7 Kasım’da Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta toplanan 34. Arap Ulusal Konferansı’nda bir çok direniş örgütünün önderleri, temsilcileri önemli konuşmalar yaptılar. FHKC Genel Sek. Yrd. Cemil Mezher de konferansa bizzat katılarak konuşma yapan liderlerden biriydi. Mezher konuşmasında “Vahşete ve soykırıma verilecek cevap teslimiyet değil, daha büyük bir direniştir.” dedi. Bu konuşmada Mezher “teslim olmayacaklarını… kurtuluşa kadar savaşaçaklarını” bir kez daha ilan ederek şunları belirtti:
“Bugün, şehitler ve direniş şehri Beyrut’ta, Filistin’e ve ulusumuzun halklarına yönelik saldırıların yoğunlaştığı ve ulusumuzun kimliğini ve kurtuluş projesini koruma konusundaki ulusal sorumluluğumuzun giderek güçlendiği kritik bir tarihi anda, Arap Ulusal Konferansı’nın 34. oturumunda; her Arap’ın düşmanı olan, olmaya devam eden ve edecek olan siyonist düşmana, savaş suçlularına ve müttefiklerine karşı mücadele ve savaşma sözümüzü yenilemek için bir araya geliyoruz.
Teslim olmayacağımızı ve Filistin’in, tüm Filistin’in kurtuluşuna, siyonist soykırım rejiminin son bulmasına ve savaş suçlularının cezalandırılmasına kadar mücadelenin devam edeceğini ilan ediyoruz. Vahşete ve soykırıma verilecek cevap teslimiyet değil, daha büyük bir kararlılık ve daha büyük bir direniştir.
Soykırım alevlerine ve yaralıların iniltilerine rağmen, Filistin’in mesajı, onurlu toprak Gazze’den, Batı Şeria’dan, işgal altındaki topraklardan ve Kudüs’ten yankılanmaya devam ediyor; yoldaşımız ve liderimiz Ahmed Saadet de dahil olmak üzere kahraman tutsaklarımızın sesini, şehit ailelerinin, yaralıların ve yerinden edilmişlerin -çocukların ve kadınların- çadırlarda ve barınaklarda direnenlerin veya evlerinin enkazına tutunanların seslerini taşıyor.
Konferansımız bugün, işgalcilerin Gazze’de hem halkı hem de altyapıyı hedef alan, Filistin varlığını yok etmeyi ve ulusu bir itaat ve normalleşme girdabına sürüklemeyi amaçlayan bir soykırım savaşı ortasında toplanıyor. Bu, düşmanın işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin varlığını tasfiye etme, onu izole bölgelere hapsetme ve birleşik bir Filistin siyasi varlığına dair her türlü görüntüyü ortadan kaldırma projesinin zemininde gerçekleşiyor.
Bununla birlikte, Gazze’nin kararlılığı, direniş ve Arap ve uluslararası halkların Filistin’i desteklemek için seferber olması, pusulayı tekrar Filistin’e yönlendirdi ve onu Arap bilincinin merkezine yerleştirerek merkezi davamız haline getirdi.

Savaş henüz bitmedi; zaferin koşulları oluşmadan zafer ilan etmek erken. Halk kararlı ve cesur direnişini sürdürdüğü sürece umutsuzluğa kapılmak ve yenilgiyi kabullenmek kabul edilemez!
Bu millet, direnişi, iradesi, birliği, bütünlüğü ve hayati güçlerini seferber etmesiyle, ABD liderliğindeki saldırgan blokun her türlü Arap direnişini ortadan kaldırma ve tüm bölgeyi boyunduruk altına alma planlarını boşa çıkarabilir.
Arap ulusunu tamamen boyunduruk altına alıp başkentlerini işgal etmeyi hayal eden her sömürgeci saldırganlığa, dostlarımıza da söylediğimiz şu sözü söylüyoruz: Tanklarınız bugün Şam yakınlarında konuşlanmış olabilir, ama biz hala sizinle savaşıyoruz ve bir asırlık direniş ve kararlılıkla Kudüs’te bu tarihi gidişata karşı koyuyoruz.
Kudüs, Gazze, Nablus ve Cenin düşmedi; halkları ve çocukları, iradeleri, fedakarlıkları ve medeni, siyasi ve kültürel dirençleriyle Arapçılık bayrağını yükseltmeye devam ediyor; topraklarına kök salmış bir millet ile kararlılığının kayasına defalarca çarpan işgal harekâtları arasındaki fark ise belirsizliğini koruyor.
Bu süregelen mücadeledeki rolümüzün bir parçası olarak bu dönemdeki misyonumuz; halkın öfkesini, Direniş’in kararlılığını ve Arap halkımızın Filistin, Lübnan ve Yemen’deki cephelerdeki kahramanlığını, Arap ulusal projesini ulusun atan kalbi ve onu parçalanma ve tahakkümden koruyan bir kalkan olarak hak ettiği yere geri döndürecek stratejik bir vizyona ve örgütlü bir kolektif eyleme dönüştürmektir. Bu nedenle, bugün ihtiyaç duyulan şey, şu adımlarla dayanışmadan eyleme, sloganlardan pratik programlara geçiştir:
Tüm Arap güçleriyle birlikte, özünde yeni sömürgeci saldırılara karşı herhangi bir geri çekilme veya teslimiyeti reddetmek ve her türlü direniş biçimine katılma hakkımıza ve görevimize bağlı kalmak, ulusumuzu ve Filistin davası ve halkı tarafından temsil edilen temel kalesini savunmak ve bu görev için tüm enerjileri seferber etmek olan net bir duruş ve eylem programı taahhüdünde bulunuyoruz.
Filistin davasını tasfiye etme yönündeki Amerikan ve sömürgeci planını reddettiğimizi ve tüm Arap güçlerinin bu tutumu dile getirip programlarına dahil etmek, bu tasfiye planlarına karşı koymak ve Filistin halkının haklarını ve haklı davasını savunmak için çabaları koordine etmeye adanmış bir konferans komitesi oluşturma taahhüdünü teyit ediyoruz.
Filistin halkının vesayet altına alınması planlarını reddederek, Gazze’de demografik veya idari değişiklik yapma veya onu diğer Filistin topraklarından ayırma girişimlerini reddeden Filistinli tutumunu benimseyerek, sahada uluslararası hukuku ihlal eden yeni bir gerçeklik yaratma girişimlerine karşı koyacağız.
Arap Birliği, Gazze’ye heyetler göndererek, kurtarma, yardım ve yeniden inşa çalışmalarına da katkıda bulunmak üzere çabalarını tam olarak entegre etmelidir. Arap Birliği’nden bir heyet oluşturulması ve Gazze’de bir saha varlığı bulundurulması fikri araştırılmalıdır. Bu temelde, Gazze’nin kalkınmasını, yeniden inşasını ve refahını desteklemek üzere Arap Gazze Komitesi oluşturulmalı ve en geç gelecek yılın başında Gazze’nin Arap kimliğinin başkenti ilan edilmesi hedeflenmelidir.

Arap ve uluslararası düzeyde birleşik bir hukuk kampanyası başlatılması, savaş suçlarının belgelenmesi ve faillerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde yargılanması için Arap hukuk kuruluşları ve araştırma merkezleriyle eşgüdüm içinde çalışılması çağrısında bulunuyoruz.
Siyonist propagandaya karşı koymak ve Filistin’de adalet konusundaki küresel söylemi yeniden şekillendirmek amacıyla birleşik bir Arap medya cephesinin kurulmasının önemi vurguluyoruz.
Filistinlilerin sahadaki direnişine olan desteği birleştirmek ve yardım ve medya çabalarını koordine etmek için sendikaları, partileri ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren kalıcı bir Arap Koordinasyon Platformu kurulmasının gerekliliği dile getiriyoruz.
Ayrıca, Gazze’ye ve halkının direnişine destek amacıyla bir Arap Kamu Fonu kurulmasının da tartışılmasını öneriyoruz.
Arap Birliği, Filistin ulusal birliğini sağlamak, kapsamlı bir uzlaşıyı teşvik etmek ve Filistin siyaset sahnesini kapsayıcı demokratik ve ulusal temeller üzerinde yeniden düzenlemek için çabalarını sürdürmektedir.
Bu doğrultuda kapsamlı bir ateşkesi sağlamlaştırmak ve ablukayı derhal kaldırmak için her türlü baskıyı uygulamaya devam edecek; işgalin ihlallerine karşı koymak için parlamento güçleri, sendikalar ve STK’larla birlikte çalışacak ve işgalcileri Gazze topraklarından çekilmeye, Batı Şeria’daki ihlallerine son vermeye, tüm kadın ve erkek tutukluları serbest bırakmaya ve uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlamak için tüm platformlarda etkili baskı uygulayacaktır.
Bugünkü çatışma, bir Arap kurtuluş projesi ile bir yerleşimci-sömürgeci proje arasında bir kimlik ve varoluş mücadelesidir. Bu nedenle, çatışmayı kapsamlı bir kurtuluş mücadelesi olarak yeniden tanımlayan, Arap direnişi, bölge halkları ve uluslararası dayanışma hareketi arasındaki koordinasyonu güçlendiren ve normalleşmeyi militan, siyasi, kültürel, medyatik ve ekonomik planlarla karşılayan bir Arap stratejik doktrini inşa edilmelidir.
Arap ulusal projesinin yenilenmesi, ulusal kurtuluşu kalkınma ve toplumsal adaletle birleştiren entelektüel bir yeniden doğuşun yanı sıra, Filistin odaklı ortak bir Arap kültür programının başlatılmasını ve gençlerin bu yeni ulusal projenin formülasyonuna dahil edilmesini gerektirir.
Arap Ulusal Konferansı, sembolik bir varlıktan düşünce ve pratik eylem merkezine dönüşmelidir. Bu da, Genel Sekreterliğin Arap dünyasının dört bir yanından genç enerjiyi ve çeşitli entelektüel uzmanlıkları içerecek şekilde yeniden yapılandırılmasını, dijital bir iletişim ağı kurulmasını ve kararlarının uygulanmasını ve önerilerinin somut eyleme dönüştürülmesini gerektirir.
Sıfırdan değil, uzun bir mücadele ve fedakarlık mirasından başlamalıyız. Ancak bugünün mücadelesi geçmiştekinden daha büyük, sorumluluğu ise daha derin.
Bu oturumu, ulusun özgüvenini yeniden tesis edecek ve enerjilerini Arapçılığın özü, atan kalbi ve onurumuzun ölçüsü olan Filistin etrafında birleştirecek yeni bir örgütlü ulusal eylem aşamasının başlangıç noktası yapalım.
Şan olsun Filistin’e!
Yaşasın Arap ulusu!
Şan olsun Direniş’e!
Arapların birliği, yeniden doğuşa ve kurtuluşa giden yolumuzdur!”