkınlık verici”.
Anlaşılan o ki, bu kez mızrak çuvala sığmamıştır.
Fakat tabii şaşkınlık verici olan bir başka yan; katilin katliam yapacağınrı adoeta ilan etmesine rağmen, bunun önlenmemiş olmasıdır.
ÖNLENEMEMİŞ değil ÖNLENMEMİŞ olmasından sözediyoruz.
Çünkü gerçek bu.
