Hukuk egemen sınıfın yasalaşmış iradesidir.
Yani hukuk egemen sınıfın hizmetindedir. Ülkemizde hukuk sistemi faşizmin hizmetinde olduğunun bir çok örneği bulunuyor. Ancak bu haberdeki örnek üzerinde düşünülmesi gereken bir adaletsizliği gözler önüne seriyor.
Yargıtay’ın iki dosya ile ilgili verdiği kararlarını karşılaştırmanızı istiyoruz.
Birinci dosyada bir uyuşturucu operasyonunda delil toplanırken yasalar ihlal edilmiş.
Ve yargıtay hukuka aykırı elde edildiğinden dolayı delil olarak değerledirilemeyeceğine karar vermiş YARGITAY!
“Adli arama yapma görev ve yetkisi bulunmayan özel güvenlik görevlisince yapılan arama hukuka aykırı olduğundan…” şeklinde başlayıp süren cümle ile gerekçelendirerek hukuku işletmiş yargıtay ve haklarında mahkumiyet kararı verilmiş uyuşturucu kaçakçılarının tahliye olmalarını sağlamış. Kaç kg yada kaç ton yakalattığı önemli değil.
Bir de Sibel Balaç dosyası ile ilgili verilmiş karar var çok kısa zaman önce.
Çok daha bariz bir şekilde hukuku ayaklar altına alarak yapılan aramalar yapılmış. BİR SD KARTI BULUNDUĞU İDDİA EDİLİYOR. ANCAK BU SD KARTIN VARLIĞI DAHİ ŞÜPHELİ.
-Adli arama kararı olmaksızın çıplak arama yapılıyor. Hukuki aykırı bir şekilde arama yapılıyor yani.
-AŞTİ’de bulunan özel güvenlik görevlilerince yapılan arama da hukuka aykırı. Görev ve yetkileri dahilinde değil.
Birinci örnekteki uyuşturucu kaçakçısının tahliye olmasına sebep olan arama yöntemi Sibel Balaç’a aynı şekilde uygulanmasına rağmen uyuşturucu kaçakçısı serbest bırakılırken Sibel Balaç’a verilen cezayı hukuka uygun buluyor aynı Yargıtay.
İşte egemen sınıfın yasalaşmış iradesi.
Uyuşturucunun yaygınlaşması, beyinlerin uyuşturulması düzenin sürmesi için gerekli olduğundan, uyuşturucu kaçakçılarını koruyor en üst mahkeme. Ama aynı mahkeme, aynı hukuksuz aramaya maruz bırakılan bir emekçiyi cezalandırıyor. Çünkü hak arayan, mücadele eden bir öğretmeni, egemenlerin düzeninin sürmesi önündeki en büyük tehlike olarak görüyor yüksek mahkeme.
Üstelik bulduklarını iddia ettikleri SD kart da ortada yok!