Bugün Türkiye’nin yakın tarihinin en acı olayı olarak gösterilen 17 Ağustos Depremi’nin 20’nci yıldönümü.
1999 yılında 16 Ağustos’u 17 Ağustos’a bağlayan gece meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki yer sarsıntısı, Türkiye tarihinin en büyük ikinci depremi olarak kayıtlara geçti.
Merkez üssü Gölcük olan deprem, Marmara Bölgesi’nin genelinde hissedildi.
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kırılmasıyla meydana gelen deprem, İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da can ve mal kaybına neden oldu.
Onbinlerce insanın hayatını kaybettiği depremde net olarak kaç insanın hayatını kaybettiği hala bilinmiyor. O dönemin iktidarı DSP-MHP-ANAP muhalefeti birleşmiş milletlerden 50.000 ceset torbası isterken, 17 bin 480 kişi ölü, 23 bin 781 kişi yaralı olduğu bilgisini resmi bilgi olarak tarihe kaydetti. Bu rakam bile yaşanan katliamın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Depremden sonra arama kurtarma çalışmalarında yetersiz kalan devlet tüm araçlarını kullanarak halka yaşananın bir “takdir-i ilahi” olduğuna inandırmak istemişti. Halkın cenazeleri kokmasına rağmen “büyük devlet” kurtarma çalışmalarında yetersiz kalmıştı. Halka karşı örgütlenmiş devlet gerçeğini bir kez daha çok açık gözler önüne sermişti 17 ağustos depremi.
(57. hükümet deprem için gerektiği şekilde organize olamazken 19 aralıkta 20 hapishanede katliam yapmak için binlerce, onbinlerce askerini ve polisini, devletin tüm olanaklarını organize etmek konusunda çok hünerli ve “başarılı” idi.)
Ülkemiz bir çok fay hattı üzerinde bulunmakta. Bir deprem ülkesi. Bu gerçek bilinmesine rağmen hiç bir önlem alınmamakta, halkın yaşadığı evler güçlendirilmemekte, olası bir depremde 17 ağustostan daha büyük bir acının yaşanacağı bilim insanları tarafından sıklıkla dile getirilmekte.
Mimar Alev Şahin’in direnişi bugün depremlerden kimin sorumlu olduğunu çok net gösteriyor. Bir beton firmasının su gibi beton dökmesine izin vermemesi üzerine sonradan bir Fetö itirafçısı olduğu ortaya çıkan firmanın sahibinin iftiraları sonucu işinden atıldı Mimar Alev Şahin. Şöyle dile getiriyor; “Beni örgüt sosuna boyama çalışan bu ifadelerden, işten atılma sebebimin, deprem görmüş halkın çıkarına sırtımızı dönmememin, kamu görevimi kötüye kullanmamamın, deprem görmüş halkın binalarına su gibi betonların dökülmesine izin vermememin yattığını gördüm. … Betondan bugün çalan, olası depremde binlerce insanın katilidir“