Ankara Sakarya Caddesinde, 16 Şubat günü, TAYAD’ın tutuklu avukatların serbest bırakılması talebiyle her cumartesi yapılan eylemine katılan üniversite öğrencisi Merve Demirel, gözaltına alınırken polisin tacizine maruz kalmıştı.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle, Gerçek Haber Ajansı olarak Merve Demirel’le yaptığımız röportajı yayınlıyoruz
Merhaba sevgili Merve…
Öncelikle Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü “Gerçek Haber Ajansı” olarak kutluyoruz.
Bizler 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde tam olarak sizler gibi direnişçi ve adaletsizliklere karşı teslim olmayan kadınların konuşması gerektiğine inanıyoruz.
Bu yüzden bugün ki röportajımızı seninle gerçekleştirmek istedik.
Bugünün anlam ve öneminden kaynaklı 8 Mart ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz ?
Öncelikle çok teşekkür ederim.
8 Mart kapitalizmin içini boşaltmaya başladığı fakat bizim hafızalarımızda gerçek halini koruması gereken bir gündür. 8 Mart mücadele içinde doğan bir gündür. Kadının direnişçi kimliğini vurgulayan bir gündür. Asla ama asla çiçeklerle hediyelerle kutlanmaz. 8 Mart’ı ve böyle içi boşaltılmaya çalışılan tüm mücadele dolu günleri, kavramları kurtarmak ve onları ait olduğu gibi onurlu yaşamak için çaba harcamalıyız.
Türkiye’de yaşayan kadınların en büyük sorunu sizce nedir?
İkinci sınıf muamele görmesi. Sessizleştirilmeleri.
Mücadeleye katılmaları yönünde önlerine engeller konuyor olması. Güçlü olduklarını unutmuş olmaları.
Bence Türkiye’ de kadın olarak hem öfke duymalı hem özeleştiri yapmalıyız.
Peki, bütün bu sorunların çözümü sizce nedir ?
Bence sorunun çözümü politik bir bilince sahip olmaktan geçiyor.Bu yalnızca teoriyle beslenen bir bilinç olmamalı ama.
Pratik içinde de yoğrulmalı.
Bugün tekrar gözaltına alındınız bizi yaşananlarla ilgili bilgilendirebilir misiniz ?
Evet 8 mart’ta tekrar gözaltına alındım.
Basın açıklaması yapmamıza bile izin vermeden saldırdılar.
Haklılığı kuşanan bizler, haksızlığı ve adaletsizliği dayatanlara karşıydık her zamanki gibi. Öfkelendik ama asla yılgınlık hissetmedik.
Basında büyük yankı bulan polisin size yönelik taciz görüntüleriyle ilgili kısa bir bilgilendirme yapabilir misiniz ? O gün neler yaşandı, neden gözaltına alındınız, taciz karşısında tepkiniz ne oldu ?
O gün TAYAD adına bir basın açıklaması yapıyorduk. Açlıklarının 24. gününde olan (16 Şubat) halkın avukatlarını ve komplolarla tutuklanan devrimci tutsaklara dayatılan haksızlıklara karşı bir açıklamaydı.
Öncelikle belirtmeliyim ki basın açıklaması yasal hakkımızdır ve ana akım medyanın gerçeklere karşı sağırlaşmış tutumu karşısında bizler sokaklarda ve meydanlarda gerçekleri haykırmak için bulunmak mecburiyetindeyiz.
Halkı habersiz bırakmak isteyenlerin politikalarına karşı bir duruştur bu.
Bunun için ordaydım.
Gözaltına alınırken de insanlık onuruna karşı saldırganca bir tutumla karşı karşıya kaldım.
Aklımda zaten hep şu vardı, bizler haklılığı haykırırken saldırılarla karşılaşacaktık bu şüphesizdi ve yine aynı şekilde şüphe götürmeyen diğer bir gerçekte Halkın avukatlarının açlığının,haklılığımızın,yaratılan devrimci değerlerin, karanfil kızılı geleneğin bizim önümüzde bir barikat olduğuydu.Yapılan hiçbir saldırı bedenimden öteye geçemez ve öfkeden başka hiçbir duygu yaratmazdı içimde.Böyle düşündüğüm için nasıl tepki vermem gerekiyorsa onu verdim ve gerçek anlamda verilmesi gereken tepkiyi verdim.Utanmadım.Çünkü doğan utanç kesinlikle bana ait değildi.İnsanlık onuruna saldıranlara aitti.
Hukuki bir süreç başlatıldı mı ? Gelişmeler ne yönde ?
Suç duyurusunu yaptık meseleyi titizlikle inceleyeceklerini ve sürecin umulduğu gibi kısa tutulamayacağını söylediler.
Peki Soylu’nun bu konu hakkında yaptığı açıklama ile ilgili ne düşünüyorsunuz ?
Açıklamaları SÖZDE AÇIKLAMALARDIR. Konuyla hiçbir alakası olmayan, meseleyi terörize etmeye çalışan, anlamsız çırpınışlardır. Dertleri yükselen seslere karşı saldırganca davranmaktan başka bir şey değildir.Tutsunlar köşebaşlarını önemli değil bizler meydanlarda olmaya devam edeceğiz.
Eklemek istediğim bir şey var aslında yapılan bütün açıklamalardan sonra ortaya çok net bir gerçek çıkmıştır o da ; faşizmin kavga için kapımızı çaldığıdır.Dayattığı adaletsizliği ve düşmanca kuşattığı haklarımız yanında bir de arsızca kapımız kavga için çalmaktadır.Faşizme karşı omuz omuza diye bağırmanın ama gerçek anlamda bağırmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Tacize karşı yükselttiğimiz sesleri açlık grevlerine, direnişlere karşı da yükseltmeliyiz.Vicdanımız taciz karşısında bizi sessiz kalmamaya itiyorsa aslında hepsi için ses çıkarmaya itiyordur .Bunu görmeliyiz.