“Gelir dağılımı uçurumu” adı da verilen adaletsizlik, devletin resmi rakamlarında da en açık biçimde ortaya çıkıyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) rakamlarına göre,
Türkiye’de ekim ayı itibarıyla milyonerlerin sayısı 191 bin 916.
Yurt içinde ve dışındaki milyonerlerin toplam sayısı ise 213 bin 990 oldu. Geçen yıl sonunda 180 bin 126 olan milyoner sayısı, 10 ayda 33 bin 864 kişi arttı.
Paralar Milyonerlerin Elinde
Yurt içindeki milyonerlerin toplam mevduatı 1 trilyon 199 milyar 102 milyon liraya yükseldi.
2018 sonunda 1 trilyon 109 milyar 859 milyon lira seviyesinde bulunan milyonerlerin toplam mevduatı, 10 aylık dönemde 179 milyar 920 milyon lira artış kaydetti.
Bir kez daha görlüyor ki, kapitalizmin “para parayı çeker” kuralı işliyor ve milyonerler, daha büyük paraları ellerinde topluyorlar.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), milyonerlerin elindeki servetin cinsini de açıklıyor: Yurt içindeki milyonerlerin mevduatlarının 508 milyar 747 milyon lirası yerel para cinsi, 679 milyar 62 milyon lirası döviz tevdiat hesabı, 11 milyar 293 milyon lirası kıymetli maden depo hesaplarından oluşuyor.
Zenginlik Büyüdükçe Yoksulluk Da Büyür
Bu da kapitalist ekonominin kuralıdır. Eğer bir ülkede, zengin daha zenginleşiyorsa, yoksulluk da BÜYÜYOR VE DERİNLEŞİYOR demektir.
Nitekim açıklanan rakamlar da bunu gösteriyor.
Tüketici Hakları Derneği’nin bu yılın mart ayında yaptığı açıklamaya göre; toplumun yüzde 20’sinden fazlasının (yaklaşık 16.5 milyon kişi) açlık sınırının altında, yüzde 60’dan fazlasının yoksulluk sınırının altında olmak üzere, yüzde 80’den fazlasının (yaklaşık 65 milyon kişi) açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
191 bin milyoner, 65 milyon yoksul;
başka bir deyişle, 191 bin yiyor, 65 milyon bakıyor; kıyamet işte buradan hazırlanıyor.