Ölüm orucundaki özgür tutsak Gökhan Yıldırım, gazeteci Sedef Kabaş tutuklandığında geçmiş olsun mesajı yazdı. Sedef Kabaş’ın bu mesaja cevabını ve Gökhan Yıldırım’ın bu cevabın ardından yazdığı mektubu paylaşıyoruz.
Sedef KABAŞ: “Bu baskı ve adaletsiz düzenin sona ermesi için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız.”
“Sayın Gökhan Yıldırım,
Öncelikle gecikmeli yanıtım için affına sığınıyorum zira hem bir kitap üzerine çalışıyorum, hem gündemi kısmen de olsa takip etmek için gazeteleri okuyorum, hem savunmamı yazmaya çalışıyorum, hem de sayısız gelen mektuplara yanıt yazıyorum.
Umarım ‘ölüm orucunuz’ bitmiştir, keşke işler bu noktaya kadar gelmese. Bu baskı ve adaletsiz düzenin sona ermesi için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız ama aynı zamanda hayatta da kalmayı başarmalıyız.
‘Yalnız değilsiniz’ demişsiniz, inanın sizler de yalnız değilsiniz. Birbirimizin sesi olarak ve dayanışarak bu karanlık dönemin üstesinden geleceğiz.
Tüm dostlara selam
2 Mart 2022
Sedef Kabaş”
***
Gökhan YILDIRIM: “Bedenimiz kar gibi eriyor. Ama gözler görmüyorsa, kulaklar duymuyorsa, ne yapalım?”
Ölüm Orucu Direnişçisi Gökhan Yıldırım’dan
Gazeteci Sedef Kabaş’a Mektup…
Sayın Sedef Hanım,
Size ilk yazdığımda yeni tutuklanmıştınız ve biz tutsaklar tarafından klasikleşen “geçmiş olsun” mesajımızla dayanışma duygularımızı paylaşmıştım.
Şimdi dışarıdasınız ve biz yine âdeti bozmayalım hem “geçmiş olsun” hem de “gözünüz aydın” diyelim. Çok sevindik özellikle çocuğunuza kavuştuğunuz için.
2 Mart tarihli mektubunuzu, 31 Mart tarihinde aldım. Destek, dayanışma paylaşımlarınız için teşekkür ediyorum. Mektubunuz 1 ayda elime ulaştı. Tabi aradan geçen o 1 ayda canım memleketimiz de ve dünyada pek çok şey değişti. Ama şu bir ayda gelen mektubunuza ilişkin birkaç şey yazmak istiyorum. Sizi biraz zaman yolculuğuna çıkaracağım.
Bundan 2000 küsur yıl önce, İskender yine bu topraklarda seferdeyken, Makedonya’daki kız kardeşi ile sık sık mektuplaşıyormuş. Mektuplar karşılıklı 15 günde bir ulaşıyormuş. Tahmin edeceğiniz gibi, at üzerinde taşınıyor mektuplar.
Dimitrov, Almanya’da Nazilerin elinde ağır koşullarda tutsakken, Sofya’ya yazdığı mektuplar 3 günde ulaşıyor diye Savcılara itiraz dilekçesi yazıyor ve “Böyle bir şey olmaz” diyerek itiraz ediyor. Ki Savcı, Dimitrov’u haklı buluyor ve “gerekeni yapın” talimatı veriyor.
21. yüzyıldayız, gelişen teknoloji, araçlar, olanaklar vs. bunlara girmeyeceğim. Hele PTT’nin talanına hiç girmeyeyim zira yazarak bitiremeyiz. Fakat sadece bu bile bir sorun değil mi?
Kitabınızı yazacak kadar zaman olmadı değil mi? İnsan buna sevinsin mi, üzülsün mü sorusu elbette dışarıda olmanız sevindirici.
Sayın Sedef Hanım, çok şey değişti demiştim lakin değişmeyen şeyler de var. Bunlardan biri açlığımızla sürdürdüğümüz direnişimiz. 100’lü günleri aştık. Önce günler geçti sonra
haftalar, aylar. Ve şimdi mevsimler geçiyor ve biz hala adalet demeye devam ediyoruz.
Üstelik tek de değilim. Bu yolda benimle birlikte yürüyen öğretmen Sibel Balaç var.
Kendisi Zihinsel Engellilere Öğretmenlik yapıyordu. Uğradığı onca haksızlık, mobing, sürgüne karşı çok sevdiği mesleğini bıraktı ama haksızlıklar peşini bırakmadı. En sonunda hiçbir yasada meşru olmayan “Dijital Delil” nedeniyle cezalandırıldı.
Bedenimiz kar gibi eriyor. Hücrelerimin tek tek öldüğünü hissediyorum her geçen gün. Artık geri dönülmez ağır sonuçların yaşanacağı günlere girdik Sedef Hanım. Belki daha da kötü sonuçlar yaşanacak. İnanın bunun olmasını biz de istemiyoruz. Ama ne yapalım, gözler görmüyorsa, kulaklar duymuyorsa, nasıl, kime anlatalım uğradığımız adaletsizlikleri?
Aslında yapılacak şeyi, siz satırlarınızdan yazmışsınız. Evet, dayanışma, birlik bu karanlığı yıkacaktır. “Yalnız değilsiniz” derken haklısınız. Buna yürekten inanarak söylüyorum.
Sedef Hanım, bu yaşadıklarımızı bulunduğunuz yerlerde seslendirirseniz çok sevinirim. Sesimize ses olmanızı istiyoruz.
Size dışardaki yaşamınızda, ailenizle, sevdiklerinizle güzel bir hayat geçirmenizi, atasözlerinin “suç” olmadığı bir hayat dilerim.
Hoşça Kalın
Gökhan Yıldırım