129b davası diye bilinen mahkeme sonlandı. Almanya’nın 202 yıldır, solun, muhaliflerin ve özellikle devrimcilerin başında Demokles’in kılıcı gibi sallandırdığı 129 yasaları geçtiğimiz birkaç on yıldır asıl olarak Türkiyeli devrimcileri hedef alıyor… Almanya’da kurulan mahkemelerde devrimcilerin hapse atılması için “yargılama” piyesi sergilenir her seferinde. Almanya hapishanelerinde Türkiyeli devrimcinin olmadığı tek bir gün yoktur son 40 yıldır. Savunma savcılığın tüm iddialarını çürütse de, tüm suçlamaları geçersizleştirse de O CEZA VERİLECEKTİR. Çünkü mahkeme önceden verilmiş kararın okunması için kurulmuştur…
25 Kasım günü de aynı şey yaşandı. Biraz utangaçca(!) da olsa bu sefer, önceden alınmış karar okundu yine. Aslında utnmazca demek daha doğru olacaktır çünkü iki buçuk yıldır avukatların tüm çalışmaları, tüm uğraşları boşunaydı. Tüm emekler, profesyonelce çalışmalar, ispatlar, tüm iddiaların çürütmeleri, bilirkişi raporları… tüm anlatılanlar mahkeme senatosunun bir kulağından girip diğer kulağından geçmişti. O CEZA VERİLECEKTİ!
Ayrıntılı gerekçeli kararın sonra paylaşılacağı söylenen kararda tutuklu devrimci, Grup Yorum emekçisi İhsan Cibelik’e 4 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Özgül Emre’ye 5 yıl. Serkan Küpeli ise 3 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Serkan Küpeli’nin özellikle uzun süreli tutukluluğu ve çeşitli noktalar göz önünde bulundurularak ve yine bazı şartlar getirilerek tahliyesine karar verildi.
Yukarda bahsettiğimiz utangaçlıkları kararın özet gerekçesini okuduklarında görülüyordu. Tutuklu devrimcilere verdikleri cezaların gerekçelerinde kullanılan ifadelerdan bazıları değil tamamı şunlardı: “delilleniremedik ama”, “somut olarak ispat edilemedi ama”, “tam olarak iddia ispat edilememiş olsa da“, ” görev üstlenip üstlenmediği kesin olarak belirlenemedi“. Bu şekilde somut, hukuki delile ihtiyaç duymaksızın kanaatle örgüte üye haline getirmişti mahkeme. Sonra tutsak devrimcilerin faaliyetlerini suç olarak gösterdiler. Mahkeme heyetinin bahsettiği suçlar şunlardı;
Dernek kurmak, konser komitesinde olmak, cenazeye katılmak, cenazede konuşma yapmak, çeşitli toplantılara katılmak, yürüyüş düzenlemek, eylem tertiplemek… gibi tamamı yasal faaliyetler. Tüm bu fiiller 129b marifetiyle suç haline getirildi.
129b yasası Almanya’nın stratejik çıkarlarına zararlı gördüğü, dernek, örgüt veya partiye üye olanların her türlü etkinliğini suç haline getiriyor. Piknik, çocuk korosu, cenaze gibi akıl ile açıklanamayacak faaliyetler suç 129b’ye göre. Ama alman yargısının bir insanın bir örgüte üye olduğunu ispatlama ihtiyacı yok. Kanaat kullanarak da bir insanı örgüt üyesi ilan edebiliyor. Sonrasında ise cezalar yağdırıyor.
Delil yok,
İspat yok,
Somut veri yok…
Ne var?
Delil olamayacağına yönelik bilirkişi raporlarına rağmen dijital materyaller var, kendilerine çalışan bir düşkünün* ifadeleri var, en genel olarak ise KANAAT VAR.
Evet mahkeme heyeti asıl olarak kanaatler ile cezalar verdi.
Mahkeme başkanının “federal savcılığın görüşlerine katılmak zorundayız” sözü bile mahkemenin iradesizliğinin itirafıydı.
2 buçuk yıldır sürmekte olan dava sonuçlandı.
Mahkeme boyunca yüzlerindeki gülüş hiç eksik olmayan tutsak devrimciler 2 buçuk yıldır yaptıklarının aynısını yapmaya devam ettiler:
ADALETSİZLİĞİ YARGILADILAR…
Hükmü ise tarih verdi.
Özgül Emre verilen cezalardan sonra her fırsatta havaya kaldırdığı eliyle yaptığı zafer işaretini tekrar yaparak “Tarih bizi beraat ettirdi. Pinochetler’i, Hitler’i, Evrenler’i nasıl mahkum edip tarihin çöplüğüne attıysa Erdoğanlar’ı da layık olduğu yere atacaktır.” dedi.
İhsan Cibelik ise “Hiç kimse devrimciliği suç ilan edemez. Devrimcilik onurdur, namustur ve görevdir” dedi.
Mahkeme bitti.
Emperyalizmin mahkemeleri mahkum edildi.
Bir siyasi davanın sonucu daha tarihin hükmüne kaldı.
GHA
*( bu düşkünün mahkemeye getirilmesi ile ilgili tüm talepleri aynı mahkeme kabul etmedi)