Burjuvazi diplomaside gizliliği sever. Çünkü…
Çünkü aslında tüm görüşmeleri, kararları, politikaları, halka karşıdır.
Bu nedenle halka o diplomasının gerçek yüzünü anlatmazlar, göstermezler.
Basına, halka açıklamalarda gerçeğin onda birini bile bulamazsınız.
6 Nisan’da Avrupa Birliği’nin en üst düzeydeki iki yöneticisi, Türkiye’ye gelip Tayyip Erdoğan’la görüştüler.
Ne görüştükleri anlaşılmadı.
GHA’nın bu görüşmeye ilişkin haberinde de görüleceği gibi, görüşmenin gündemi üzerine genel geçer başlıklardan oluşan açıklamalar yapıldı.
Görüşme sonrası da iki taraftan da “memnuniyet” belirten açıklamalar yapıldı.
Fakat asıl memnun olunan neydi? Bu da muğlak kaldı.
Bu görüşmenin özü şudur;
ağırlıklı olarak göç ve Akdeniz politikaları ve bazı ticari düzenlemeler konusunda Avrupa Birliği’nin bazı istekleri AKP tarafından kabul edilmiş, buna karşılık da emperyalist Avrupa Birliği, faşist AKP’nin halen sürdürdüğü baskı ve terörü meşrulaştıran bir sahiplenme sergilemiştir.
Türkiye’deki Tek “Utanç Verici” Konu!!!
Görüşmeden dışarıya konuşulan konulardan çok “koltuk krizi” yansıdı.
Cumhurbaşkanlığındaki görüşmede, emperyalist AB heyetinin kadın üyesine koltuk verilmemesi tartışmalara yol açtı.
AB cenahından bu konuda “sert” eleştiriler geldi.
Mesela basında yeralan bir haberde şu belirtiliyordu:
“Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile birlikte Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde karşılaştığı muamele Brüksel’in yanı sıra Avrupalı siyasetçiler tarafından eleştirildi.”
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’ın Ankara’daki görüşme sırasında kanapeye oturmak zorunda kalmasını Avrupalı siyaasetçiler de eleştirdi.
Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat grubun başkanı Iratxe Garcia, bunun “utanç verici” olduğunu dile getirdi.
ANLAŞILAN Avrupa sosyal demokratlarına göre Türkiye’de en “utanç verici” konu bu.
Yine basına yansıyan “koltuk krizi” haberlerinden devam edelim:
“AP’nin liberal milletvekillerinden Sophie in ‘t Veld ise, yaşanan olayın “tesadüf değil, kasıt olduğunu” ifade ederek, Charles Michel’in, Ursula von der Leyen’e gösterilen bu tavrı protesto etmemesini eleştirdi.”
ANLAŞILAN Avrupa liberallerine göre de Türkiye’de proteste edilmesi gereken tek konu bu.
AB’yi Destekleyen, AKP’ye “Havet” Diyen Sol Nerede?
AKP iktidarının ilk döneminde “AB ilerleme sürecini devam ettirdiği sürece AKP’yi destekliyoruz” diyen solcular vardı.
Sosyalistlik, devrimcilik adına AB üyeliğini savunanlar vardı.
AB üyeliğinin Türkiye’yi demokratikleştireceğini düşünen aydınlar ve kendine sol sosyalist diyen örgütler vardı.
Emperyalizmin artık eski emperyalizm olmadığnıın teorisini yapan liderler ve “teorisyenler” vardı.
Solculuk, sosyalistlik adına, AB emperyalistlerinin ve işbirlikçi AKP’nin “Kürt açılımı”nı, “Alevi açılımı”nı destekleyip bu manevralara ortak olanlar vardı.
İmralı görüşmeleri, Doılmabahce mutabakatları diyerek, AKP’nin demokratlığını övenler vardı.
Bunlar bugün acaba bir özeleştiri yapıyorlar mı?
Bizim bildiğimiz bir özeleştiri yok bu kesimlerden.
Eğer AKP iktidarını kısa sürede güçlendirebildiyse, bunda yukarıda saydığımız bu kesimlerin AKP’ye payanda olmasının büyük payı vardır.
Görülüyor ki, bunu görmekten, bunun muhasebesini yapmaktan uzaklar.
Ama şurası kesindir;
Solculuk, sosyalistlik, devrimcilik adına AB üyeliğini destekleyenler, “havet”çiler, barışçılar, BU HALKA, BU TOPRAKLARA büyük bir ÖZÜR borçludurlar.