Kızıl Ordu, bir tarihtir. Dünya tarihinin akışını değiştiren bir güçtür. 1917’de başlayan uzun iç savaşta ve ardından İkinci Dünya savaşında, kahramanlırlarıyla, şehitleriyle, taktikleriyle, kullandığı silahlarla, tarihin akışını değiştirmiştir.
KIZIL ORDU’NUN KURULUŞU
Sovyet devriminin ilk “silahlı kuvvetler” örgütlenmesi Kızıl Muhafızlar’dır.
Devrimin ilerlemesiyle Halk Komiserleri Kurulu’nun 28 Ocak 1918 tarihli kararnamesi ile Kızıl Ordu kuruldu. İlk askere alınma işlerinin ve Alman işgalcilerine karşı çatışmaların başladığı gün olan 23 Şubat 1918 Kızıl Ordu Günü olarak kabul edildi.
23 Şubat, uzun yıllar, Kızıl Ordu Günü olarak kutlandı. Daha sonra “Sovyet Ordusu Günü” olarak adlandırıldı. (Bu kutlama günümüz Rusya’sında da “Anavatanın Koruyucuları Günü” olarak devam etmektedir.)
İç savaş’ın Kızıl ordusu, trenlerle, eski kamyonlarla, Sovyet ülkeleri arasında mekik dokuyan bir güçtür. Kızıl Ordu, iç savaş yılları boyunca, sadece askeri bir güç de değil, DEVRİMİ uzak ülkelere ve bölgelere taşıyan politik bir güçtür.
KIZIL ORDU’NUN ÖRGÜTLENMESİ
Kızıl ordu, ilk başta rütbe ve işaret sistemi olmayan bir gönüllü ordusuydu. Subaylar demokratik seçimlerle belirleniyordu.
Fakat emperyalizmin devrime karşı saldırılarının iyice artması karşısında, 29 Mayıs 1918 tarihli kararname ile 18-40 yaş arası erkekler için zorunlu askerlik sistemi getirildi.
Kızıl Ordu’da, Çarlık Ordusunda görev almış profesyonal subay ve askerler de vardı. Onların çoğu, daha Çarlık ordusundayken Bolşevikler’e katılmışlardı.
Bolşevikler, her Kızıl Ordu birliğine bir politik komiser (politruk) atadılar. Bu komiserlere eğer birlik komutanı Komünist Parti ilkelerine karşı gelen bir emir verirse, bunu geçersiz kılma hakkı verildi. Politika belirleyiciydi.
Bu alışılmadık yapılanış, zaman zaman sorunlara, uyumsuzluklara yol açsa da, Bolşevikler bunda ısrar ettiler ve bu ısrar; Kızıl Ordu’yu sadece askeri değil, aynı zamanda politik bir güç yaptı.
KIZIL ORDU, AYNI ZAMANDA POLİTİK BİR ÖRGÜTLENMEDİR
Kızıl Ordu’da parti politikaları ve parti örgütlenmesi esastı.
Bunu sağlamanın belirli aşamaları ve araçları vardı.
Birincisi, belirli bir rütbeden itibaren ancak bir parti üyesi komuta seviyesine gelebiliyordu, dolayısıyla parti disiplinine tabiydiler. İkinci olarak en üst düzey askerî liderler, sistematik bir şekilde partinin en üst kademelerine de katılıyordu. Üçüncü olarak da tüm silahlı kuvvetlere dağılmış olan siyasi komiserler ağı ile askerî eylemleri yönlendirebiliyordu.
Kızıl Ordu ve bütün olarak Sovyetler Birliği Silahlı Kuvvetleri, Savunma Bakanlığı’na bağlıydı. Savunma Bakanlığı’nın başında da genellikle Politbüro üyesi bir partili bulunmaktaydı.
1989 yılında bile, tüm silahlı kuvvetler personelinin yüzde 20’yi aşkın bir bölümü parti ya da Komsomol üyesiydi. Bu oran subaylarda yüzde 90’ı aşıyordu.
KIZIL ORDU’DA RÜTBELER
Başlarda Kızıl Ordu’da rütbeler kullanılmadı. Bolşevikler subay kelimesini de kullanmadılar, bunun yerine sadece komutan kelimesi kullanıldı. Apolet ve rütbe kullanımı bırakıldı ve bunların yerine “Tümen Komutanı”, “Kolordu Komutanı” gibi unvanlar kullanıldı.
1935’te rütbe ve unvan sisteminin karışımı olan bir modele geçildi. Tüm değişikliklere rağmen, ordu içinde politik komiserliğin etkisi ve işlevi korundu.
Komutan ve komiserleri eğitmek için bir akademi kuruldu. Rus İç Savaşı sırasında komuta kadrosu Kızıl Ordu Genelkurmay Akademisi’nde eğitildi. 1925 yılında akademi “Frunze Askerî Akademisi” adını aldı. Bu akademiler ileri düzey eğitim ve üst düzey subay yetiştirmek içindi. Normal subaylar yetiştirmek için военная школа adlı fakülteler vardı.
NAZİ ALMANYASI’NIN SALDIRISI VE KIZIL ORDU
1937 yılında Kızıl Ordu’nun mevcudu 1.3 milyon idi. Fakat Nazi Almanyası’nın saldırganlığı, Kızıl Ordu’nun da yeniden örgütlenmesini zorunlu kıldı. Haziran 1941’de Kızıl Ordu’nun mevcudu yaklaşık 4 milyona yaklaştı (3,900,000). Eğitim ve deneyimden yoksun yeni komutanlar için hızlandırılmış eğitim programları uygulandı.
Bu hazırlık, Hitler faşizminin saldırısının durdurulmasında ve sonra karşı taarruzda çok önemli olmuştur.
Tüm emperyalist Avrupa ülkelerini ve Balkanları işgal ederek dünyaya meydan okuyan Hitler faşizmini durduran Kızıl Ordu olmuştur.
Stalingrad’da Nazi ordusunu durduran Kızıl Ordu, sonra karşı saldırıya geçti.
Balkan ülkelerinin Nazi işgalinden kurtarılmasında ve bu ülkelerde halk iktidarlarının kurulmasında da Kızıl Ordu’nun çok büyük rolü olmuştur.
KIZIL ORDU SİLAHLARI
Sovyetler Birliği’nde silah sanayisi asıl olarak Stalin’in 1920 ve 1930’lardaki Sanayi Programı çerçevesinde başlamıştır. II. Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordunun standart piyade silahı Mosin Nagant’tı. 1930-1945 arasında 17 milyonun üstünde Mosin Nagant modeli üretildi. 1943 yılında bu silahın yeni bir dizaynı tasarlandı ve üretildi. 1948’de Mosin Nagant yerine SKS yarı-otomatik tüfek kullanılmaya başlandı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında yeni modeller geliştirildi.
Kızıl Ordu tank teknolojisinde de önemli bir yere sahiptir. T-34, T-62, T-72 ve T-80 dikkate değer tanklarındandır. Hava branşı ise yine meşhur MiG ve Mi serisi uçak ve helikopterlere sahiptir. Ayrıca deniz branşı da denizaltı teknolojisinde ilerlemiştir. Ve yine Sovyet Silahlı Kuvvetlerinin birçok nükleer başlıkta taşıyabilen füze sistemi bulunmaktadır.
SSCB Silahlı Kuvvetleri, SSCB’nin yıkılışına kadar dünyadaki gerek konvansiyonel gerekse nükleer güç anlamında en güçlü ordulardan biri oldu. Dünyanın bütün denizlerinde aynı anda savaşacak güce sahipti. 70’li yıllarda kendi topraklarından bütün NATO ülkelerini vurabilecek güce sahiti. Askerî araçlarda yeni yaklaşımların ve teknolojilerin öncüsüydü.
Dünyanın en az maliyetli silahı AK-47 (Kalaşnikof) de Sovyet Kızıl Ordusu için İkinci Dünya Savaşı sırasında 1944 yılında Mikayil Kalaşnikof tarafından tasarlanmış ve 1947’de tamamen genel piyade tüfeği olarak kullanılmaya başlanmıştır.
LAĞVEDİLDİ AMA TARİHTEN SİLİNMEDİ!
Kızıl Ordu (Sovyet Silahlı Kuvvetleri), Rusya’daki karşı devrimleri takiben Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, 25 Aralık 1993 tarihinde lağvedildi.
Ama Kızıl Ordu, bu lağvedilişle birlikte tarih olmadı. Çünkü Kızıl Ordu, tarihe silinmeyecek şekilde kazınmış bir güçtü.