Bölüm 3: “TALEPLERİMİZ TABUL EDİLMEDEN TEDAVİ KABUL ETMİYORUZ!”
Süresiz Açlık grevinin bugün itibarıyla 198. Gününde olan Sercan Ahmet Arslan’ın ailesiyle görüşme kayıtlarını yayınlamaya devam ediyoruz.
***
Sercan Ahmet Arslan: Dün şey geldi. Sivil izleme kurulu var. Hapishanelerin sivil izleme kurulu var. İzmir 2 No’lu sivil izleme kurulundan geldiler işte. Öyle taleplerimizden bahsettik. Rapor tutacaklar bunlar. Bunlar şey değil yani çok. Çözecek olan kurumlar falan değil. Zaten söylüyorlar yani bunlar bir şey değiliz. Bakanlığın bürokratı değiliz veya memur değiliz. … Sistemin aksayan şeylerini dinleyip rapor edip, onu işte ilgili yetkili bakanlığa, hapishaneler müdürlüğüne iletiyorlar. …. Ondan başka yeni bir şey yok.
Ailesi: Mulla ne yapıyor, iyi mi?
Sercan Ahmet Arslan: İyi Mulla abi de işte. Rahatsızlıklar aynı. ,Denge bozukluğu oluyor. İşte biraz daha çabuk yoruluyoruz artık. Ağız içi yaralar.
Yüzümdeki yara benim biraz azaldı. Biraz iyileşti. Ondan sonra işte. O tür ağrılar var işte.
Ailesi: Gözündeki ağrılar geçti mi? Yaralar geçti mi?
Sercan Ahmet Arslan: Geçti işte. Biraz o. Yine şey var. Kuru kabuk halinde biraz kaldı. Oturuyor. O da yavaş yavaş geçiyor herhalde. Krem sürüyorum işte. Yavaş yavaş yavaş azaldı.
Ailesi: Seni doktora götürdüler mi cezaevindekiler?
Sercan Ahmet Arslan: Ne için götürecek beni doktora anlamadım.
Hapishanedeki doktora normal muayene oldum. Başka bir yere zaten biz gitmiyoruz. Onlar sevk ettiler; ben dedim, “Açlık grevinde olduğumuz için tedavi- muayene kabul etmiyoruz.”
Ben sadece yüzündeki yara için bir krem falan bir şey lazım falan diye. Öyle çıktım. Onu konuştum.
Yani sadece yüzümdeki şeyi konuştum. Çünkü şişiyordu aynı zamanda. …
Hastanede zaten şeyi (tedaviyi) kabul etmiyoruz. Onun dışında da şeyler geliyor. İşte kaldığımız hücrenin kapısına kadar geliyorlar doktorlar. Dışarıdan işte bu il sağlık müdürlüğü yönlendiriyor.
Açlık grevinde olduğumuz için, günler de ilerlediği için muayene etmeyi istiyorlar. Biz de zaten taleplerimiz kabul etmeden muayene tedavi kabul etmediğimizi söylüyoruz. Taleplerimiz kabul edildikten sonra ancak o zaman işte muayene, tedavi olacağız.
Yoksa böyle zaten açlık grevine devam edeceğiz. Muayene tedavi olmanın falan bir anlamı da yok. O yüzden ifade ediyoruz o şekilde. Onları da gönderiyoruz öyle.
(…)

“HAPİSHANELERLE İLGİLİ MÜCADELELER, DEMOKRASİ MÜCADELESİNDEN ZATEN AYRILAMAZ!”
hapishanelerdeki koşullarla ilgili mücadeleler demokrasi mücadelesinden zaten ayrılamaz.
Sercan Ahmet Arslan: Sosyal medyada arkadaşlarla falan duyurun. Anladın mı? Onun dışında işte yani gidip işte en çok ulaşacağınız insanlar nerede? En çok işte basında vekiller, vekillerle falan görüşün yani.
Ailesi: Görüşeceğiz.
… Onlar da aynı şekilde o cezaevlerine giriyor. İmamoğlu aynı şekilde girdi. Neydi o?
Sercan Ahmet Arslan: Tamam, onları Silivri’ye falan götürdüler. En son Tekirdağ Çorlu’ya götürdüler. Ama genel olarak baktığımda mesela ben televizyonda şu ana kadar bu hapishanelerin, yani bizim Kuyu Tipi dediğimiz bunların resmi ismiyle Yüksek Güvenlik falan denilen hapishaneler üzerine bir yorum veya bir teşhir veya buna karşı bir mücadele geliştirme çabası yok. Oysaki insan hakları, bak insan hakları diyoruz. Ben kendi aldığım cezadan bahsettim ama aldığı cezanın miktarı ne olursa olsun yani burası ağırlaştırmış müebbetler için de, başka insanlar için de koşullar insani olmayan koşullar.
Genel olarak da zaten hapisteler mücadelesi, hapishanelerdeki halk mücadeleleri veya hapishanelerdeki koşullarla ilgili mücadeleler demokrasi mücadelesinden zaten ayrılamaz.
Yani bakalım dünyada demokrasinin kurulduğu işte 1789’de Fransız ihtilali olmuş. Demek modern anlamdaki, bugün kullandığımız anlamdaki demokrasinin, temsili demokrasinin ifade edildiği, ilk kurumsal olarak yerleştirildiği dönem 1789 Fransız devriminde bakıyorsa ki devrim hareketinin ilk yöneldiği, orada kitlelerin ilk yöneldiği yerlerden bir tanesi hapishaneler. Niye? Çünkü o topluma, o halka öncülük edecek insanların kapatıldığı yerler hapishaneler.
İlk resmi hatırlayın Fransız devriminde, Fransız bayrağını taşıyan, işte o özgürlüğü temsil eden kadın figürü. Arka planda Bastille kalesi denilen yer var. Bastille var. Fransızca zindan demek.
E zaten bunu anlamak için, bunu görmek için, çok tarih falan bilmeye de gerek yok. Hapishaneler, herkes ilgilendirdiği için, demokrasi mücadelesi aynı zamanda hapishanelerde de mücadele etmek anlamına geldiğini görmek için, yani daha ne olması gerekir ki? Daha ne olmasını bekliyoruz ki?
Bunu mesela işte muhalefet kesimlerine özellikle sormak gerekiyor.
- Bitti –