Konfüçyüs’ün bu sözü, yüzyıllar öncesinden
bugüne, en karanlık tecrit hücrelerine, en
derin kuyulara seslenir.
Burada Kuyu: İçinde bulunduğumuz zorluklar,
engeller, imkânsız gibi görünen koşullardır. Güncel kar-
şılığı ise S, Y, R Kuyu Tipi (Yüksek Güvenlikli)
Hapishanelerdir.
İp bizim direncimiz, ip bizim inancımız, iddiamız, sabrımızdır.
İp dayanışmamız, sahiplenmemiz, ip örgütlülüğümüzdür.
İp bizim halk ve vatan sevgimizdir.
Tutsak devrimciler bugün en derin zindanlarda, en
karanlık kuyularda direniş ipini örüyorlar.

Konfüçyüs bize diyor ki; sorun çoğu zaman koşulların kendisi değil, bizim o koşullara karşı sergilediğimiz tavır, geliştirdiğimiz tepki, kullandığımız araç ve yenilmez iradedir. Yani asıl mesele “kuyunun derinliği” değil, bizim direnişimizdir.
DİRENİŞÇİLERİMİZ, TÜRKİYE FAŞİZMİNE DİYOR Kİ;
“YA ZAFER BİZE GELECEK, YA BİZ ZAFERE GİDECEĞİZ!”
Hepimiz biliyoruz; emperyalizmin icadı olan tecrit hücreleri özel bir politikanın sonucu olarak tasarlandı:
S, R, Y Kuyu Tipi Hapishaneler, devrimcileri halktan
koparmak, yalnızlaştırmak ve teslim almak için inşa edildi. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin hesabı açıktı:
Kuyuyu derinleştirdikçe, devrimciler orada boğulacaktı. Kuyunun dibinde yosun tutacaktı!
Çünkü kuyu derindir. Beton duvarlarıyla, demir kapılarıyla, sessizliğiyle ve insanı yalnızlığa mahkûm eden soğukluğuyla derindir. S, Y, R Tipi hücreler böyledir:
bir kuyu gibi, insanı toprağın altına gömülmüşçesine karanlığa hapsetmek için inşa edilmiştir.
Devletin hesabı şudur:
Kuyunun karanlığında KAYBOLSUN, derinliğinde BOĞULSUN, sessizliğinde GÖMÜLSÜN ve yalnızlığında DELİRSİN.
Ama mesele kuyunun derinliği değildir. Mesele,
bizim ipimizin uzunluğudur.
Çünkü ip, irademizdir, inancımızdır.
İp, dayanışmamızdır.
İp, halk sevgisiyle, devrimci inançla ve sınıf kiniyle örülüdür.
İp uzun olduğunda kuyu ne kadar derin olursa olsun, insan o karanlığın dibinde yosun tutmaz, boğulmaz. Tersine, o ipten tutunarak gökyüzünü görür.
Direnciyle ve inancıyla umutsuzlara umut olur.
Bugün tecrit hücrelerindeki devrimci tutsakların
direnişi, Serkan ve Ayberk’in ölüm orucu, işte o ipin
halka ulaşmasıdır.
İnançlarıyla, coşkularıyla, ürettikleriyle ve yarattıklarıyla onlar ipi halkın ellerine kadar
uzatıyorlar. Bize düşen, o ipin ucunu sıkıca tutmaktır.
Çünkü ip uzadıkça kuyu anlamsızlaşır, faşizmin tecridi
boşa çıkar.
Konfüçyüs’ün sözü böylece bugünde yeniden can
bulur: Derin olan tecrit değil, kısa olan dayanışmadır.
Derin olan tutsaklık değil, eksik olan örgütlülüktür.
Bizim ipimiz uzadıkça, bizim inancımız ve irademiz
büyüdükçe, hiçbir kuyu devrimcileri boğamayacaktır.”
(Yukarıdaki yazı, Halk Okulu dergisinin 5 Ekim 2025 tarihli 308’nci sayısından alınmıştır.)