12 Nasıl geldi, neden geldi, ne yaptı? Bunu özetlemeye çalışalım.

12 Eylül 1980 faşist Cunta lideri Kenan Evren cuntanın “son şansları” olduğunu söylü-

yordu. Cuntayı meşrulaştırmak için temel demagojileri şuydu: Sokaklara“ anarşi ve terör ” hakimdi. Ülke “sağ-sol” diye ikiye bölünmüştü. “Kardeş kardeşi” öldürüyordu.

“Ülke uçurumun eşiğinde” idi.

12 Eylül darbesiyle cuntacılar, güya “sağ-sol” çatışmasına son verdiler.

“Anarşi ve terörü” durdurdular. “Kardeş kavgasını” bitirdiler.

Ve “ülkeyi uçurumun eşiğinden” kurtardılar…

Peki gerçek bu muydu? Kimin son şansıydı bu? 12 Eylül’e kim, neden ihtiyaç duydu? Darbe kime karşı, kimin için yapıldı? Bu soruları cevaplamak için 12 Eylül öncesi gelişmelere kısaca da olsa bakmak gerekir.

Darbe adım adım hazırlandı

Darbeye karşı bir direnişi önlemek ve geniş halk kitlelerinin en azından bir kesiminin desteğini sağ-

lamak için, darbenin meşrulaştırılması gerekiyordu. Kitleler darbenin, “son şans” olduğuna inandırılmalıydı. Darbe planı 12 Eylül 1980’den çok daha önce devreye sokulmuştu.

Cunta, emperyalizm ve oligarşi için kesin bir ihtiyaçtı. Cuntanın başarılı olabilmesi için ise, zemini hazırlanmalıydı. İnsanlar, cuntanın mesela devrim mücadelesini bastırmak için değil, halkın can güvenliği için yapıldığına inandırılmalıydılar.

Mesela ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarları için değil, “huzur ve istikrar” için yapıldığına ikna

12 Eylül 1980 Darbesi'ni ABD Yaptırdı - YouTube

olmalıydılar. “Hazırlık” aslında daha çok bu noktadaydı.

1978 yılında cuntacıların şefi Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, üç kişilik özel

ekibinden “Bu aşamada silahlı kuvvetlerin müdahalesine gerek var mıdır? Varsa böyle bir müda-

halenin temeli ne olabilir ?” (M. Ali Birand) diye bir ön çalışma yapmasını istiyor. Hükümetle yapılan “eşgüdüm toplantılarında ordu sürekli “Bu iş böyle yürümez” şikayetleriyle hükümeti sıkıştırıyor.

’79 Haziran’ında Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin ABD’ye ziyaretleri sıklaşıyor. Genelkurmay’ın 1979’daki 30 Ağustos mesajında darbenin imaları yapılıyor.

Hükümete uyarı mektubu yazmak için 13 Aralık 1979’da toplanan cuntacılar şu sonuca varıyorlar:

“Bırakalım bu politikacılar biraz daha batsın ki, biz müdahale ettiğimiz zaman ne içerde ne dışardan kimse bir şey diyemeyecek duruma girsin. Haklılığımız yüzde yüz biçimde anlaşılmış olsun . “ (M. Ali Birand)

27 Aralık 1979’da hükümete uyarı mektubu verildi.

Darbe tarihi 11 Temmuz 1980 olarak belirlenmişti ancak Demirel hükümeti bu tarihte güvenoyu alınca ertelendi.

Bu arada sağ-sol çatışması, kardeş kavgası, anarşi-terör demagojileri tüm yoğunluğuyla sürüyordu.

Emperyalizmin ve oligarşinin istediği darbeye, meşruluk sağlamak için bu demagoji gerekliydi.

Nihayet, artık “düğmeye” basma vakti gelmişti. Düğmeye basacak yer ise belliydi. Amerika’da bulunan Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya 11 Eylül’de ülkeye döndü ve 12 Eylül 1980’de darbe gerçekleştirildi.

Darbe, emperyalizm ve oligarşinin planıdır

Bugün oligarşi içi çatışmada AKP iktidarı ve AKP’nin sözcülüğüne soyunmuş “eski solcu dönek-

ler” tarafından da 1 Mayıs katliamı, 16 Mart katliamı, Maraş ve Çorum gibi bir çok kitle katliamının 12 Eylül cuntacıları tarafından “darbeye zemin hazırlamak” için yapılmış eylemler olduğu söylenmektedir.

Ancak bunlar söylenirken darbenin asıl nedenlerinden bahsetmiyorlar.

Neden darbeye gerek duyulmuştur?

Aklından zoru mu vardı üç-beş generalin?

AKP iktidarı iktidara geldiğinden bu yana, darbecilerden “hesap soracağız” diyerek halkın 12 Eylül faşizmine karşı olan öfkesini oligarşi içi çatışmada yedeğine almaya çalışıyor. AKP iktidarı

cuntacılardan hesap sormak bir yana 12 Eylül darbesini nedenlerinden, niçinlerinden soyutlayarak tarihin üstünü örtmektedir.

12 Eylül darbesi üç beş generalin kişisel hırsları için değil, emperyalizm ve işbirlikçi oligarşinin çı-karları doğrultusunda yapılmıştır.

Darbe Amerikan emperyalizminin bilgisi ve onayı dahilinde yapılmıştır.

Nitekim 12 Eylül darbesinden bir gün önce Amerikan üslerindeki Amerikalılar sokağa çıkmamaları konusunda uyarıldı. Darbe gerçekleştirildiği gün, Türkiye’den Amerikan konsolosluğundan Amerika aranıyor ve telefonun diğer ucundakine şöyle deniliyordu: “Seninkiler nihayet başardı”.

Telefonun diğer ucunda CIA Türkiye Masası şefi Paul HANZE vardı. Generaller, “CIA’nın adamları” olarak yönetime el koymuşlardı.

Darbe emperyalizm ve oligarşinin çıkarları için yapılmıştır

Darbeciler “ülke uçurumun eşiğinden kurtarıldı” diyorlardı, yalandı.

Elbette kendilerini uçurumun eşiğinde hisseden birileri vardır. Ama o, “ülke” değil, emperyalist tekeller ve işbirlikçileriydi. Darbe bu çıkarların korunması için yapılmıştı. Ülkemizdeki egemen sınıflar, neredeyse cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hep komünizm korkusuyla yaşamıştır. ‘60’ların sonlarından itibaren ise, silahlı mücadeleyle birlikte, devrim, oligarşi için somut

bir tehdide dönüşmüş, korkuları büyümüştür. Korkuları boşuna değildi.

Oligarşi, 12 Mart 1971 muhtırasına, katliamlara rağmen devrim mücadelesini bitirememişti. Amerika Türkiye oligarşisi için “Orta Doğu’daki en güvenilir stratejik ortağım” diyor. Bu 12

Eylül’ün sayesindedir. Darbenin nedeni de budur.

Oligarşinin bu korkusunu darbeden sonraki bir konuşmasında Cunta şefi Kenan Evren

şöyle dile getirmiştir:

“Biz müdahale etmeseydik şimdi burada biz değil onlar olacaktı.”

Bu sözler elbette abartılıydı. Devrimciler henüz iktidarı alabilecek güçte değildi, Fakat oli-

garşi ve emperyalizmin korkusu ciddiydi.

12 Eylül öncesi oligarşinin ekonomik bunalımı hat safhadaydı.

Halkın devrimci muhalefetine rağmen IMF reçetelerinin uygulanma şansı yoktu. Nitekim çok sayıda fabrikada grevler sürmekteydi. IMF’nin dayatmasıyla alınan 24 Ocak Kararları’nın ise bir darbe olmaksızın uygulanma şansı yoktu.

12 Eylül, açık faşizmi kurumsallaştırmıştır

12 Eylül’e ilişkin rakamlar da göstermektedir ki, 12 Eylül darbesi halkın “huzur ve güvenini” sağlamak için yapılmamıştır. Halk için tam bir zulüm olmuştur.

Ancak 12 Eylül faşist cuntasının ülkeye ne getirip götürdüğünü görmek için sadece bu rakamlar çok yetersiz kalır.

12 Eylül bu listenin çok ötesindedir.

Bugün toplumda büyük bir yozlaşmadan bahsediliyorsa kaynağında 12 Eylül vardır.

Toplumda büyük bir apolitiklikten bahsediliyorsa kaynağında 12 Eylül vardır.

Gençlikteki örgütsüzlüğün, yozlaşmanın bu denli büyük olmasının nedeninde 12 Eylül vardır.

Bugün sürekli büyüyen bir açlıktan, işsizlikten, yoksulluktan, gasp edilen haklarımızdan bahsediyorsak bunun da temelinde 12 Eylül vardır.

Bugün ülkemiz Irak’ın, Afganistan’ın işgalinde, Amerika’nın lojistik üssü haline getirilmişse ve ülkemiz emperyalist tekellerin çiftliği haline dönüştürülmüşse bunun temelinde 12 Eylül vardır.

ANAP, DYP, SHP, CHP, MSP, AKP gibi tüm düzen partileri bunları sürdürdüler. 

12 Eylül; ülkemizin emperyalizm

ve işbirlikçi oligarşi için yeniden şekillendirilmesidir

Darbe günü Amerika’ya “seninkiler nihayet başardı” diye haber uçurulmasının anlamı budur. İşbirlikçi tekellerin sendikasının başkanı Halit Narin’e “artık gülme sırası bizde” dedirten ülkenin oligarşi için yeniden şekillendirilmesidir.

12 Eylül’den bugüne işbirlikçi tekellerin sayısı artarak dünyadaki en büyük tekeller sıralamasına girerken, halkın açlık ve yoksulluğu da dünya sıralamasında ön sıralara çıkmaktadır.

Çünkü 12 Eylül faşist cuntası hiç bir zaman darbeci 5 generalin iktidarıyla sınırlı kalmamıştır. 12 Eylül; Anayasasıyla, yasalarıyla, kanun hükmünde kararnameleri ve uygulamalarıyla açık faşizme “ hukukilik” kazandırmıştır.

Devlet 12 Eylül’le baştan ayağa militarize edilmiş, tüm kuruluşlara anayasal organ özelliği kazandırılmış zulüm aygıtı güçlendirilmiştir. 12 Eylül’den bugüne 12 Eylül tüm kurumlarıyla, uygulamalarıyla varlığını sürdürmüştür.

Cuntacılar darbeyi, 12 Eylül öncesinde “anarşi ve terörden” 5 bin kişinin yaşamını yitirdiği demagojisine dayandırıyordu. 12 Eylül’den bugüne bu rakamlar katlanarak büyümüştür. Bugün 5 bin değil, 40 bin kişinin ölümünden bahsediliyor.

Oligarşi halkın mücadelesini engellemek için işkenceleri, infazları, gözaltında kayıpları kat kat artırmıştır.

Devletin hapishanelerde katlettiği tutsakların sayısı 12 Eylül’ü katlamıştır. Hapishanelerin doluluk oranı cunta dönemindeki en yüksek rakamı, kat be kat geçmiştir.

AKP iktidarı Cunta Anayasası’da yapacağı kısmi değişiklikle 12 Eylül Anayasası’nı değiştiriyormuş, cuntacılarla “hesaplaşılacak”mış havası yaratmaya çalışmıştır.

Yalandır, aldatmacadır.

Yapılan değişikliklerle emperyalist tekeller, işbirlikçi oligarşi ve faşist iktidarın ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalan 12 Eylül faşist Anayasa’sı güçlendirilmektir.

12 Eylül’ün yasalarına, uygulamalarına, kurumlarına son verecek olan tek güç halkın kendi iktidarı

için vereceği mücadeledir.

Sosyal ağlarda paylaşın