Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi işçileri, 16 Temmuz’da iki saat iş bıraktılar.
Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi Hastanelerinde çalışan Sağlık-İş üyesi işçiler, sömürücü soyguncu AKP hükümetinin düşük zam dayatmasına karşı iki saat iş bıraktılar.
Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi Hastanesi çalışanları, hastahane içinde gerçekleştirdikleri eylemle de,
sefalet ücretini kabul etmeyeceklerini, vergide adaletsizliğe hayır dediklerini vurguladılar.
“MÜCADELE EDEN KAZANIR!”
9 Eylül Üniversitesi Hastanesi’ndeki eylemdeç bir konuşma yapan Sağlık-İş İzmir Şube Başkanı Özgür Arslan şunları belirtti: “İşçiler 80 bin TL maaş alıyor diyorlar. Bu ay işçilerin cebine giren 37-38 bin TL. Bugün yoksulluk sınırı 84, açlık sınırı 26 bin TL. Ama hükümet bizi açlıkla yoksullukla karşı karşıya bırakmaya çalışıyor. Bu hepimizin sorunu. Mücadele eden kazanır. O yüzden birleşmekten başka çaremiz yok.”.
Eylemde yapılan açıklamada, ayrıca,
her gün kurum önünde iki saatlik iş bırakma eylemi yapılacağı, 17 Temmuz’da tam gün iş bırakılacağı belirtildi.

AKP iktidarının hazırladığı “kamu çerçeve protokolü”ne yönelik bir eylem de ODTÜ’de yapıldı.
ODTÜ işçileri, iş yerini terk etmeme eylemiyle
iktidarın kamu emekçilerini oyalayan tutumunu protesto ettiler.
ODTÜ işçileri, C heykeli önünde sabahladı. Tez-Koop-İş 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Özgen, “Bugün burada geceyi birlikte geçiren her arkadaşımız, emeğine sahip çıkıyor. Birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu burada çok güçlü. Eğer taleplerimiz duyulmazsa 17 Temmuz’da bir günlük iş bırakma eylemine geçeceğiz” dedi.

GHA Haber Yorum:
İş bırakma ve işyerini terketmeme eylemleri, Türk-İş’in toplu sözleşmelere dair eylem planı çerçevesinde gerçekleştirildi.
Ancak emekçiler, onyılların tecrübesiyle bilirler ki; Türk-iş, bu eylem planlarını, daha çok işçiyi oyalama, tepkisini yumuşatma amacıyla yapmaktadır.
Böyle olduğu için de, eylemlerin belli bir noktasında Türk-İş, iktidarın dayattığı sözleşmeleri imzalayıp, emekçileri yine satmaktadır.
Hakkını aramak, iş bırakmak, meydanlara çıkmak, geceleri direnişte olmak, emekçiler için doğrudur, haklıdır, meşrudur.
Ama sendikaların “satış”larına mahkum olmadan direnişleri devam ettirmek, daha da önemlidir. Bu başarılamadığında, “göstermelik eylemler ve işçiyi masada satma” kısır döngüsü devam edip gidecektir.
Çözüm, sendikaları aşan bir direniş çizgisini hayata geçirebilmekte, ve sendikaları aşarak işçi meclislerinde, işci cephesinde örgütlenebilmektedir.