O yüzden hasta tutsaklar ve hapishanelerde yaşanan adaletsizlikler ile ilgili yapılan eylemler artık açıklamayla sınırlı kalmamalı, özellikle ülkemizin ilerici güçlerinin Sibel Balaç’ın direnişini büyütmesi gerekmektedir. Hapishanelerde süren sessiz imha politikası ile hasta tutsakların katledilmesine dur diyebilmek için Sibel Balaç’ın direnişinin sahiplenilmesi zorunluluktur…
Ülkemiz hapishanelerinde sessiz imha sürüyor. 20 kasım’dan 20 aralık’a 7 tutsak hayatını kaybetti.
Yılda 300 tutsağın ölümüne neden olan sürekli katliam politikası, hasta tutsaklar üzerinde sürüyor…
Bunlar :
Bu tarihler içinde tam olarak hangi gün öldürüldüğü bilinmeyen, Suriye uyruklu, tutuklandığında bağırsakları olmayan Bangin Muhammed hücresinde ölü bulundu.
9 aralık’ta Garibe Gezer
Kocaeli 1 Nolu F tipi hapishanesinde tutuklu bulunan Garibe Gezer, tecrite alındığı süngerli hücrede ölü bulundu. Daha öncesinde de kendisine tecavüz edilmesinden dolayı yaşadığı ruhsal bunalımdan ötürü intihar girişiminde bulunmuştu. Tecavüz olayının gizlendiğinin konuşulduğu günlerde Garibe Gezer’in ölü bulunması ve savcılığın soruşturmaya gizlilik kararı vermesi ile yaşananın açık bir cinayet olduğunu gösteriyordu.
15 aralık’ta ise Abdulrezzak Suyur ve Halil Güneş yaşamını yitirdi. 65 yaşındaki Abdülrezzak Suyur 3 ay önce akciğer kanseri teşhisi koyulmasına, ayrıca astım hastası olmasına rağmen serbest bırakılmadı. 14 gün sonra cezası bitecek olmasına rağmen, son günlerini sevdiklerinin yanında geçirmesine dahi izin verilmeyen Abdulrezzak Suyur acılar içerisinde hayatını kaybetti.
52 yıllık ömrünün 29 yılını hapishanede geçiren Halil Güneş kanser hastasıydı. Tedavisi engellendiği için hücresinde ölü bulundu. Ağır işkenceler sonucu kırılan kaburgaları tedavi edilmeyince yaraları kansere dönüştü ve hayatını kaybetti.
Salih Tuğrul ; Tedavi gördüğü Mersin şehir hastanesinde hayatını kaybetti. Hapishanede kaldığı kısa sürede beyin kanaması geçiriyor. 2014’te şartlı tahliye edilmesine rağmen tedavileri sonuç vermiyor. İşkenceye dönüşen yıllar sonunda kaldığı hastahanede can veriyor. Ölüm sebebi 1 yıllık tutsaklığında hapishanede düşme sonucu yaşadığı beyin kanaması olarak kayıtlara geçiyor.
İlyas Demir ; 32 yaşında. Bolu T tipi hapishanede adli tutsak. 17 aralık’ta yaşamını yitirdi. Ablası, kardeşinin 2013 yılından bu yana çeşitli hapishanelere sürgün edildiğini, psikolojik hastalıkları olduğunu ve tedavi edilmediğini söyledi. İdare, ölümü ile ilgili açıklama yapmadı.
Vedat Erkmen ; Tekirdağ 2 nolu F tipinde tuçatsak. Ağırlaştırılmış müebbete mahkum. Hapishane yönetimi ölümünün intihar olduğunu iddia etti. Vedal Erkmen’in abisi kardeşinin intihar ettiğine inanmadığını, son telefon görüşmesinde ziyarete beklediğini söylemişti dediğini dile getirdi..
Bu tablo ülkemiz hapishanelerinde yaşayan tutsakların, gerek tutsaklık koşullarından oluşan hastalıklardan olsun, gerek tecritin yarattığı bunalımdan olsun, gerekse hapishanede gördükleri işkencelerden olsun daima ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduklarını açıkça göstermektedir.
Tam sayıyı ifade edip etmediği bilinmese de, net olarak bilinen rakamlara göre dahi hapishanelerde 600’ü ağır olmak üzere, 1600’ü aşkın hasta tutsak vardır. Kendisi de ağır sağlık sorunları yaşayan Sibel Balaç 19 aralık’ta ölüm orucuna başladı. Talepleri arasında hasta tutsakların serbest bırakılması da var. 122 tutsağın canlarını feda ederek kazandığı 45/1 genelgesi 2007’de yayınlanmıştı ve bu genelge hemen hiç bir yerde tam olarak uygulamaya konulmadı. Bu genelgede tutsaklara verilen haklar ülkemiz tecrit hücrelerinde tutulan tüm tutsakların hakları aynı zamanda. Sibel Balaç’ın direnişi bu anlamıylada ülkemiz hapishanelerindeki tutsakların tamamını ilgilendiriyor.
O yüzden hasta tutsaklar ve hapishanelerde yaşanan adaletsizlikler ile ilgili yapılan eylemler artık açıklamayla sınırlı kalmamalı, özellikle ülkemizin ilerici güçlerinin Sibel Balaç’ın direnişini büyütmesi gerekmektedir. Hapishanelerde süren sessiz imha politikası ile hasta tutsakların katledilmesine dur diyebilmek için Sibel Balaç’ın direnişinin sahiplenilmesi zorunluluktur…